İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları, dünya genelinde yoğun tepkilere neden olurken, Filistin meselesinin uluslararası platformda önde gelen savunucularından Güney Afrika, İsrail’e karşı ardı ardına sert ve somut adımlar attı.
Apartheid rejimi yönetiminde bir zamanlar İsrail’in en yakın müttefiklerinden olan Güney Afrika, demokrasiye geçişin gerçekleştiği 1994’ten beri uluslararası arenada Filistin’in en önemli destekçileri arasında bulunuyor.
Filistin meselesinin çözümü uzun yıllardır Güney Afrika’nın dış politikasında daimi ve öncelikli gündem maddesi olarak yer alıyor.
Savaş suçu başvurusu ve Büyükelçiliğin kapatılması
İsrail’i “işgalci” ve “apartheid devleti” olarak tanımlayan ve 2018’de Tel Aviv’deki Büyükelçisini geri çağıran Güney Afrika’nın, o tarihten beri İsrail’de Büyükelçisi bulunmuyor.
Güney Afrika, 7 Ekim’den beri yaşanan çatışmaların sorumlusu olarak gösterdiği İsrail’in Gazze’deki sivillere yönelik saldırılarını “soykırım” ve “savaş suçu” olarak nitelendiriyor.
Tel Aviv’deki tüm diplomatların 7 Kasım’da ülkeye geri çağırılmasının ardından İsrail’in Pretorya Büyükelçisi Eliav Belotsercovsky’in Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanlığına (DIRCO) çağırılması, 21 Kasım’da Güney Afrika Ulusal Meclisi’nde İsrail’in Pretorya Büyükelçiliğinin kapatılmasına yönelik karar alınması, Güney Afrika’nın Filistin meselesindeki net ve somut tavrını açıkça ortaya koyuyor.
Güney Afrika, Gazze’de işlenen savaş suçlarının soruşturulması için Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) başvuru yapan ülkeler arasında ilk sıralarda yer aldı.
Hafta başında Güney Afrika’nın önderliğinde BRICS ve BRICS’e davet edilen ülke liderleriyle, Gazze’deki duruma ilişkin gerçekleştirilen olağanüstü toplantı ise Pretorya’nın uluslararası arenada Filistin’e olan desteğine önemli örnek teşkil ediyor.
“Filistin özgürleşmedikçe, Güney Afrika özgürleşmiş sayılmaz”
Güney Afrika’nın Filistin meselesindeki hassasiyeti ise ülkeyi 1948-1994 arası yöneten Apartheid rejimi yıllarına dayanıyor.
Apartheid rejiminin travmalarını halen taşıyan Güney Afrika için, bir başka apartheid örneğini yaşayan Filistinlilerin özgürlüklerine kavuşmasının özel bir anlamı bulunuyor.
Ülkenin ilk siyahi devlet başkanı ve apartheid karşıtı mücadelenin simge ismi Nelson Mandela’nın “Filistin özgürleşmedikçe, Güney Afrika özgürleşmiş” sayılmaz sözü ise ülkenin Filistin meselesine yaklaşımını özetliyor.
İki apartheid karşılaştırması
Mandela’nın dava arkadaşlarından akademisyen ve siyasi aktivist Haroon Aziz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İsrail’in bugün Filistin’de açık şekilde apartheid rejimi uyguladığını belirtti.
Aziz, Güney Afrika ve İsrail apartheid rejimleri arasındaki benzerliklere değinerek, “Güney Afrika’da ve Filistin’de apartheid, yerleşimci-sömürgecilik örneğidir ve arazi hırsızlığı etrafında şekillenir. Ezilenlerin ucuz emeğinin aşırı sömürülmesini hedefler ve tüm barışçıl müdahale araçları yasa dışı hale getirilir. Beyazlar o zamanlar Güney Afrika’da toprakların yüzde 87’sine sahipti, Siyonistler ise bugün Filistin’de toprakların yüzde 77’sine sahip.” diye konuştu.
Yaklaşık 30 yıldır iktidarda olan Afrika Ulusal Kongresinin (ANC) Filistin ile direniş ekseninde tarihi bağlara sahip olduğuna dikkati çeken Aziz, “Apartheid rejimiyle silahlı mücadele için, Filistinlilerle aynı kamplarda eğitim alındı. Güney Afrika’da da Filistin’de de ekonomileri Siyonistler yönetiyor. Güney Afrikalılar olarak bir ırkçılık ve baskı sistemi olan Siyonizm’e karşı da apartheid ile eşit derecede nefret var.” dedi.
Filistin meselesinin çözümünde Güney Afrika örneği
Aziz, Birleşmiş Milletlerin (BM), Güney Afrika’da apartheid sistemini insanlığa karşı suç kabul etmesinin önemine değinerek, “Güney Afrika Filistin’de yaşanan apartheid uygulamalarının da insanlığa karşı işlenen suç kabul edilmesi için çalışıyor.” diye konuştu.
Güney Afrika’da apartheid rejiminin çöküşünde uluslararası toplumun ekonomik ve siyasi baskılarının önemine işaret eden Aziz, “Güney Afrika örneğinde ANC, Güney Afrika Sendikalar Konfederasyonu (SACTU) aracılığıyla Boykot, Tecrit ve Yaptırım (BDS) konseptini hayata geçirdi ve dünya çapındaki apartheid karşıtı hareketlerle BDS’yi lider dış gücümüz olarak uygulamak için dünya sendikalarını harekete geçirdi. Bunlar o zamanlar Güney Afrika’daki açık siyasi mücadele biçimlerinin yanı sıra gizli ve silahlı mücadeleyle birleştirildi. Filistinliler şimdi aynı deneyimi yaşıyor.” ifadelerini kullandı.
Aziz, ekonomik baskıların Güney Afrika’da apartheid rejimini güç durumda bıraktığına, apatheid karşıtı hareketle mücadelenin ise ekonomik açıdan rejimin devamını imkansız hale getirdiğine dikkati çekerek, “Benzer bir eğilimi Filistin’de de gözlemliyoruz.” dedi.