Macron, Asya deviyle boy ölçüşemeyeceğini çok iyi bildiğinden Çin’in ağırlığını Avrupa’nınkiyle dengelemek istedi ve bu nedenle Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i gezide yanında götürdü. Dahası, Çin’e açılım yerine onu baskı altında tutmaya çalışan Washington’u öfkelendirmemek için ABD Başkanı Joe Biden’la da iletişime geçti.
Macron, Çin’in Rusya’ya yapacağı herhangi bir askeri yardımın ciddi sonuçlar doğurması muhtemel tarihi bir hata olacağını düşünen NATO’dan da moral destek aldı.
Fransa Cumhurbaşkanı, Batı’nın tüm bu baskısını Pekin’e iletmiş olsa da Elysee Sarayı, Rusya ile Çin arasındaki stratejik ortaklığı bozabilme konusunda pek iyimser değil.
Zira Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Macron’un ziyaretinin ardından, Rusya saldırısını kınamaksızın sadece Ukrayna’daki barış çalışmalarını destekleme vaadinde bulundu.
Çin ile Rusya arasındaki güçlü stratejik bağ
Şi, 21 Mart’ta Rusya’ya gerçekleştirdiği ziyaret öncesinde Rus mevkidaşı Vladimir Putin ile ilişkisini “ebedi dostluk” olarak tanımladı. Putin de “ABD’nin Rusya ve Çin’i caydırmaya dönük artan dozdaki çalışmalarıyla mücadelede Şi ile omuz omuza” olduklarını ifade etti.
ABD, Tayvan konusunda Pekin’e yoğun baskı uyguluyor ve Asyalı müttefikleri aracılığıyla onu çevrelemeye çalışıyor. Bununla da sınırlı kalmayıp “Huawei” ve “TikTok” gibi Çinli teknoloji şirketlerine yaptırım uyguluyor ve Pekin’i mikroçip teknolojisinden mahrum etmeye çalışıyor.
Çin ise ABD’nin baskısı arttıkça Rusya’ya daha fazla yaklaşıyor ve onunla kurduğu ittifakı pekiştiriyor. Bu da Çin’in, Rusya’ya silah ve mühimmat desteği sunmaya karar vermesi durumunda Batı tarafından desteklenen Ukrayna ordusunun yenilmesi tehdidini ortaya çıkarıyor.
Fransa’nın zor görevi
Fransa ise bu ortamda ABD’nin baskılarını, “Batı’nın, görmezden gelinemeyecek küresel bir güç olarak Çin’in konumuna saygı duyan daha sakin bir diyalog diliyle değiştirmek” gibi zorlu bir görev üstlenmiş görünüyor.
Bu görev kapsamında, “Pekin’i Moskova’ya yaklaştırmak yerine ister ekonomik isterse de Ukrayna savaşında arabulucu olarak Batı’nın ortağı olmasının yolunu açmak ama aynı zamanda Rusya’ya silah desteği vermesi durumunda yaptırım sopasının gösterileceği sinyalini vermek” de bulunuyor.
Fransa, Çin’in, Rus ekonomisine peş peşe uygulanan ekonomik yaptırım paketlerine uymayarak bunların etkisini azaltmada önemli bir rol oynadığını iyi biliyor.
Çin ile Rusya arasındaki ticaret hacmi, 2021’e oranla yüzde 30 artışla 2022’de 190 milyar dolara ulaştı. Bu durum, Pekin yönetiminin, Batı’nın kademeli olarak terk etme kararı aldığı Rus doğal gazının bir kısmını Çin’e yönlendirerek Moskova’ya uygulanan ekonomik yaptırımların etkisini azaltmada oynadığı rolü ortaya koyuyor.
Macron, Pekin’deyken, Ukrayna savaşını kınamayı reddeden Çin’e hitaben, “Rus saldırganlığının” desteklenmesinin, ona ortak olunması anlamına geldiğini ifade etti.
Fransa’nın görevinin zorluğu burada, çok kutuplu bir dünya inşa etmeye çalışan BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) ve Şanghay İşbirliği Örgütü içinde yer alan Moskova ve Pekin arasındaki ittifakın kırılmasında yatıyor.
Bu nedenle Macron’un Pekin’e gerçekleştirdiği üçüncü ziyaretten en yüksek beklenti; Çin liderinin, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’yi telefonla aramaya ikna edilmesiydi ki Fransız basınına göre Şi, buna itiraz etmedi.
Bu telefon görüşmesi, Rusya’ya karşı verdiği savaşta Kiev’e moral destek verebilir ve Çin liderinin Moskova ziyaretini kısmen de olsa dengeleyerek onu biraz olsun tarafsızlık sınırına çekebilir.
Avrupa, Çin’in tarafsızlığına güvenmiyor
Çin’in her zaman Rusya-Ukrayna savaşında tarafsız olduğunu savunmasına ve Moskova’nın, Kırım ile diğer 4 Ukrayna bölgesini ilhakını tanımamasına rağmen Batılı ülkeler bu tarafsızlığa güvenmiyor ve Pekin’in Moskova’ya daha yakın olduğunu düşünüyor.
Batı bu nedenle Çin’in Ukrayna’da ateşkese varılması yönündeki barış girişimini tamamen görmezden geldi. Kiev, “Rusya’nın Ukrayna topraklarından çekilmesini” öngörmediği müddetçe bu girişime karşı olduğunu ifade ederken Moskova memnuniyetle karşıladı.
Fakat Macron’un, “Çin’in, Ukrayna barışında başat rol oynayabileceği” yönündeki açıklaması; Pekin’in arabulucu olarak güvenilirliğe sahip olmadığını düşünen ABD ve NATO’nun ciddiyetinden şüphe ettiği Çin barış planını tartışmaya açabilir.
Fransa’nın Çin’le ilgili yaklaşımı, ABD’nin, Pekin’in niyetinden şüphe etmeye dayalı yaklaşımından daha az katı ve Çin’in barış girişiminin, silah gücüyle de olsa Tayvan’ı geri alma isteğiyle bağlantılı olduğu yönünde. Fransa ile ABD arasında bu konudaki görüş ayrılığının özü bu.
Macron, Çin’in barış girişimini “sorumluluk alma ve barışa götürecek yolu açma iradesini ortaya koyuyor” şeklinde yorumlayarak, girişimi benimsemese de onu tartışmaya açtı.
Ukrayna’da hızlı gelişen olaylar ve özellikle Putin’in, Belarus’ta taktik nükleer silahlar konuşlandırma kararı alması ve NATO’ya katılan Finlandiya’ya karşı misilleme sinyali vermesinden sonra savaşın genişleyerek başka Avrupa ülkelerine sıçraması tehlikesini doğurdu.
Fransa ise Avrupa’nın bir nükleer savaş alanına dönüşmesini istemiyor. Bu nedenle, nükleer savaş senaryosunun gerçekleşmesini engellemek için Moskova’nın sözünü dinlediği Çin’e yöneldi.
Ekonomik “albeni”ler
Macron’un Pekin ziyaretiyle ilgili diplomatik çerçevenin yanında bir de Fransa içindeki beklentiler ve hedefler var.
Fransa’da sarı yeleklilerden sonra en şiddetli ve en yaygın gösterilerle karşı karşıya olan Macron, Çin’e gerçekleştirdiği ziyaretle, dikkatleri, emeklilik reformu karşıtı gösterilerden uzaklaştırma fırsatı buldu.
Macron, ülkesinin, 1 milyar 400 milyonu aşkın tüketicisiyle büyük Çin pazarına girmekte geç kalışını telafi etmek için de ekonomik ağırlığı olan yaklaşık 54 Fransız şirketinin başkanlarını beraberinde götürdü.
Fransa, Macron’un “refah döneminin sona erdiğini” açıklamasıyla birlikte artan ekonomik sıkıntılarla pençeleşiyor. O nedenle Çin pazarı, Fransa’nın sorunlarına bazı çözümler sunabilir.
Ancak Macron, Çin pazarına en iyi şekilde ve adil rekabet koşullarında girmek için baskıyı sürdürmeyi düşünüyor. Bu nedenle Macron, Avrupa’nın kapılarını Çin’e kapatmasını istemiyor ve “Avrupa’nın, Pekin’le ticari ve diplomatik ilişkilerinin devam etmesini istediğini” söylüyor.
Çin, 2021’deki duraksamadan sonra ürünleri ile yatırımlarının Avrupa pazarlarına girmesini istediği kadar Fransa da, “iPhone” ve elektrikli otomotiv şirketi Tesla gibi Çin’deki büyük ABD’li yatırımcılarla rekabetle ilgileniyor.
Macron’un Çin ziyareti, Fransa merkezli Airbus Helicopters tarafından 50 adet H160 helikopteri satış sözleşmesi yapılması gibi bir dizi anlaşmayla taçlandırıldı.
Putin ile doğrudan diyaloğa giremeyen Macron, Batı’nın Çin’le diyaloğunun ana figürü olmaya çalışıyor.