Göçerler dedelerinden devraldıkları koyun yetiştiriciliğini aynı yöntemle sürdürüyor

Elazığ’da, kışı ve ilkbaharı kırsalda kurdukları çadırlarda geçiren göçer aileler, dedelerinden devraldıkları koyun yetiştiriciliğiyle geçimlerini sağlıyor.

Merkeze bağlı Dedepınarı köyü kırsalında, merada brandadan yaptıkları çadırlarda yaşayan 35 nüfuslu 7 akraba aileden oluşan göçerler, teknolojinin nimetlerinden uzak, zor şartlarda ekmeklerini kazanmak için hayat mücadelesi veriyor.

Bölgede her yıl şubat ayının ortalarından itibaren başlayan kuzu doğumları ile iş yükleri artan aileler, zor koşullara rağmen mesleklerini severek sürdürüyor.

Kuzulama döneminde günün 24 saati ağıldaki hayvanları kontrol altında tutan göçerler, sabah gün ağarmadan hayvanlarını yemleyip meraya çıkıyor, öğle ve akşam saatlerinde meradan getirdikleri koyunları, süt emme alışkanlığı kazanmaları için annelerinden ayrı yerlerde tutulan kuzuları ile buluşturuyor.

Süt emme saatinde, bulundukları ağılın kapısının açılmasıyla büyük bir heyecanla koşarak yüzlerce hayvanın arasından kısa sürede annelerini bulan kuzular, karınlarını doyurduktan sonra tekrar annelerinden ayrılıyor.

Yazın yollara düşüyorlar

Yeni doğan kuzuların soğuktan etkilenmemeleri, hastalıklardan korunmaları ve iyi beslenmeleri için büyük bir hassasiyet gösteren göçerler, yaz aylarının gelmesiyle sürülerini daha verimli otlak bulabilmek için dağlık alanlardan yaklaşık 2 hafta süren yürüyüşle Bingöl’ün Karlıova bölgesindeki yaylalara çıkarıyor.

Günlük yaşamlarında erkekler hayvanların bakımını yaparken kadınlar ise ev işlerinin yanı sıra çocuklara bakıyor, ağılları temizliyor, yeri geldiğinde hayvanların su ve yemlerini hazırlıyor.

Çocuklar ise günlük işlerde anne ve babalarına yardım ediyor, yeni doğan kuzularla ilgileniyor, çadırların arasında oyunlar oynayarak vakit geçiriyor, okula giden çocuklar derslerini de ihmal etmiyor.

“Asırlardır göçebe hayat yaşıyoruz”

Göçerlerden Hüseyin Akalan, AA muhabirine, hayatının sürülerin içinde geçtiğini, dededen, babadan devraldığı mesleği ailesiyle severek yaptığını

belirtti.

Geçmişte kışı geçirmek için sürülerini Şanlıurfa tarafına götürürken, son 5 yıldır Elazığ’a geldiklerini ifade eden Akalan, “Atadan, dededen asırlardır göçebe hayat yaşıyoruz, çoluk, çocuk ömrümüz çadırlarda geçiyor. Göçerlik zor. Rahat iş var mı? Her iş zor, biz de böyle yaşıyoruz.” dedi.

“Çadır hayatı zor, kışın soğuk oluyor”

Zeki Akalan ise çadırda doğup büyüdüğünü, geçmişte babalarının meralarda kurdukları çadırlarda yaşayıp koyun yetiştiriciliği yaptığı gibi kendilerinin de aynı yöntemi uyguladığını dile getirdi.

Ataları gibi göçebe yaşamayı bir hayat tarzı olarak gördüklerini, küçükbaş hayvan yetiştiriciliği dışında bir mesleği benimseyemediklerini aktaran Akalan, “Çadır hayatı zor, kışın soğuk oluyor. Hayvancılıkla uğraşarak rızkımızı kazanıyoruz, mesleği severek yapıyoruz, hayatımızdan memnunuz.” diye konuştu.

Muhabbet Akalan da 3 çocuğunu çadırda büyüttüğünü, göçebe hayat sürmeye alıştığını ancak yeni yetişen çocuklarının bu hayata kendileri gibi sıcak

bakmadığını belirtti.

Çocuklarının, okuyup farklı bir meslekle uğraşmak istediklerini dile getirdiklerini anlatan Akalan, şöyle konuştu:

“Ömrümüz bu şekilde geçiyor. Göçebe çadırlarda yaşamak zor ama yine de hayatımızdan memnunuz. Çocuklarımızı büyütüyoruz, onların okula gitmesini istiyoruz. Bizler okuma fırsatı bulamadık, onlar okusun istiyoruz.”

“Savcı olmak istiyorum”

İlkokul öğrencisi Dilek Akalan, çadırda yaşamanın zor olduğunu ancak başka alternatifleri olmadığı için buna alıştıklarını dile getirdi.

Hedefinin okuyup iyi bir meslek sahibi olarak göçebe hayattan kurtulmak olduğunu söyleyen Akalan, “Okulumu seviyorum, büyüyünce savcı olmak istiyorum.” diye konuştu.

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.