İnsanoğlunun dayanma kapasitesini aşan katliamlara, yıkımlara ve yokluğa maruz kalan Filistinliler, her şeye rağmen yaşama tutunmaya çalışıyor.
Bu Filistinlilerden biri de saldırıların başladığı ilk gün, Gazze sınırındaki Han Yunus’un doğusunda bulunan evini terk eden Filistin Ebu Haddura’ydı.
Filistin’de “Toprak Günü” olarak anılan 30 Mart’ta doğduğu için “Filistin” adını alan Ebu Haddura (37), 3 çocuğuyla birlikte önce bölge sakinlerinin akın ettiği okullardan birine sığındı ancak çocuklarının ishal, grip ve yüksek ateş gibi hastalıklara yakalanması nedeniyle burayı terk etti.
Nasır Hastanesinin yakınında derme çatma bir çadır kurdu, bu çadır su alınca tavanını saçlarla kapatıp daha korunaklı bir yer haline getirmeye çalıştı. Ebu Haddura, savaşın uzun süreceği düşüncesiyle çocuklarıyla yaşadığı çadırı bir yuvaya, banyosu ve mutfağıyla yaşanılacak bir yere çevirmeyi başardı.
En temel ihtiyaçlara erişim bile büyük bir külfet
Çadırının mutfağında pişireceği ekmeğin hamurunu hazırlamaya koyulan Ebu Haddura, bir yandan da AA muhabirine çektikleri sıkıntıları anlattı.
Ebu Haddura, içme suyu bulabilmek için uzun süre kuyrukta beklediklerini, kuyu sularının da kumlu olması nedeniyle yemeklerde kullanmaya elverişli olmadığını belirtti.
Suyun dışında Filistinlilerin bugünlerde ulaşmakta zorlandığı bir diğer maddenin de tüp gaz olduğunu aktaran Ebu Haddura, hastanenin çevresindeki ağaçlardan topladığı ağaç dallarıyla ateş yakıp ekmek ve yemek pişirdiğini dile getirdi.
“İnsani ara” verilince gidip ağaçlarını suladı
Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) verilerine göre, Gazze’de 1.9 milyon Filistinli evlerini terk ederek “güvenli olduğunu” düşündükleri yerlere göç etti.
Filistinliler, göç ettikleri yerlerde hayata tutunmaya çalışsa da hep terk ettikleri evlerine özlem duydu.
Ebu Haddura da evinde en çok neyi özlediği sorusuna, “Her şeyini özledim. Çatısını, ekip biçtiğim araziyi özledim. Bahçemde, avokado, mango ekerdim. Evimin çatısında da yetiştirdiğim bitkiler vardı.” şeklinde cevap verdi.
“İnsanın bir bitkiye, ağaca su verip de onun gözünün önünde kendi evlatları gibi büyüdüğü görünce mutlu olduğunu” anlatan Ebu Haddura, “İnsani ara verildiğinde ilk işim gidip ağaçlarımı sulamak oldu. Kuruyanların ise arkasından ağladım.” dedi.
Terk ettiği evini kendisinin yaptığını, arazisini ektiğini aktaran Ebu Haddura, “Yaşadığımız bu yer bizim değil. Bu hayat bizim hayatımız değil.” diyerek gözyaşı döktü.