İsrail’in Gazze Şeridi’ne saldırılarında en az 8 bini çocuk, 6 bin 200’ü kadın olmak üzere 18 bin 800 Filistinli öldü. Enkaz altında binlerce ölü olduğu bildirilirken halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı tahrip ediliyor.
İnsani krizin tırmandığı Gazze’de acil ateşkes çağrılarına rağmen saldırılarını durdurmayan İsrail, bölgede benzeri görülmemiş bir çevresel tahribata da yol açıyor.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) İcra Direktörü Inger Andersen, Gazze’de çevresel etkiye ilişkin henüz bir değerlendirme yapmadıklarını söyledi.
Filistin otoritelerinin, 2009’daki savaş ve İsrail’in 2014’teki saldırılarının ardından UNEP’i çevresel değerlendirme yapmak üzere davet ettiğini anlatan Andersen, “Bunu Irak, Suriye, Balkanlar, Darfur, Haiti ve Ukrayna’da yaptık. Bu çevresel etki değerlendirmesi, bizim görevimizin bir parçası. O gün geldiğinde ve sahaya davet edildiğimizde Gazze’de bu değerlendirmeyi yapacağız.” dedi.
Andersen, BM’nin şu anda insani krizin çözülmesi, ateşkesin sağlanması ve “masum sivillerin kendilerinden kaynaklanmayan bir durumdan kurtulmasına” odaklandığını belirterek, şöyle konuştu:
“Her savaş ve çatışmada silahlar sustuktan sonra nesillere bırakılan zehirli izler, enkaz yönetimi ve kanalizasyon gibi sorunlar nedeniyle orada olacak. Bombardımana maruz kalan tüm şehirlerde ortaya çıkan enkaz yönetiminin nasıl yapılacağı bir sorun ve bu, kesinlikle Gazze halkı için de bir sorun olacak.”
Katı atık yönetimi çöküyor, bulaşıcı hastalıklar patlak verebilir
Hollanda merkezli sivil toplum kuruluşu PAX for Peace İnsani Silahsızlanma Proje Lideri Wim Zwijnenburg, Gazze’deki çevresel tahribat ve İsrail saldırılarının çökerttiği sivil altyapıya ilişkin yeni bir değerlendirme raporu hazırladıklarını dile getirdi.
Zwijnenburg, çatışma bölgelerindeki çevresel tahribatın boyutlarının genellikle dört aşamalı piramitte değerlendirildiğini belirterek, piramidin ilk aşamasında bombalanan fabrikalar ve tesislerden yayılan zararlı maddeler ve bunların yol açtığı akut ve yüksek risklerin olduğunu anlattı.
İkinci aşamada su ve enerji altyapısına saldırılar ve bulaşıcı hastalık risklerinin bulunduğunu kaydeden Zwijnenburg, İsrail’in saldırılarının Gazze’de su, sanitasyon ve hijyen tesisleri dahil olmak üzere su altyapısının büyük bir kısmını yok ettiğini söyledi.
Zwijnenburg, temiz içme suyuna erişimdeki zorlukların insan sağlığına etkilerinin yanı sıra genel olarak suya erişimde yaşanan zorluk nedeniyle bulaşıcı hastalıkların patlak verebileceğine işaret ederek, “Bu nedenle birçok ishal vakası ve potansiyel olarak kolera gibi hastalıkların yayılma riski, özellikle çocuklar ve yaşlılar gibi toplumun kırılgan kesimlerini etkileyebilir.” dedi.
Piramidin üçüncü aşamasında saldırıların yol açtığı moloz yığını, atık yönetimi ve tarımsal etkiler gibi orta ve uzun vadeli risklerin yer aldığını vurgulayan Zwijnenburg, şöyle devam etti:
“Gazze’de binlerce ton katı atık oluşuyordu ancak bunlar genellikle güvenli şekilde depolama alanlarında toplanıyordu. Şu anda durum böyle değil atıklar, sokaklarda ve katı atık yönetimi çöküyor. Tüm bunların da ötesinde, çok fazla toza yol açan kentsel alanlar büyük ölçüde tahrip edildi. Binaların asbeste yol açma riski var, çimento gibi ürünlerin ağır metaller içerdiğini biliyoruz. Tarım alanlarının yüzde 25’inden fazlası ve balıkçılık da İsrail saldırılarından ciddi şekilde zarar gördü. Bu açıdan İsrail saldırıları, Gazze’de yaşamı mümkün kılan koşulları ciddi ölçüde tahrip etti. Şu an öncelik tabii ki insani kriz ancak gelecekte Gazze’de insanların yaşayabilmesi için sağlık ve çevresel riskleri azaltacak önlemlere de bakılmalı ki Gazze’nin ve hayatların yeniden inşa edilmesi çok zor olacak. İnsani ve çevresel yaşam koşulları çökmüş durumda. Bu durum Gazze Şeridi’nin bazı bölgelerini yıllar ve hatta on yıllar boyunca yaşanamaz hale getiriyor. Öyle görünüyor ki bu, İsrail hükümetinin insanları Gazze’den zorla çıkarmak için uyguladığı kasıtlı bir strateji. Mevcut durum, temel altyapının tamamen yok edildiğinin göstergesi.”
Zwijnenburg, piramidin son aşamasında çatışma bölgelerinin yeniden yapılanması ve ayağa kaldırılmasının olduğunu belirtti.
Milyonlarca ton moloz yığınının kaldırılmasının çok ciddi bir problem olduğuna ve bunun için uluslararası kuruluşların büyük desteğine ve katkısına ihtiyaç olacağına işaret eden Zwijnenburg, “İklim değişikliğiyle bağlantılı problemler de göz önüne alınarak Gazze’nin yeniden inşası, yeşil bir kalkınma olmalı. Gazze’de milyonlarca Filistinli için yaşamı yeniden mümkün kılan bu koşulları oluşturmak onlarca yıl alacak. Uluslararası bağışçı kuruluşların Gazze’ye yatırım yapması, siyasi istikrarın sağlanmasına da bağlı. İsrail ablukası zaten insanlar için sürdürülebilir şekilde yaşam koşulları ve bir ekonomi oluşturulmasını engelleyerek 7 Ekim’den önce de çevresel tahribat oluşmasında etkiliydi.” şeklinde konuştu.
Gazze’deki göreceli hasar, Ukrayna’dan daha fazla
Çatışma bölgelerinde emisyonların yol açtığı tahribatı inceleyen Sera Gazları Girişimi Savaşın Muhasebesi Araştırma Lideri Lennard de Klerk, Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaşın ilk 18 ayında Belçika’nın yıllık sera gazı emisyonuna eşit miktardaki 150 milyon ton karbon emisyonunun ortaya çıktığını belirtti.
Bu durumun oluşturduğu ekonomik zararın 10 milyar doları bulduğunu kaydeden de Klerk, “Burada ülkenin yeniden yapılanması çok daha yüksek maliyet oluşturacak. Aynı durum Gazze için de geçerli. Gazze’de nüfusun 2 milyon ve Ukrayna’da 14 milyon, Ukrayna’nın cephe hattının 1200 kilometre ve Gazze Şeridi’nin ise sadece 40 kilometre olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda, Gazze’deki göreceli hasar çok daha yüksek ki bence buna şaşırmamalıyız çünkü haberlerde de gördüğümüz gibi (evlerin) yüzde 50’sinden daha fazlası yıkılmış durumda. Bu, çok büyük.” değerlendirmesinde bulundu.