Enstitü tarafından Türkiye’nin kültürel, sosyal ve sanatsal zenginliğini Fransız öğrencilerle buluşturmayı hedefleyen projeyle kenti gören misafirler, halkın yaklaşımı ve zengin Türk mutfağı karşısında büyülendiklerini dile getirerek, gezinin ön yargılarını değiştirdiğini kaydetti.
İstanbul’un kültürel zenginliğine hayran kalan Fransız öğrencilerin en çok şaşırdıkları kentteki kedi ve köpek sevgisi oldu.
Diplomat adayı Fransız öğrenciler yoğun turun ardından tecrübelerini ve duygularını AA muhabirine anlattı.
Öğrencilerden Raphael Bonnet Duprey de la Ruffiniere, İstanbul’a ilk defa geldiğini ve geziden çok memnun kaldığını söyledi.
Ruffiniere, Türkiye’nin kültürel dokusu hakkında çok fazla bir bilgisi olmadığını belirterek, “Buraya gelmeden önce açıkçası biraz ön yargılıydım. Buraya gelince toplumun çok canlı ve insanların çok iyiliksever olmasına aşırı derecede şaşırdım. Restoranlarda, kafelerde tanıştığım insanlar iletişime çok açıktı, kendinden bahsetmekten ve paylaşmaktan çekinmiyorlardı. Aynı dili konuşamasak da bizimle İngilizce konuşmaya çalışıyorlardı. Çok sempatiklerdi.” dedi.
Türkiye’nin tarihi zenginliğine ve hayvan sevgisine şahit olduklarını anlatan Ruffiniere, burasının Bizans, Roma ve Osmanlı tarihine sahip sıra dışı ve zengin bir kültürel yapısı olduğunu anlattı.
Ruffiniere, kentin çok büyük bir müze gibi olduğunu dile getirerek, “Çok mutluyum. Bu şehrin gerçek bir ruhu var. En çok şaşırdığım şeylerden birisi de sokaklarda gezen çok sayıda kedi ve köpe olması. Bu çok güzel, onları her zaman sevebiliriz, okşayabiliriz.” diye konuştu.
Türkiye’yi daha fazla keşfetmek istediğini kaydeden Ruffiniere, uluslararası alanda çalışan bir gazeteci olmak ve Anadolu’nun her tarafını gezmek istediğini belirtti.
“Kedi ve köpeklerin her yerde olması kesinlikle harika”
Uluslararası ilişkiler alanında eğitim alan Chloe Granger ise gezinin Türkiye ve İstanbul hakkındaki ön yargılarını değiştirdiğini söyledi.
Granger, kendisini şaşırtan gezi tecrübelerini şöyle anlattı:
“Orta Çağ’dan ya da Osmanlı’dan kalan binaların olduğu daha eski bir şehir hayal ediyordum. Aslında çok modern bir şehir olduğunu gördüm. Binalarının çoğunun yakın bir tarihte inşa edildiğini düşünüyorum. Harika bir şehir. Bir deniz var ve ben denizi çok seviyorum. Kültürel olarak zengin bir şehir. İnsanlar çok misafirperver, sevecen ve sıcakkanlı. Böyle olduğu için tekrar buraya gelmek istiyorum, belki üniversite eğitimi için.”
Türklerin hayvan sevgisinin de kendisini çok etkilediğine dikkati çeken Granger, “Kedi ve köpeklerin her yerde olması kesinlikle harika. İnsanların hayvanlara saygı göstermesi de çok güzel.” ifadelerini kullandı.
“Burada eğitim almak istedim”
Aurelio Bruno da İstanbul’un çok güzel bir şehir olduğunu söyledi.
Bu kenti çok sevdiğini dile getiren Bruno, “Çok fazla bir ön yargım yoktu fakat bazı düşüncelerim vardı. Arkadaşlarım gibi daha az modern olacağını düşünüyordum, çok şaşırdım. Beni çok iyi bir şekilde şaşırttı. Harika bir şehir. Burada eğitim almak istedim, belki yüksek lisans.” diye konuştu.
Bruno, İstanbul’da her yerde kebap restoranı göreceğini hayal ettiğini ancak hiç de öyle olmadığını belirtti.
Yemeklerin bu kadar çeşitli olacağını düşünmediğini vurgulayan Bruno, “Bunun yanında en çok şaşırtan her yerde gördüğümüz hayvanlar oldu. Bu da bizim için sıradan değil.” değerlendirmesini yaptı.
Zengin gezi rotası
Yaklaşık bir hafta boyunca İstanbul’da gezen öğrenciler, İstanbul Üniversitesi, Galatasaray Üniversitesi ve Marmara Üniversitesi’nde öğrenci ve akademisyenlerle buluşup, kültür ve fikir alışverişinde bulundu, çeşitli aktivitelere katıldı.
Öğrenciler Marmara Üniversitesi’ni ziyaretinde Aile ve Sosyal Hizmet Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ile de görüşüp sohbet etme imkanı buldu.
Program kapsamında Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi, tarihi Yarımada, Yenikapı Mevlevihanesi, Fişekhane Müzesi ve Üsküdar’ın yanı sıra birçok turistik kültür rotasını keşfetme fırsatı bulan öğrenciler, İstanbul’un ardından Bursa’yı da gezdi.
Paris YEE Koordinatörü Dr. Celine Aydın öğrencilere gezi boyunca eşlik etti.