Gelecek 6-9 ayda pandeminin bitmesi, Kovid-19’un endemik bir hastalığa dönüşmesi bekleniyor

Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, Şişli’deki bir otelde düzenlenen ve iki gün sürecek “KLİMİK Covid-19 Simpozyumu” kapsamında basın mensuplarıyla bir araya gelen dernek üyeleri, sempozyum ve salgın sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

KLİMİK Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, geçen yılki vaka ve ölüm oranlarıyla şu anki oranlar benzerlik gösterse de insanlarda bir rahatlama görüldüğünün belirtilmesi üzerine, salgına dair toplumda bir kanıksama yaşandığını ve farkındalığın çok azaldığını kaydetti.

Bunda, salgın sürecinin uzaması, yeni eklenen varyantlar nedeniyle insanların “Bu hastalık bitmeyecek, yaşantımıza devam edelim.” düşüncesinde olması, aşıların kullanıma girmesiyle insanlarda güven duygusunun oluşmasının da etkili olduğunu söyleyen Azap, bu sorunların, bilimsel bilgilerin doğru yorumlanıp insanlarla açık ve doğru şekilde paylaşılmasıyla üstesinden gelinebileceğini ifade etti.

Bilimsel verilerin, salgının bu şekilde hızla yayılmaya devam etmesi halinde virüsün de değişmeye devam edeceğini gösterdiğini aktaran Azap, artık aşıların da etkisinde kaçabilen yeni varyantlarla karşılaşılabileceğini, bu nedenle bütün dünyada pandemi kontrol altına alınana kadar salgının olabildiğince baskılanması gerektiğini vurguladı.

Prof. Dr. Azap, belki salgının ilk çıktığı zamanlardaki kadar sıkı önlemler alınamayabileceğini, aşılama devrede olduğu için bunlara gerek de olmadığını belirterek, durumlara ve kişilere özel önlemler almanın artık daha doğru olduğunu ifade etti.

Mutlaka önlem alınması ve hastalığın toplumlarda, insanlar arasında dolaşmasının olabildiğince azaltılması gerektiğinin altını çizen Azap, şöyle devam etti:

“O yüzden geçen seneyle karşılaştırdığınızda vaka sayıları çok benzerlik gösteriyor, aşılamaya rağmen. Bu aşıların etkisiz olmasından kaynaklanmıyor. Bu, önlemlerin fazla gevşemiş olmasından, kişilerin bireysel önlemlere uymamasından kaynaklanıyor. Şu bilinçle hareket etmesi lazım vatandaşların; kendilerini korudukları zaman en yakınlarından başlayarak, sevdiklerini, bütün toplumu koruyorlar. Bunu yaparak pandeminin bitmesini de sağlayacaklar. Yani dünyayı kurtarmış olacaklar. Aslında gerçekten tünelin ucunda ışık görüldü. Eğer aşıdan kaçan bir varyant ortaya çıkmazsa beklentiler -iyimser tahmin olsa da gerçekçi olduğunu düşünüyoruz-önümüzdeki 6-9 ay içerisinde pandemik dönemin sona erip, artık hastalığın bir endemik hastalık olarak, grip gibi tıpkı, insanlar arasında dolaşmaya devam edeceğini ve bizim bir miktar daha sosyal ve toplumsal yaşantıya dönebileceğimizi gösteriyor. Yani az zaman kaldı. Biraz daha dişimizi sıkmamız gerekiyor.”

“Toplumsal bir iş yapıyorsanız, zorunlu aşı olması gerektiğini düşünüyoruz”

KLİMİK Genel Sekreteri ve Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz da Maltepe’de aşı karşıtlarının yapacağı mitingin salgının seyrine ilişkin etkisinin ne olacağının sorulması üzerine şöyle konuştu:

“İçinde bulunduğumuz dönem, yoğun aşılamayla birlikte kontrollü sosyal hayatın devam etmesi gereken dönem. Bu çerçevede, bu insanlar böyle bir miting yapacaksa otobüs ya da tren, uçak yolculuğunda aşılı olduklarını göstermeleri veya test vermeleri gerekiyor. Çünkü uzun bir otobüs yolculuğu çok riskli. Maskenizi çıkarmasanız bile gerçekten bu enfeksiyonu kazanmak için çok riskli bir durum yaratıyor. Açık havada bile olsa mesafenin korunması gerekiyor. Mesafeyi koruyamayacaksanız da maskelerin çıkmasına izin yok. Mesafenin korunmaması diye bir durumda da enfeksiyon bulaşma riski hala olabilir ki bu insanların hepsinin aşısız olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla kurallara yakından uymalarını sağlayacak düzenlemeler var. Ama bunların kontrolü gerekiyor. Şu an Türkiye’deki enfeksiyonların yayılımına baktığımız zaman belli sayının üstündeki gruplaşmalar akılcı değil.”

Aşısız veya aşısı tamamlanmamış kişiler için PCR testi zorunluluğuna uyulup uyulmadığının Koronavirüs Bilim Kurulu’nda konuşulup konuşulmadığına dair Yavuz, “Bu konuda bir bilgi vermediler. Ama çok tepki aldığını biliyorum test zorunluluğunun. Biz sonuna kadar destekliyoruz. Dernek olarak da zaten destekliyoruz. Aslında biz zorunlu aşıyı da öneriyoruz. Toplumsal bir iş yapıyorsanız, zorunlu aşı olması gerektiğini düşünüyoruz, sağlık çalışanları, öğretmenler gibi.” dedi.

“Aşıların güvenliği o kadar gösterildi ki kimsenin kaygı duymasına gerek yok”

Prof. Dr. Yavuz, toplantının ardından AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, salgında gelinen noktanın aşılar nedeniyle umulduğundan çok daha iyi olduğunu çünkü aşılarla ölüm ve hastaneye yatışların engellenebildiğini söyledi.

Türkiye’de ve dünyada henüz yeterince aşılama yapılamadığını, aşı dağıtımında eşitsizlikler olduğunu bu nedenle hala aşılanmamış ve hastalanabilecek milyonlarca insan bulunduğunu, enfeksiyonu azaltacak diğer önlemler de kaldırıldığı için enfeksiyonun yayılmaya devam ettiğini anlatan Yavuz, aşının bütün dünyada hızlıca yapılıp, bir taraftan da enfeksiyonun yayılmasını engellemek için kontrollü sosyal yaşama devam etmenin önemini vurguladı.

Yavuz, aşı tereddüdü ve aşı karşıtlığı konularına ilişkin, “Aşı karşıtları Türkiye’de o kadar da büyük bir grup değil. ‘Aşının istenmeyen bir etkisi olabilir mi bana.’ diye aşı tereddüdü olanlar olabiliyor. Oysaki aşılar o kadar çok insana yapıldı ve aşıların güvenliği o kadar gösterildi ki gerçekten kimsenin kaygı duymasına gerek yok. Bunun net bir şekilde anlatılması lazım. Tereddüt duyanları ikna edebileceğimizi düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

“Mu”, yakından izlenmesi gereken varyantlar kategorisinde

Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, ilk kez Kolombiya’da tespit edilen ve Türkiye’de de 2 kişide görülen “Mu” varyantına ilişkin şu bilgileri verdi:

“Delta şu ana kadar gördüklerimiz içinde en becerikli olanı. Çok hızlı yayılabiliyor diğerlerine göre. En büyük becerisi bu. Dolayısıyla dünyada da en baskın varyant haline geldi. Yani bir varyantın becerisi esas olarak ne kadar yayılabildiğiyle ölçülüyor. Tabii aşıdan kaçabilmesi de ayrı bir becerisi oluyor. ‘Mu’, deltanın ‘ülkelerde çok yayılabilme’ başarısını gösterebilmiş değil. Ama tamamen de bırakılabilecek, ilgilenilmeyecek bir varyant da değil. Endişe yaratanlar var 4 varyant. Bu da ‘yakından izlenmesi gereken’, ‘her an sıkıntıya ulaşabilecek’ kategorisinde. O nedenle yakından incelememiz, genomik analiz yüzdemizi artırmamız gerekiyor. Şu anda izlemede. ‘Mu’ için kaygılanıyoruz ama şu anda delta kadar bize sıkıntı yaratmadığını söyleyebiliriz. Yaratacak mı ileride göreceğiz ama beklenmiyor. Deltayla ‘Mu’nun birlikte olduğu yerlerde delta genelde ‘Mu’ varyantını da baskılıyor gibi görünüyor.”

Aşıların “Mu” varyantı üzerindeki etkisine de değinen Yavuz, şöyle konuştu:

“Aşılardan daha fazla kaçabilir. Aşılar varyantlardan da koruyor aslında. O nedenle bu ek dozlar gündeme geldi. Bağışıklığınız biraz hatırlatıcı dozlarla arttırıldığında bütün varyantlara etki eden, yeterince bir bağışıklık yanıtı oluşuyor. Varyant çıksa da aşıların içeriği değişecek sadece. Aşıların platformları aynı olduğu için çok da kaygı duymuyoruz. Eğer çok büyük bir değişiklik olursa virüste, eski aşı hiç koruyamazsa o zaman içeriği değişecek.”

Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz, BioNTech aşısı için özellikle bağışıklığı baskılanmış ve 65 yaş üstü olanlarda 3. dozun ne zaman gerekeceğine, 6-8 ya da 12 ay içinde mi gerekli görüleceğinin 1-2 ay içinde ortaya çıkacağını, Türkiye’de BioNTech olanların henüz 3. aylarında olduklarını, bu nedenle 2 doz BioNTech olanlarda öyle bir ihtiyacın henüz olmadığını sözlerine ekledi.

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.