Türkiye’nin, iklim değişikliği ile mücadele ve sürdürülebilir kalkınma planları kapsamında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kuruluna sunduğu “Sıfır Atık” kararı 14 Aralık 2022’de kabul edildi. Böylece, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan himayesinde yürütülen “Sıfır Atık Projesi”, BM Genel Kurulu kararıyla desteklenmiş oldu. Genel Kurul, aldığı kararla 30 Mart’ı Uluslararası Sıfır Atık Günü ilan etti.
AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yüksel Ardalı, Uluslararası Sıfır Atık Günü’nün, sürdürülebilir tüketim ve üretim kalıplarını teşvik etmeyi, döngüselliğe yönelik toplumsal değişimi desteklemeyi ve sıfır atık girişimlerinin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’ne katkısı konusunda farkındalık yaratmayı hedeflediğini belirtti.
Sıfır atık felsefesinin öncelikle atıkları azaltmaya ve ürünleri yeniden artırmaya, ardından geri dönüşümüne ve geri kalanını kompostlamaya odaklı olduğunu anlatan Ardalı, “Amaç, depolama sahalarına, atık yakma fırınlarına veya okyanusa hiçbir çöpün gönderilmemesi ve kaynakların toprağa gömülmemesi. Sıfır Atık felsefesi doğru uygulandığı takdirde, gezegen, insan, hayvan ve bitki sağlığı için tehdit oluşturan, toprağa, suya ve havaya yapılan zararlı tüm deşarjları ortadan kaldıracaktır.” dedi.
Atık sektörünün çevre kirliliğindeki payının her geçen gün arttığını kaydeden Ardalı, “Her yıl yaklaşık 931 milyon ton gıda israf ediliyor ve 2040 yılına kadar her yıl 37 milyon tona kadar plastik atığın okyanuslara karışması bekleniyor. Eğer “gıda kaybı ve israfı” bir ülke olsaydı, sera gazı emisyonlarının üçüncü büyük kaynağı olurdu.” ifadelerini kullandı.
“Atıkları aynı kovada toplamak, geri dönüştürülebilecek atıkların çöp olması demek”
Atıkların kaynağında ayrıştırılmasının atık miktarının azaltılmasında önemli bir rol oynayacağını vurgulayan Ardalı, şöyle devam etti:
“Evlerimizden, işyerlerimizden kaynaklanabilecek atıkların yüzde 55’ini sebze, meyve gibi organik atıklar, yüzde 6’sını plastik, yüzde 8’ini kağıt-karton, yüzde 3’ünü cam, yüzde 1’ini metal, kalan kısmını ise diğer atıklar oluşturmaktadır. Bu oranlara baktığımızda atıklarımızın çok büyük bir kısmının değerlendirilebilir, bir başka ifadeyle geri kazanılarak ham madde olup yeni ürünlere dönüştürülebilir atıklar olduğunu görüyoruz. Tüm bu atıkları aynı çöp kovasında toplamak, geri dönüştürülebilecek atıkların gerçekten çöp olması demektir.”
Geri dönüşümün Avrupa ülkelerinde önemli ölçüde istihdam sağlayan ve gelir doğuran bir sektör olduğunu bildiren Ardalı, Norveç, İsveç, Hollanda, Danimarka, İsviçre, Belçika, Avusturya ve Almanya gibi ülkelerde atıkların sadece yüzde 3’ünden daha azının çöp depolama alanlarına gönderildiği bilgisini paylaştı.
Bir kentin sıfır atık şehrine dönüşebilmesi için aynı anda uygulanması gereken birbirine bağlı beş temel ilke olduğunu ifade eden Ardalı, bunların; “davranış değişikliği ve sürdürülebilir tüketim”, “genişletilmiş üretici ve tüketici sorumluluğu”, “belediye katı atıklarının yüzde 100 geri dönüşümü”, “sıfır depolama ve sıfır yakma” ile “atıklardan yüzde 100 kaynak geri kazanımı” olduğunu söyledi.
“Özel sektörün Sıfır Atık Projesi’ne katkısı vergi indirimleri ile sağlanabilir”
Türkiye’de 2017 yılının Ekim ayında başlatılan Sıfır Atık Projesi’nin kesintiye uğramadan uzun yıllar devam etmesi ve bir yaşam biçimi haline gelmesi için çevre koruma bilincinin güçlendirilmesi gerektiğini işaret eden Ardalı, projenin sürdürülebilirliği ve etki alanının geliştirilmesi için yapılabileceklerle ilişkin şu önerilerde bulundu:
“Geri kazanımın teşvik edilmesi ve atıkların kaynakta ayrı toplanması için uygulanan pilot proje sayısı artırılmalı. Kaynak kullanımını ve israfı azaltmak için iş modellerini, malları ve ambalajları yeniden tasarlayarak üretim ve tüketim şeklini değiştirme, tüketimin miktarını, zararlılığını ve ekolojik ayak izini en aza indirme, ürünleri veya bileşenleri tasarladıkları amaç için yeniden kullanma, atık haline gelen ürünleri kontrol etme, temizleme veya onarma, ayrı toplanan atıkların yüksek kaliteli malzeme geri kazanımını sağlama, yüksek kaliteli uygulamalar için karışık atıklardan malzemeleri geri kazanma ve ayırma işlemleri yapılmalıdır.”
Atıkların geri dönüştürülme oranının yüzde 13 olduğu Türkiye’nin, AB ülkelerindeki yüzde 46’lık geri dönüşüm oranına yetişebilmesi için evlerde kaynağında ayrıştırılan atıkları toplayan bir sisteme geçmesi gerektiğini belirten Ardalı, “Pek çok Avrupa ülkesinde, hane halkları ne kadar az atık üretirse o kadar az vergi ödemektedir. Türkiye’de de özel sektörün Sıfır Atık Projesi’ne katkısı özellikle vergi indirimleri ile sağlanabilir. Çevre bilinci yüksek firmalara zaman zaman çevre ödülleri verilmesi de projeye olan ilgiyi canlı tutar.” değerlendirmesinde bulundu.
Ardalı, Sıfır Atık Projesi’ne dahil olan kurumların ve katılımcıların, atıklarla ekonomiye nasıl bir katkı sunduğunun ortaya konması, bu noktada bir atık takip sistemi kurulması ve atığın akıbetinin takip edilebiliyor olması gerektiğini dile getirdi.