Cezayir’deki Fransız sömürgeciliğine bağlı çözülmeyen sorunların yanı sıra, yakın zamanda Fransa’nın Cezayirlilere sağladığı vize kotasını kısıtlaması ile Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un “sömürge dönemi öncesi bir Cezayir ulusunun varlığından şüphe duyduğuna” ilişkin söylemleri, iki ülke arasında uzun yıllardır devam eden gerginliği daha da artırdı.
Geçen ay ise Macron, 60. bağımsızlık yıl dönümü dolayısıyla Cezayirli mevkidaşı Tebbun’a gönderdiği mesajında, “İki ülkenin egemenliğine, karşılıklı saygı ve güvene dayalı yeni ikili gündemi birlikte başlatmak için davetinize icabet etmek üzere yakında Cezayir’i ziyaret etmeyi arzuluyorum.” ifadelerini kullandı.
Cezayir Cumhurbaşkanlığından yayımlanan mesajında Macron ayrıca şunları kaydetti:
“Bu çabayı sağlam temeller üzerinde desteklemek ve ortak bir gündeme dahil etmek için şimdiden çalışmalara başlayacağız.”
Fransa Cumhurbaşkanlığı da Cezayir’in bağımsızlık yıl dönümü münasebetiyle, “Bağımsızlık yıl dönümünün Cumhurbaşkanı Macron için Fransa ile Cezayir arasında zaten güçlü olan ilişkileri daha da güçlendirmeye devam etme arzusunu ifade etmesi için bir fırsat oluşturduğunu” belirten bir bildiri yayımladı.
Bildiriye göre Macron, Cezayir ve Fransız halkları için gerçeğin bilinmesine ve uzlaşma sürecine devam edilmesine dair bağlılığını teyit etti.
Cezayir Cumhurbaşkanı Tebbun da 24 Nisan’da Fransa’daki seçimlerden galip çıkan Macron’a gönderdiği tebrik mesajında, “Birlikte, büyük dosyalara çözüm sağlayan bir dinamik başlatalım.” ifadelerini kullanmıştı.
Tüm bu gelişmeler, Eylül 2021’de iki ülke arasında patlak veren ciddi krizin ardından ilişkilerde bir dönüm noktası olarak görülüyor.
AA muhabirine konuşan uzmanlar, Macron’un yakın zamanda gerçekleştireceği Cezayir ziyaretinin iki ülke arasındaki sorunlara çözüm getirip getirmeyeceğini değerlendirdi.
Krizin fitilini ateşleyen süreç
Paris, Eylül 2021’de Cezayir’in düzensiz göçmenlerini ülkeye geri alma konusunda iş birliği yapmadığı bahanesiyle Cezayirlilere verilen seyahat vizelerinin kotasını düşürdü.
Krize neden olan bir diğer adım ise Macron’un Fransa’daki seçimler öncesinde Ekim 2021’de Fransız sömürgeciliğinden (1830-1962) önce bir Cezayir ulusunun varlığını sorgulaması ve Cezayir yönetimini “hafıza dosyasını” siyasi amaçlarla kullanmakla suçlaması oldu.
Cezayir, bu adımlara, Paris Büyükelçisi Muhammed Antar Davud’u istişare etmek üzere ülkeye çağırarak yanıt verdi ve hemen akabinde çeşitli hükümet kademelerinde Fransızcanın kullanımını sona erdiren bir dizi karara imza attı.
Cumhurbaşkanı Tebbun, 60. bağımsızlık yıl dönümü vesilesiyle Cezayir ordusunun resmi bülteni “El-Ceyş” dergisi için kaleme aldığı yazısında, ülkesinin Fransa’nın sömürge dönemi suçlarından sorumluluğuna ilişkin pozisyonuna bağlılığını yineleyerek şunları kaydetti:
“Devletin meşguliyetlerinin merkezinde yer alan bu konu, konjonktür veya belirli koşullara bağlanamaz. Aksine, kutsal bir ulusal görevdir.”
Çözüm bekleyen tarihsel sorunlar
Cezayir ile Fransa yıllardır Fransız yetkililerin vermeyi reddettiği Cezayir arşivi ve Paris’teki İnsan Müzesi’nde bulunan halk devrimi liderlerinin kafataslarının iadesi başta olmak üzere, olağanüstü 4 tarihi dosya üzerinde müzakere ediyor.
Cezayir makamlarına göre, üçüncü dosya Fransa’nın 1960 ve 1966 yılları arasında Cezayir çölünde gerçekleştirdiği nükleer denemelerin kurbanları için tazminat, dördüncü dosya da bağımsızlık savaşı (1954-1962) sırasında kaybolan 2 bin 200 kişinin akıbetinin açıklığa kavuşturulmasıyla ilgili.
Fransa, sömürgeciliğe karşı halk direnişinin sembol isimlerinden bazılarının kafataslarının 2020’de teslim edilmesi dışında Cezayir’in hiçbir talebine yanıt vermedi.
Macron, Cumhurbaşkanı sıfatıyla Cezayir’e ilk ziyaretini Aralık 2017’de gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanlığı adaylığı sırasında da Cezayir’i ziyaret eden Macron, o dönem “sömürgeciliğin insanlığa karşı suç işlediğini” söylemişti.
Öte yandan Cezayir’de cumhurbaşkanı makamından sonraki makam sayılan Millet Meclisi Başkanı Salih Kocil, 14 Temmuz’da yaptığı konuşmada, Fransız sömürgeciliği ile Fransız halkının birbirine karıştırılmaması gerektiğini belirtti ve Fransa’daki son seçimlerden güçlü bir şekilde çıkan aşırı sağa dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“1962’deki bağımsızlıktan sonra Cezayir’den ayrılan sömürgeci düşünce, iki ülke arasındaki ilişkileri her zaman etkilemiştir. Şimdi bu sömürgeci ideoloji, son seçimlerle birlikte daha da güçlendi.”
Yeni dönem
Bu gelişmeler ve iki ülke arasındaki resmi hareketle bağlantılı olarak Cezayir, İspanya ile yaşanan kriz sonrası Madrid’den çektiği büyükelçisi Said Musa’yı Fransa’ya büyükelçi olarak görevlendirdi.
Cezayir resmi ajansı APS’nin 10 Ağustos’taki haberine göre, Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Fransa hükümeti, Sayın Said Musa’nın Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti’nin Paris’e olağanüstü ve tam yetkili büyükelçisi olarak atanmasına onay verdi.” ifadeleri kullanıldı.
Fransa’da çeşitli makamlarda ülkesinin diplomatik misyon temsilciliğini yapan Musa, 2021’de Cezayir’in İspanya büyükelçiliğine atanmıştı.
Büyükelçi Musa, mart ayında İspanya hükümeti ile Cezayir arasında Batı Sahra sorunu nedeniyle yaşanan kriz sonrası istişare için Cezayir’e çağrılmıştı.
Cezayir’in Paris’teki büyükelçisinin konumu; Fransa’daki yaklaşık 5 milyon Cezayirli göçmen, iki ülke arasındaki ilişkilerin hassasiyeti ve tarihi arka plan göz önüne alındığında “Cezayir Dışişleri Bakanlığı için en önemli diplomatik pozisyon” olarak kabul ediliyor.
Normalleşme
Cezayir Şelef Üniversitesi Tarih Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Muhammed Bukaşur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Cezayir-Fransa ilişkileri, çok sayıda tarihi, sosyal, kültürel ve hatta psikolojik faktörler nedeniyle çok karmaşık.” dedi.
Bukaşur, Fransa’nın Cezayir’deki acı yenilgisini hala hissetmeye devam ettiğine dikkati çekerek, “Fransız sömürgeciliğinin 1962’de Cezayir’de aşağılanarak sonuçlanması ve bu yenilginin acısı, Fransa’nın peşini bırakmadı. Dolayısıyla çatışma sona ermedi ve bugüne kadar farklı şekillerde ve yöntemlerle devam ediyor.” ifadelerini kullandı.
Doktorasını Fransa’nın Strazburg Üniversitesinde tamamlayan Bukaşur, Fransızların Cezayir’e dair tutumlarının her akımın pozisyonunda farklılık gösterdiğine vurgu yaparak, bir kısım Fransız’ın sömürgeciliğe karşı Cezayirlilerin yanında yer aldığını ve adil davalarını desteklediğini, bir kısım Fransız’ın ise aşırı sağcı bir pozisyonla Cezayir’e düşmanlık beslediğini ve bunların çoğunun işgal dönemi sırasında Cezayir’deki yerleşimci Fransızların kalıntıları olduğunu belirtti.
Bukaşur, Fransa’nın resmi tutumunun ülkenin ekonomik menfaatlerinin yanında bu farklı ideolojilerdeki akımların tepkilerini de hesaba kattığını ifade ederek, “Ülkenin önemini bildiği için Cezayir’i tekrar ziyaret etme arzusunu dile getiren Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Cezayir’e yönelik yaptığı son açıklamalarda hata yaptı ancak hatanın boyutunu ve siyasi sonuçlarını, özellikle de Cezayir’in resmi tepkilerini fark edince geri adım attı.” diye konuştu.
İki ülke arasındaki ortak çıkarların doğasının ve sosyal bağların iç içe geçmesinin ilişkileri normalleştirmeyi gerektirdiğini, Fransız tarafının Cezayir’deki pozisyonunu değiştirmesi ve sömürge mantığıyla hareket etmemesi gerektiğini vurgulayan Bukaşur, Fransa’daki Cezayir toplumunun yanı sıra Fransız halkı ile Cezayir halkını doğrudan ya da dolaylı olarak birbirine bağlayan insani bağların da ilişkilerin bu yönde şekillenmesini gerektirdiğini kaydetti.
Bölgesel sorunlar
Cezayirli gazeteci Muhammed Müslim de her iki tarafın bir uzlaşı niyetinin çok bariz olduğunu belirterek, asıl sorunun özellikle Fransız tarafının sömürge döneminden kalan sorunlara dair vereceği tavizlerin ne olacağı sorusu olduğunu ifade etti.
Müslim, “Fransa’da etkili ve güçlü odaklar var. 2017’deki cumhurbaşkanı adaylığı sırasında Cezayir’i ziyaret eden Macron, burada sömürgeciliği insanlık suçu ilan etmişti. Macron, Paris’e döndükten sonra söz konusu lobilerin baskısıyla bu tavrından vazgeçti.” dedi.
Durumun sadece geçmişle bağlantılı dosyalarla sınırlı olmadığını ve bölgesel sorunların da iki ülke ilişkisine etki ettiğini vurgulayan Müslim, Cezayir’in Fransa’nın Batı Sahra meselesindeki Fas yanlısı tavrını kabul etmeyeceğini ve Fransa’dan daha net bir tutum beklediğini kaydetti.
Müslim ayrıca Fransa’nın Afrika’nın Sahel bölgesinde Cezayir ve Rusya lehine pozisyonlar kaybettiğini belirterek, Paris’in Batı Sahra konusunda Cezayir’in tutumunu destekleme niyetini göstermesi durumunda Cezayir’in de Sahel bölgesinde Fransa lehine bazı tavizler verebileceğini dile getirdi.