Mediapart’ın özel haberine göre, 800 binden fazla Tutsi’nin katledildiği Ruanda soykırımı sırasında askeri istihbaratın başı olan General Ntiwiragabo’nun yaklaşık 10 yıldır Fransa’da yaşadığı, 8 aylık araştırma sonucu 24 Temmuz 2020’de ortaya çıktı.
Ülkedeki varlığının öğrenilmesinin ardından General Ntiwiragabo hakkında Fransa Ulusal Terörle Mücadele Savcılığı tarafından “insanlığa karşı suç” işlemekten soruşturma açıldı, diğer yandan Interpol kırmızı bülten çıkardı.
Loiret Valiliği, 2020 yazında yaptığı açıklamada Orta Afrika’daki en tehlikeli silahlı gruplardan biri olan Ruanda’nın Kurtuluşu Demokratik Güçleri (FDLR) örgütünün kurucusu ve lideri olan General Ntiwiragabo’nun birkaç ay önce sığınma talebinde bulunduğunu duyurdu.
Fransa Mültecileri ve Tabiyetsiz Kişileri Koruma Ofisi (Ofpra), 6 ay süren inceleme sonrası 17 Ağustos 2020’de, General’in 1994’teki soykırım sırasında ve sonrasında “insanlığa karşı suçlar” ve “savaş suçları” işlediğini düşündürecek ciddi nedenler olduğu gerekçesiyle iltica talebinin reddedildiğini açıkladı.
Ulusal İltica Mahkemesi (CNDA), basına kapalı bir duruşma sonrası eylül 2021’de duruşmada hiçbir şekilde “soykırım” ifadesini kullanmayan, yaptıkları için pişmanlık göstermeyen General Ntiwiragabo’nun iltica talebinin reddini onadı.
Ruanda’nın iade taleplerine cevap verilmiyor
Diğer yandan Ruanda’nın Paris Büyükelçiliği, Fransız makamlarının kendilerine General Ntiwiragabo’nun iadesi için gönderdikleri talebi aldığına dair bildirimde bulunmadığını aktardı.
Mediapart, genelde iltica talebi CNDA tarafından reddedilen kişileri için hemen “Fransa topraklarını terk etme zorunluluğu” tebliği edildiğine ancak Ntiwiragabo’da bu durumun söz konusu olmadığına dikkati çekti.
Ruanda Adalet Bakanı Johnston Busingye, Fransız mevkidaşından General’in ülkede ikamet etmesine dair belgelerin gönderilmesi talebine da cevap alamadığını ifade etti.
Fransa’da 24 soykırım şüphelisi ikamet etti
Mediapart, 2019’dan bu yana yayımladığı haberlerle, Fransa’da General Ntiwiragabo gibi 24 soykırım şüphelisinin “yaptıklarının sonucuna dair endişe duymadan ülkede ikamet ettiğini”, bunların 3’ünün şu an Belçika’da yaşadığını, 2’sinin ise öldüğünü aktardı.