Görme engelli bireylere her ortamda eşlik edebilen, güvenli ve bağımsız hareketliliğe olanak tanıyan rehber köpekler, sahiplerinin günlük ihtiyaçlarını karşılayabilecek rahatlıkta dolaşmalarına katkı sağlıyor. Görme engellilerin hayatlarını büyük ölçüde değiştiren ve yaşam kalitelerini artıran rehber köpekler, üç aşamalı eğitimden geçip yeterlilik sertifikasını alarak görme engelli sahipleriyle eşleşiyorlar.
Türkiye’de görevde olan rehber köpek sayısı 9’a ulaşırken, Rehber Köpekler Derneği sayıyı çift hanelere taşımak için eğitim faaliyetlerini sürdürüyor. Yavruyken bağışlanan başta golden ve labrador retriever olmak üzere yapı olarak rehber köpek olmaya yatkın türler, dernek bünyesinde eğitiliyor.
Eğitmenlerin kontrolünde yaklaşık 1 yıl gönüllü bakıcı ailede sosyalleşme, tuvalet alışkanlığı ve çeşitli komutları öğrenen adaylar, daha sonra bir süre birlikte yaşadıkları eğitmeni aracılığıyla görev tasmasına girme, kaldırım kenarında durma, karşıdan karşıya geçme, asansör, merdiven ve çöp kutusu bulma gibi eğitimleri tamamlıyorlar. Söz konusu eğitimleri başarıyla tamamlayan özel köpekler, hayatı paylaşacakları görme engelli dostlarıyla da yaklaşık 1,5 ay süren uyum eğitimi sürecinden geçiyor.
“Rehber köpek isteyen görme engelliler derneğe başvurabilir”
Görme engellilere ücretsiz rehber köpek desteği veren derneğin rehber köpek ve hareketlilik eğitmeni Burcu Bora, AA muhabirine, Türkiye’de ve İngiltere’de yabancı uzmanlardan bu konuda eğitim aldığını ve 4 yıldır bu hizmeti dernek bünyesinde verdiklerini söyledi.
Türkiye’de bu işi yapan tek kişi olduğunu, halihazırda “Esmer” isimli 19 aylık labrador cinsi köpeği eğittiğini belirten Bora, rehber köpek isteyen görme engellilerin derneğe başvuru yapabileceğini dile getirdi.
Başvuru yapanların testten geçtiğini aktaran Bora, “Bir rehber köpeğe uygun hayatları var mı, hem fiziksel hem ruhsal olarak kendileri uygun mu? Yürüyüş hızları, ses tonları ve yaşadıkları çevre önemli oluyor. Görme engellinin bu sorumluluğu alıp alamayacağı çok önemli. Çünkü bu çocuklar (köpekler) robot değiller, onlar da bir can. Mamasının, suyunun verilmesi, aynı zamanda refahının sağlanması gerekiyor. Görev köpeklerinin de kalbi var, atıyor.” dedi.
Köpeklerin görme engellilere ücretsiz verildiğini, mama ve veteriner masraflarının da sponsorların katkılarıyla karşılandığını vurgulayan Bora, “Köpeği teslim ettikten sonra onları kontrol etmeye devam ediyoruz. Yeni bir şey öğrenmek isterlerse görme engelliye destek oluyoruz. Köpek vefat edene kadar bu masrafları hem dernek bütçesinden hem de sponsorlar aracılığıyla karşılıyoruz.” diye konuştu.
“Rehber köpek görme engellinin hayatını çok büyük ölçüde değiştirebiliyor”
Bora, rehber köpeklerin, sahipleriyle yaklaşık 8-10 yıl boyunca vakit geçirdiğini, köpeklerin görme engellilere kattığı en önemli unsurun dostluk olduğunu kaydetti.
Eşleşmede uyumu yakalayan görme engelli ile rehber köpeğin mükemmel ikili olduğuna dikkati çeken Bora, “Onları A noktasından B noktasına götürmek çok teknik şeyler ama bunu cidden bir görme engelliyle birlikte gözlemlediğinizde aslında mucizevi bir şey oluyor. Bir köpeğe güvenmenin ne kadar önemli, ne kadar büyük bir şey olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Çok sadıklar, görme engellinin dikkati dağıldığında bile bunu hissedip ona göre kendilerine mesaj verebiliyorlar. Aslında bir rehber köpek, görme engellinin hayatını çok büyük ölçüde değiştirebiliyor.” ifadelerini kullandı.
“Bu benim için bir meslek değil, bir hobi”
Görme engelliler için rehber köpek eğitmenin mutluluğunu tarif edemeyeceğini dile getiren Bora, şöyle devam etti:
“Ben köpeklerimle öğretmen-öğrenci ilişkisi kurarak bağlantı kurmaya çalışıyorum. Ne ben onlara bağlanayım, ne onlar bana bağlansın. Hayatları boyunca en çok beni görüyorlar ama bir görme engellinin hayatını değiştirmek üzere eğitildikleri için ben de kendimi bir şekilde durdurmaya çalışıyorum, onlara olan bağım artmasın diye. Bir görme engelli ile eşleştirildiğinde ve görme engelli, bir rehber köpeğin hayatını ne kadar değiştirdiğini anlattığı her anda hep duygulanıyorum, gözümden yaşlar akıyor. Bu benim için bir meslek değil, bir hobi. Bir görme engellinin yüzündeki tebessümü görmek hayatta yaptığım en doğru şeymiş gibi hissettiriyor. Şu zamana kadar boşuna yaşamışım. Şu an mükemmel bir iş yaptığım için mutlu oluyorum.”
Türkiye’de rehber köpek eğitmeni sayısının artmasını temenni eden Bora, “Bu meslek için fazla sabırlı olmak gerekiyor. Mesleğin yüzde 80’i köpekler, yüzde 20’si insanlar diyebilirim. Hem gönüllülük isteyen hem de profesyonellik gerektiren bir iş. Umarım bir sürü rehber köpek eğitmeni olur ve 1 milyondan fazla görme engelliye ulaşmış oluruz.” değerlendirmesini yaptı.
“Hem bir dosta hem de bir süper kahramana sahip olmuş oluyorsunuz”
Doğuştan görme engelli, 33 yaşındaki müzisyen Kemal Görey Beydağı ise görme engelliler için çevrede rahatça hareket edebilmenin tam anlamıyla bir uğraş ve bulmaca olduğunu söyledi.
Özellikle kaotik tasarımlara sahip şehir ve alanlarda bu sıkıntıyı yaşadıklarını belirten Beydağı, şunları belirtti:
“Ben çocukken tesadüfen ‘rehber köpek’ programı diye bir programın dünyada var olduğundan haberdar oldum. Beni çok etkiledi. Hayvansever olarak, çocukluğu kedi köpekle geçmekte olan bir çocuk olarak bir köpeğin size bu kaotik çevrede eşlik edebilmesi, türlü tehlikelerden koruyabilmesi ve konforunuzu sağlayabilme ihtimali beni çok çekmişti. Türkiye’de bunun mümkün olduğunu bilmiyordum fakat Rehber Köpekler Derneği Kurucu Başkanı Nurdeniz Tunçer’in bir konuşması sayesinde, Türkiye’de böyle bir program olduğundan haberdar oldum. Daha sonra dernekle temasa geçme şansım oldu. Katmanlı, titizce işlenen, takip edilen adaylık süreci başlamış oldu.”
Sürecin sonunda tanıştığı 3 yaşındaki köpeği Bulut ile 13 aydır birlikte yaşadıklarını ifade eden Beydağı, köpeğin psikolojik yapısı, davranış modeli, fiziksel özellikleri ve kendini rahat hissettiği çevreler ile görme engellinin psikolojik profili, fiziksel şartları, çevresi, ne tür ulaşım araçlarını kullandıkları gibi farklı değişkenlerin birbiriyle örtüşmesi gerektiğini bildirdi.
Beydağı, bunların hepsi birbiriyle örtüştüğü zaman mükemmel eşleşme denilen şeyin olduğuna dikkati çekerek, “Biz Bulut’la bu şansa sahip olduk. Bulut ile tanıştık ve iki aylık bir eğitim sürecimiz başladı. Önce ben Bulut’la iletişim kurmayı öğrendim. Bir tesiste üç hafta boyunca misafir olduk, Bulut benim hareketlerimi öğrendi. Bulut’la hareket etmeyi, konuşmayı öğrendim.” diye konuştu.
Bulut’la tanıştıktan sonra şehri daha rahat gezmeye başladığını aktaran Beydağı, İstanbul’un, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış antik bir şehir olmasına rağmen erişilebilirlik şartlarını taşımaktan uzak olduğunu anlattı.
“Bulut, hem rehberliğimi hem koruyuculuğumu yapıyor”
Beydağı, engelliler için bu tip yerlerde seyahat etmenin hiç kolay olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Bulut sayesinde, rehber köpek programı sayesinde benim için bu sorun hayal edilemeyecek ölçüde azaldı. Çünkü Bulut, bütün kötü tasarımları benim içim elemine edebiliyor. Bir yer kötü tasarlanmış olabilir ama Bulut oradaki problemi görüp, benim için en güvenli yolu kendi seçebiliyor. Dinamik olarak birçok şeye karar verebilir. Üzerimize insanlar mı yürüyor, kaldırımda el arabalarıyla bir şeyler mi taşınıyor hatta bazı durumlarda trafik kuralları yok mu sayılıyor, Bulut bunların hepsine hazırlıklı, hepsi için eğitimli. Dolayısıyla pek erişilebilir olmayan alanlarda ki çevrenin pek çoğu için bunu söyleyebiliriz, Bulut hem rehberliğimi hem koruyuculuğumu yapıyor. Bunun bir sonucu olarak da ben artık bir refakatçiye ihtiyaç duymuyorum. Çoğu yere Bulut’la tek başıma gidebiliyorum. Havalimanında bavulumla bir yerden bir yere gitmem çok kolay. Ben Tuzla’da oturuyorum, eğer bildiğimiz bir rotaysa Bulut kullandığım bütün toplu taşımaları bildiği için nerede asansör var, nerede ineceğiz hepsini çok iyi biliyor. Beni evime kadar hiçbir şey sormadan götürebilir.”
Bulut’u “yanındaki bir akıl, partner ve arkadaş olarak gördüğünü kaydeden Beydağı, “Onunla konuşuyoruz, nereye gideceğimize karar veriyoruz. Bulut bana durmamız gereken yeri söylüyor, hareket etmemiz gereken yeri söylüyor. Hatta bazen tartışıyoruz. O diyor ki ‘rehber köpek benim ben ne dersem o olacak.’ Tabii ki günün sonunda haklı çıkıyor. Bu sizin bir arkadaşınız oluyor. Sizin için hazır, sizin için odaklı, sadece sizi düşünen hem bir çocuğa sahip olmuş oluyorsunuz hem bir partnere hem bir dosta hem de bir süper kahramana sahip olmuş oluyorsunuz.” ifadelerini kullandı.
“Lütfen o köpekle iletişim kurmaya çalışmayın çünkü o an görevde”
Beydağı, çevrede rehber köpekler konusunda bilinç oluşmaya başladığını, Türkiye’de 8-10 yıldır var olan çok genç bir rehber köpek programı olduğunu belirtti.
Programın, genç yaşına rağmen inanılmaz büyük başarılara imza atmış bir program olduğunun altını çizen Beydağı, “Rehber Köpekler Derneğinin kurucuları ve çalışanları kahramanca çaba sarf ediyorlar, hem farkındalığın hem rehber köpek sayısının hem bizim erişimimizin artması için.” dedi.
Beydağı, vatandaşlardan rehber köpeklere ilişkin beklentilerini ise şu sözlerle dile getirdi:
“Birincisi, rehber köpekler özel eğitimli köpeklerdir. Onlar eğitimli normal bir evcil hayvan gibi davranmaz. Çok özel bir eğitimden, çok ciddi elemelerden geçerler. Uçak, havalimanları, konser salonları, tiyatro salonları, restoranlar, kafeler, metrolar, bütün toplu taşıma ağı, hastaneler, oteller, buralara girmeye tüm dünyada yetkililerdir. Çünkü buna göre eğitilirler. Sağlıkları hem ulusal hem uluslararası kurumlarca denetlenir ve o yüzden bizim sizinle birlikte, sizin gittiğiniz her yerde bulunmamızda hiçbir sorun yok. Biz de sizin gibi rehber köpeklerimizle bu alanların tadını çıkarmak istiyoruz. İkinci ricam, görevde bir rehber köpek gördüğünüzde, biliyorum çok şirinler, biliyorum siz onları çok seviyorsunuz. Teşekkür ederiz ama lütfen o köpekle iletişim kurmaya çalışmayın. Çünkü o an görevde ve eğer bir an olsun dikkati dağılırsa, bu bir ihtimal, hem kendisinin hem eşlik ettiği görme engellinin güvenliğini tehdit etmiş olur, riske atmış olur. Bu onun psikoloji için de iyi değil.”