Sağlık Bakanlığından yapılan açıklamada, “İsrail işgal güçleri, asker taşıyan 4 araçla Nasır Hastanesine yeniden baskın düzenledi.” ifadesi kullanıldı.
- BM: İsrail’in saldırıları ve yetersiz yardım nedeniyle Gazze’de kıtlık an meselesi
- UNESCO, İsrail saldırılarının Gazze’deki kültürel mirasa verdiği zarardan endişe duyuyor
Bakanlıktan daha önce yapılan açıklamada, İsrail askerlerinin Nasır Hastanesinden çekildiği ve etrafında konuşlanarak hastaneyi kuşattığı bildirilmişti.
İsrail askerlerinin, hastaneye giriş ve çıkışları engellediği belirtilmiş, hastanenin zemin katındaki tüm bölümlerin kanalizasyon suları altında kaldığı aktarılmıştı.
Açıklamada, “İşgalciler, hastanedeki su depolarının ve kanalizasyon hattının onarılmasına, elektrik jeneratörünün çalıştırılmasına hala engel oluyor.” değerlendirmesinde bulunulmuştu.
İsrail askerleri, uzun süre kuşatma altında tuttuğu Nasır Hastanesine 15 Şubatta baskın düzenlemiş ve hastaneyi askeri kışlaya çevirmişti.
Yaklaşık 10 bin yerinden edilmiş Filistinli ile 300 sağlık çalışanının bulunduğu hastanede İsrail güçlerinin neden olduğu elektrik kesintisi ve oksijen cihazlarının çalışmaması nedeniyle çok sayıda hasta hayatını kaybetmişti.
Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) işgal altındaki Filistin topraklarındaki kıdemli insani işler görevlisi Jonathan Whittall, dün X sosyal medya platformundan yaptığı paylaşımda Nasır Hastanesi için “Burası iyileşme yeri değil ölüm yeri haline geldi.” ifadelerini kullanmıştı.
İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda en az 12 bin 660’ı çocuk, 8 bin 570’i kadın olmak üzere 29 bin 410 Filistinli öldürüldü, 69 bin 465 kişi yaralandı.
Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.
Sınır Tanımayan Doktorlar: Gazze’de sivillere yönelik şiddet, bizi dehşete düşürüyor
Lockyear, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin “Orta Doğu’da durum” konulu toplantısında konuştu.
İsrail’in saldırıları nedeniyle her gün “hayal edilemeyecek bir dehşete tanık olduklarını” söyleyen Lockyear, “İnsani yardım çalışanları olarak sivillere yönelik şiddet, bizi dehşete düşürüyor. Bu ölüm, yıkım ve zorla yerinden edilme, sivillerin yaşamını açıkça göz ardı eden askeri ve siyasi tercihlerin sonucudur.” ifadesini kullandı.
Lockyear, İsrail’in Gazze’de tüm nüfusa karşı kuralsız bir savaşla toplu cezalandırma uyguladığını vurgulayarak şöyle devam etti:
“İnsani yardımı mümkün kılmak için kolektif olarak bağlı olduğumuz kanunlar ve ilkeler, artık anlamsız hale gelecek kadar aşınmış durumda. Bugün Gazze’ye yönelik insani yardım müdahalesi bir yanılsamadır; bu savaşın uluslararası yasalara uygun olarak yürütüldüğüne dair anlatıyı sürdüren kullanışlı bir yanılsama.”
“İsrail ordusu, hastane üstüne hastane yıktı”
Lockyear, İsrail’in sivillere, sağlık çalışanlarına ve hastanelere yönelik devam etmekte olan saldırıları nedeniyle Gazze’de sağlık sisteminin kalmadığını belirterek, “İsrail ordusu, hastane üstüne hastane yıktı. Bu kadar katliam karşısında geriye çok az şey kalıyor. Bu çok korkunç. Uluslararası hukuka uymak yerine hastanelerin sistematik olarak devre dışı bırakıldığını görüyoruz.” diye konuştu.
Sağlık çalışanlarının inanılmaz şartlar altında saldırılarda yaralananlara yardım etmeye çalıştığına işaret eden Lockyear, cerrahların, hastanelerde anestezi olmadan çocuklara ampütasyon yapmaktan başka seçeneği kalmadığına dikkati çekti.
Lockyear, Gazze’de sağlık çalışanlarının “ailesi olmayan hayatta kalmış yaralı çocuk” anlamında kısaltılmış yeni bir tıbbi kavram oluşturduklarını dile getirerek, saldırılardan sağ kurtulan çocukların yaralarının yanı sıra bir ömür boyu saldırıların travmasıyla yaşamak zorunda kalacaklarına işaret etti.
“Bu sadece siyasi eylemsizlik değil, siyasi bir suç ortaklığıdır”
Bütün dünya ile BM Güvenlik Konseyinin Gazze’ye yaklaşımını yakından izlediklerini belirten Lockyear, şunları kaydetti:
“Toplantı üstüne toplantı, tasarı üstüne tasarı, bu organ, bu çatışmayı etkili şekilde ele almayı başaramadı. Bu Konsey üyelerinin siviller ölürken kasıtlı olarak yaptıklarını ve geciktirdiklerini gördük. ABD’nin, daimi bir Konsey üyesi olarak yetkilerini, acil ve sürekli bir ateşkes talep eden en açık kararların alınmasına yönelik çabaları engellemek için kullanma istekliliği karşısında dehşete düştük.”
Lockyear, ABD’nin Gazze konusunda hazırladığı “görünüşte ateşkes çağrısında bulunan” yeni karar taslağını “yanıltıcı” olarak nitelendirerek, “Bu Konsey, sahadaki insani çabaları daha da sekteye uğratan ve Konseyin Gazze’de devam eden şiddeti ve kitlesel zulmü zımnen onaylamasına yol açan her türlü kararı reddetmelidir.” dedi.
Gazze halkının, ateşkese, “uygulanabilir olduğunda” değil “şimdi” ihtiyacı olduğunu vurgulayan Lockyear, ateşkesin sürekli ertelenmesi için “Bu, kolektif vicdanımız üzerinde kalıcı bir yük olacaktır. Bu, sadece siyasi eylemsizlik değil, siyasi bir suç ortaklığıdır.” değerlendirmesinde bulundu.