Tolungüç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’de yeni tanınmaya başlayan ve psikolojinin uygulamalı alt dallarından biri olan trafik psikolojisine ilişkin bilgiler verdi.
Bu disiplinin, insan, araç ve çevre arasındaki etkileşimi incelediğini belirten Tolungüç, amaçlarının trafikteki insan davranışını anlamak, iyi yönde değiştirmek, trafik kazaları ile can kayıpları ve yaralanmaları azaltmak olduğunu söyledi.
Tolungüç, bu kapsamda hız yapma, emniyet kemeri kullanmama, kural ihlalleri ve alkol ya da madde etkisi altında araç kullanma gibi sorunlu insan davranışları yanında, motosiklet ve bisiklet sürücüleri, engelliler, yayalar, yolcular gibi özel gruplar üzerine de çalışmalar yapıldığını ifade etti.
“Kadınlarda risk algısı erkeklere göre daha yüksek”
Trafik kazalarının en önemli nedenlerinden birinin “hızlı araç kullanma” olduğuna işaret eden Tolungüç, yolun gerektirdiği ve yasanın söylediği sınırın üzerinde araç kullanmanın hem Türkiye’de hem de dünyada trafik kazalarının en büyük sebeplerinden biri olduğunu kaydetti.
Kadın ve erkek davranışları arasındaki farklılıkların trafikteki etkilerine de değinen Burcu Tekeş Tolungüç, şöyle konuştu:
“Trafik kazalarına baktığımızda, dünyada yapılan çalışmalar, trafikte kadınların hatalara, erkeklerin ise ihlallere daha yatkın olduğunu gösteriyor. Yani kadınların karıştığı kazalar, niyetli olmadan yapılan davranışlarla ilişkiliyken, örneğin aynayı kontrol etmeden yola çıkmak gibi, erkeklerin karıştığı kazalar ise hız yapmak ya da öndeki araçla yeterli mesafe bırakmamak gibi niyetli davranışların sonucu olarak gerçekleşiyor.”
Bu farklılığın, sosyal ve gelişimsel sebepleri olduğu kadar risk algısındaki farklılıklarla da ilgisi olduğuna dikkati çeken Tolungüç, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Erkeklerin risk algısı daha düşük. Yani riski, kadınlara göre daha az algılıyorlar. Risk taşıyan bir durumla karşılaştıklarında, örneğin sıkışık bir yerden geçmek gerektiğinde erkekler, çarpma riskini düşük algılıyor. Kadınlarda ise durum tam tersi, risk algısı erkeklere göre daha yüksek ve çarpma olasılığını daha yüksek algılıyorlar. Bu yüzden de beklemeyi ya da geçmeye çalışmamayı tercih ediyorlar. Dolayısıyla, bu durum kadınların trafikte güvenliği daha ön plana koymalarıyla sonuçlanıyor.”
“Hem en fazla risk altındalar hem de en fazla risk yaratanlar”
Dünya Sağlık Örgütü ile tüm dünyada yapılan akademik çalışmalara değinen Tolungüç, özellikle 18-25 yaş arası genç erkeklerin trafikte daha fazla ölüm oranına sahip olduğunu, aynı yaşlardaki genç kadın sürücülerin ölüm oranlarının ise bunun neredeyse yarısı olduğunu bildirdi.
Tolungüç, 18-25 yaş arası genç ve erkek sürücülerin trafikte hem en fazla risk altında bulunan hem de en fazla risk yaratan grupların başında geldiğinin tüm dünyada kabul gören bir gerçek olduğunu ifade ederek, genç sürücülerin tamamının “problemli yol kullanıcıları” olarak tanımlanıp özel ilgi gerektirdiğini aktardı.
Düşünülenin aksine, genç sürücülerin içinde bulunduğu riskin sebebinin sadece deneyim eksikliği olmadığını vurgulayan Burcu Tekeş Tolungüç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Özellikle hafta sonları ve gece geç saatlerde alkol alarak sosyalleşme, emniyet kemeri kullanımının bu yaş gruplarında daha düşük olması, araç kullanırken cep telefonları ile meşgul olma ve özellikle yüksek hızda araç kullanma gibi davranışsal unsurlar da gençleri riske atmaktadır. Araştırmalara göre, araç içerisinde aynı yaşlarda yolcu olması, bir akran etkisi yaratarak kaza riskini arttırmaktadır.”
“Genç sürücüler sürücülük becerilerini objektif değerlendiremiyor”
Öte yandan, bu yaş grubundaki gençlerin sahip oldukları bazı psikolojik özelliklerin de davranışları üzerinde etkili olduğunu anlatan Tolungüç, şunları kaydetti:
“Yapılan araştırmalara göre, genç sürücüler, yaşlarının bir özelliği olarak kendi sürücülük becerilerini objektif şekilde değerlendiremiyorlar ve riski etraflıca tartmadan hareket ediyorlar. Bu da onları trafik kurallarını ihlal etmeye daha meyilli hale getiriyor.
Ayrıca beynin yargılama, karar verme, risklerin ve sonuçların değerlendirilmesi gibi becerilerinden sorumlu olan bölümü (prefrontal korteks), ergenlik döneminde halen gelişmeye devam ediyor. Bu da 18-25 yaş arasındaki genç sürücülerin trafikte en fazla risk yaratan ve risk altındaki gruplar arasında yer almalarına sebep oluyor. Tüm bu bilgiler ele alındığında genç sürücülere özel müdahalelere odaklanılmasının çok anlamlı olduğu tartışmasız bir gerçek.”