Çocuk yaşlarda görme bozukluğu yaşamaya başlayan Yener, yetisini 15 yaşında tamamen kaybetti. Bu süreçten itibaren gerek ailesi gerekse arkadaşlarının yardımıyla liseyi tamamlayan Yener, her türlü zorluğa rağmen Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ni başarıyla tamamladı.
Tarih öğretmeni olduktan sonra evlenip, çocuk sahibi olan Yener, eşinin desteğiyle hayatını sürdürürken “rehber köpek” sahiplenmek istedi.
Yener’in hayatı, Rehber Köpekler Derneği aracılığıyla edindiği “Angel” adlı golden retriever ile tamamen değişti.
Daha önce öğrencilerinin yardımıyla öğretmenler odasına giden, ancak birinin refakatiyle dışarı çıkabilen Yener, rehber köpeğiyle eşleşme sürecinin başarıyla tamamlanmasının ardından artık özgürce hareket edebilmenin rahatlığını ve mutluluğunu yaşıyor.
Tarih öğretmeni Yener, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tavuk karası hastalığının ardından görme yetisini yavaş yavaş kaybettiğini söyledi.
Yener, eğitimine devam ettiği yıllarda çevresinin desteğiyle bir şeyleri başarmaya çalıştığını, o yıllarda da rehber köpek sahiplenmek istediğini belirtti.
Eşi ile 2 yıl önce izlediği bir haberde Rehber Köpekler Derneğini öğrendiğini ve buna çok sevindiğini anlatan Yener, “Ben yıllar önce çok araştırmıştım. Yurt dışında rehber köpek vardı ancak paranızla da sahip olamıyordunuz. Çünkü Türkiye şartlarında yetişip, eğitim alması gerekiyordu. Hemen derneğe başvurumu yaptım. Ön görüşme yaptık. Uygun köpek ile uygun görme engelliyi eşleştirebileceklerini söylemişlerdi. Bu heyecanımı öğrencilerimle paylaştım. Çok mutlu oldular. Ameliyat olacakmışım ya da gözüm açılacakmış kadar mutlu oldular. Onların o kadar güzel kalbi var ki onların güzel enerjileri sayesinde ben Angel’a kavuştum.” dedi.
“Angel masanın altında yatıyor”
Yaşadığı zorluklardan sonra iş hayatına atıldığını, bu süreçte de eşinin büyük desteğini gördüğünü ifade eden Yener, baston ve rehber köpek arasındaki farkı ise şöyle anlattı:
“Angel ile 3-4 aydır beraberiz. Beyaz baston bağımsızlık sembolü bizim için ama bir engele temas ettikten sonra anlayabiliyorsunuz. 5 dakikalık mesafeyi beyaz bastonla 10 dakikada gidebiliyorsunuz. Daha yavaş hareket etmek zorunda kalıyorsunuz. Rehber köpekle böyle bir durum söz konusu değil. O zaten içgüdüsel olarak sizin de önünüze bakmış oluyor. Yani kendi yürürken sizi de kontrol etmiş oluyor. O nedenle daha hızlı hareket etmiş oluyorum. Bir araba geldiğinde, o zaten karşıdan fark edebiliyor ben de kenara çekilebiliyorum ya da sağda solda park eden araçlar var, onları fark ettiğinde çekilebiliyor ama ben bastonumla temas ettikten sonra fark edebiliyorum.”
Yener, öğrencilerinin de Angel’a çok dikkat ettiğini, ders esnasında rehber köpeğinin masanın altında yattığını söyledi.
Angel’ın görevde olduğunun farkına varabildiğini dile getiren Yener, “Ders bittikten sonra da biz beraber öğretmenler odasına gidebiliyoruz. Kimsenin yardımına ihtiyaç duymadan.” diye konuştu.
Rehber Köpekler Dernek Başkanı Nurdeniz Tunçer’in yardımlarıyla Angel ile tanıştıklarını belirten Yener, 1 aylık eğitimlerde otobüse bindiğinde, düğünde veya dersteyken nasıl davranılacağını öğrendiklerini kaydetti.
Rehber köpeğinin artık kendisinin adeta gözleri olduğuna dikkati çeken Yener, Angel ile özgürce yürümenin kendisi için çok özel bir durum olduğunu aktardı.
Yener, “Birisi size ‘Yardımcı olabilir miyim?’ diye sorduğunda, ‘Hayır. Ben Angel’le birlikte yürüyebilirim.’ demenin tadı bile çok başka. İnsanın kendisine olan güveni artıyor. Özellikle pandemi dönemi için söyleyebilirim. Bir başkasının dışarıda koluna girmek zorunda kalıyorsunuz. Sadece benim için değil, karşı tarafı da tedirgin etmek istemem. Ben kendim de tedirgin oluyorum. O yüzden, yaşayarak gördüm. Rehber köpeklere sahip olmanın keyfi çok başka.” ifadelerini kullandı.
Bunu yaparken bir hayvanın sorumluluğunu alabilmek gerektiğini vurgulayan Yener, rehber köpeklerin robot olmadığını, onlara komut vererek, her istenilen yere götürmesini beklememek gerektiğini bildirdi.
Yener, rehber köpeklerinin rutine alışkın olduklarını ve düzenli hayatı çok sevdiklerini anlatarak, “Gittiğiniz yeri bildiği takdirde rehber köpeğinizi yönlendirdiğinizde bir sıkıntı yaşamazsınız. Sizin de hiç bilmediğiniz bir yere gittiğinizde zorlanabilirsiniz.” değerlendirmesini yaptı.
İstanbul halkının köpeği çok sevdiğini ancak yeni olması nedeniyle rehber köpek fikrine uzak olduğunu ifade eden Yener, görevdeyken köpeklere dokunmamak ve dikkatini dağıtmamak gerektiğinin altını çizdi.
Bazı vatandaşların köpekleri sevmek ve onlara dokunmak istediğini dile getiren Yener, “Rehber köpekle birlikte yürürken siz onu sevmek isterseniz, o zaten sevmek isteyen insanı fark ediyor. Ben o anda merdivenlerdeysem, dikkati dağılarak beni düşürebilir.” dedi.
Rehber köpek eğitimi 8-10 haftalıkken başlıyor
Rehber Köpek ve Hareketlilik Eğitmeni Burcu Bora ise mesleğini 2 yıldır yürüttüğünü ve kendisini geliştirmeye çalıştığını söyledi.
Bu alana her yıl yeni kurallar ve standartlar getirildiğini kaydeden Bora, rehber köpek eğitimlerinin 8-10 haftalıkken başladığını, köpeklerin gönüllü bakıcı ailelere verildiğini dile getirdi.
Bora, eğitimlerde çeşitli kuralların olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Örneğin koltuğa çıkılması yasak. Sadece kendi yemeğini yiyecek, bazı komutları öğrenmesi gerekiyor. Tuvalet alışkanlığı edinmesi gerekiyor. Sosyalizasyon çok önemli. Çünkü her görme engellinin hayatı farklı olduğu için kafe, restoran, AVM gerekirse otobüs durağında bekleme, metroya girme gibi çeşitli şeyler yapıyoruz. Bu, köpeğimiz 15-16 aylık olana kadar sürüyor. 2 haftada bir gönüllü ailelerimizi düzenli olarak ziyarete gidiyorum, ‘Bir gelişme var mı, gerileme var mı?’ diye. Daha sonra benimle çalışmaya başlıyor köpeklerimiz. 3-6 ay benimle oluyor. Bu süreçte titizlikle çalışıyoruz çünkü görme engelli ile eşleştireceğiz ve dört dörtlük olması gerekiyor köpeklerimizin.”
Köpeklerin kayışla yürümesinin çok önemli bir görev olduğunu ifade eden Bora, tasmasına ona göre alıştığını belirtti.
Bora, köpeklerle denge tahtası çalışması yaptıklarını anlatarak, “Bu denge tahtası çalışmasının amacı arka bacaklarını kuvvetlendirmek ve özgüvenini oluşturmak. Arka bacak kullanımı köpeklerin öz güvenini oluşturan bir durum. ‘Aport’ dediğimiz bir getir götür çalışmamız var. Mesela çanta, cüzdan, bozuk para gibi şeyleri getir götür yaptırmayı öğretiyoruz.” diye konuştu.
Bora, eğitimlerin 3-6 ay sürdüğünü, daha sonra sokağa çıktıklarını kaydetti.
Kendisinin de görme engelli yürüyüşü yaptığını dile getiren Bora, “Elimde beyaz baston ve görev tasmasıyla gözlerim kapalı yürüyorum. Köpeğin benim görme engelli olduğumu anlaması ve beni ona göre yönlendirmesi gerekiyor. ‘Engellerden geçiriyor mu? Yavaş veya hızlı yürüyor mu? Bıraktığımda geri geliyor mu?’ gibi çalışmalar yapıyoruz. Burada görme engelinin özellikleri çok önemli. Boyu, kilosu, yürüyüş hızı, hareketliliği var mı? Sosyal mi yoksa orta sosyal mi? Bunlara bakıyoruz ve köpeğimizi ona göre eşleştiriyoruz.” değerlendirmesini yaptı.
Bora, eşleştirme sürecinde 3 metotlarının olduğunu, görme engellilerin bir süre merkeze geldiğini belirtti.
Bu sürecin ardından köpekle “hospital” merkezinde konaklandığını aktaran Bora, şunları kaydetti:
“Görme engelli kişi, 4-5 gün orada da köpekle yaşamayı öğreniyor. Daha sonra ‘go home’ dediğimiz eve gitme var. Kendi başına evde yaşamaya başlıyor. Kendi mamasını evde kendi veriyor. Kendi hayatına adapte olması için bir ay beraber çalışıyoruz. Benimle haftada 3-4 gün görüşüyorlar. Geri kalan günlerde kendi başlarına hayata tutunmalarını istiyoruz. Beraber yaşamalarını istiyoruz. Bu eşleşme bittikten sonra da her sene aynı gün düzenli olarak kontrollerimizi yapıyoruz. Ama görme engellimiz isterse 3 ay içerisinde bir sorun olduğunda veya bir şeye ihtiyacı olduğunda eğitmen olarak hemen yardıma koşuyoruz. Mama ve veteriner masraflarını derneğimiz karşılıyor. Rehber köpeklerin sakin olması, çalışkan olması ve yeni şeyleri öğrenmeye açık olması gerekiyor. Şu anda 5 rehber köpeğimiz var. Her köpek, rehber köpek olmaya uygun olmadığı için ince eleyip sık dokuyoruz.”