Merkeze bağlı Baş Çımağıl köyünde ikamet eden 62 yaşındaki Oltulu’ya, 20 yaşında halk arasında “tavuk karası” ya da “gece körlüğü” olarak da bilinen “retinitis pigmentosa” hastalığı teşhisi konuldu.
Hastalık dolayısıyla önceleri görme güçlüğü yaşayan Oltulu, 15 yıl önce de görme yetisini tamamen kaybetti.
Gençliğinde ağabeyinden arıcılık mesleğini öğrenen Oltulu, engeline rağmen hayattan kopmayarak mesleğine devam etti.
Arılarına titizlikle bakan 8 çocuk babası Oltulu, 22 kovanla başladığı arıcılıkta 337 kovana ulaştı.
Yaklaşık 2 bin 200 rakımlı Kop Dağı’nın eteklerindeki köyünde organik bal üreten Oltulu, çalışkanlığı ile çevresinde örnek gösteriliyor. Oltulu, azmin önünde hiçbir engelin duramayacağının da en iyi örneklerinden birini sergiliyor.
“Arının neye ihtiyacı varsa zaten sana kendisi anlatıyor”
Ahmet Oltulu, AA muhabirine, askerden geldikten sonra hastalığı nedeniyle görme yetisinin yüzde 70’e düştüğünü söyledi.
Ağabeyinden arıcılığın inceliklerini öğrendiğini, ağabeyi vefat edince de mesleğe devam ettiğini anlatan Oltulu, “1985 yılında 22 kovanla bu işe başladım. 1990’lı yıllarda kovan sayımı çoğalttım. Yıllarca bu mesleği sürdürdüm. 2000’li yılların başında görüşüm yüzde 10’lardaydı. Görmemek bana engel değil çünkü çoluk çocuğumun rızkı. Çalışmak insan için çok güzel bir şey. Ben de yılmadım çalıştım.” dedi.
Oltulu, hayatındaki tek zorluğun görme engeli olduğunu ancak bunu da umursamadan çalışmaya devam ettiğini dile getirdi.
Son 15 yıldır da görme yetisini tamamen yitirdiğine dikkati çeken Oltulu, çocuklarının da yardımıyla arılara baktığını vurguladı.
Oltulu, mesleğinin çeşitli zorlukları olduğuna işaret ederek, “Baştan arıya girdim mi sırayla bakıyorum. Şükürler olsun Rabbime ezberim var. Arı çerçeve istiyor mu, istemiyor mu sesten, bazen de algılarımla anlıyorum. O şekilde devam ediyorum. Hiçbir zorluk yaşamıyorum çünkü Allah gözü almış, onun yanında başka güzellikler vermiş. Hiçbir zaman şikayetçi değilim.” diye konuştu.
Kovanlardaki problemi tecrübesiyle çözdüğünü belirten Oltulu, şunları kaydetti:
“Çiçek balı yaptığım ve şerbetle işim olmadığı için arı çerçeve istiyorsa çerçeveyi kaldırdığımda sesinden anlıyorum. Arı birikmiş bu sefer çerçeve atıyorum. Anası olmayan arı bir nevi ağlıyor. Onu da anlamak için his ve güzel duyu olması lazım. Yine meme vuran arı, ötme sesi gibi bir ses çıkarıyor. Tabii böyle olunca yanımdaki çocuğa ‘şuna bir bak’ diyorum. Bu şekilde devam ediyorum. Arının kapağını açtığım, bezine elimi attığım zaman arının neye ihtiyacı varsa zaten sana kendisi anlatıyor. Bezi gevşekse anlarsın ki bir problem var. Tam yapıştırmışsa o arı güzel. Anaç da var, hiçbir sorun yok. Hastalıklı arı zaten saldırır. Sıkışık arı saldırır, bunlara da hemen müdahale ettin mi rahatlıyor.”
“Arıcılığı bırakmak gibi bir niyetim yok”
Mesleğini severek yaptığını ve bırakmak gibi bir niyeti olmadığını ifade eden Oltulu, “Zarar etsem de bende bir bağımlılık oluştu. Arının sesini duymadan rahat edemiyorum. Arıların o kadar sırrı var ki ne kadar anlatsam, ne kadar bilirsen bil denizde bir damla. Arı rahatsızsa anla ki bir problemi var. Arı sana kendinde ne olduğunu anlatıyor. Yeter ki sen arıda ne olduğunu aramaya bak.” dedi.
Oltulu, arılarının yaklaşık 2 bin 200 rakımda ve çiçek çeşitliliğinin yoğun olduğu bir bölgede bulunduğunu, yüksek kalitede bal ürettiğini söyledi.
Ürettiği bala, pazara çıkmadan alıcı bulduğunu vurgulayan Oltulu, şunları kaydetti:
“Balımı yurt dışından bilenler alıyor. Ayrıca bazı firmalar ilaç yapmak için alıyor, balın kalitesi yüksek olduğu için. Hiçbir yere çıkmadan balı burada satıyoruz. Organik yaptığımız için bal zaten çok az oluyor. Bu da hemen hemen burada elimizden çıkıyor. Ballarımı ünlü sanatçılardan da alan var, doktorlardan da alan var. Kalitesi çok güzel.”