Güney Afrika Cumhuriyeti’nde ırkçı apartheid rejimiyle mücadelenin sembol ismi ve ülkenin demokratik yollarla seçilmiş ilk siyahi devlet başkanı Nelson Mandela’nın ölümünün üzerinden 8 yıl geçti. Mandela’nın, 26 yılı esaret altında geçen ırkçılık karşıtı mücadelesi, ölümün ardından da gelecek nesillere ışık olmaya devam ediyor.
AA muhabiri Güney Afrika’nın ırkçılık karşıtı demokrasi kahramanı Nelson Mandela’nın sıra dışı hayatını derledi.
Mandela, 1918 yılında, bir kabile şefinin oğlu olarak İngiliz himayesindeki Güney Afrika Birliği’nin Cape eyaletinde dünyaya geldi.
Çocukluğundan itibaren ülkedeki “seçkin” siyahi sınıfa mensup olan Mandela, siyahi çocukların en temel eğitim imkanlarından büyük oranda yoksun olduğu yıllarda iyi bir eğitim alma fırsatı buldu.
Mandela, Güney Afrika’nın ve kıtanın en önde gelen üniversitelerinden Witwatersrand’in o dönem “tek siyahi öğrencisi” olarak hukuk eğitimi gördü ve Güney Afrika’nın “ilk siyahi avukatı” oldu.
Beyaz ırkçı apartheid rejiminin 1948 yılında iktidara gelmesi, Mandela’nın ırkçılık karşıtı mücadelesi için dönüm noktası oldu.
Mandela, bu dönemden itibaren apartheide karşı çok ırklı bir mücadeleyi benimserken başarılı eğitim kariyeri ve liderlik özellikleriyle siyahi özgürlük hareketleri içinde hızla yükseldi.
Günümüzde Güney Afrika’nın iktidar partisi olan Afrika Ulusal Kongresinin (ANC) Gençlik Ligi Başkanlığına 1950’de seçilen Mandela, apartheid rejimi tarafından yoğun baskılarına maruz kaldı.
Apartheid karşıtı mücadelenin yer altına taşınması
Mandela, siyahilere yönelik ırkçı uygulamaların had safhaya ulaştığı 1955 yılından itibaren, ırkçı rejime karşı “yeraltı mücadelesi” fikrini benimseye başladı.
Bu tarihten itibaren, “vatana ihanet” dahil çok sayıda suçlamayla defalarca tutuklanan Mandela’nın siyasi faaliyetlerde bulunması hükümet tarafından yasaklandı.
Sharpeville kentinde, 1960 yılında düzenlenen barışçıl protestoda polisin halka ateş açmasıyla aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 69 kişinin hayatını kaybetmesinin ardından Mandela, şoför kılığında ülkeyi gezerek ANC’nin yeraltı yapılanmasını örgütlemeye başladı.
Irkçılıkla mücadelede uluslararası destek arayan Mandela, Afrika turuna çıktı ve İngiltere’yi ziyaret etti.
Mandela ülkesine döndükten sonra halkı kışkırtmak, hükümeti devirmeye teşebbüs etmekle suçlanarak idamla yargılandı ve 1964’te ömür boyu hapse mahkum edildi.
26 yıllık esaret hayatı
Cape Town kenti açıklarındaki Robben Adası Hapishanesine gönderilen Mandela, 1964-1982 yıllarında burada hapis yattı.
Mandela, taş ve kireç ocaklarında çalıştırıldığı bu hapishanenin zorlu koşullarında, diğer mahkumlarla eğitim çalışmaları yürüttü, beyazların konuştuğu Afrikaans dilini öğrendi ve İslam dini üzerine okumalar gerçekleştirdi.
Mahkumlar üzerindeki etkisi nedeniyle 1982 yılında Pollsmoor Hapishanesine nakledilen Mandela, uluslararası toplumun Güney Afrika’ya uyguladığı yoğun baskılar sonucunda, 26 yıllık esaretin ardından 11 Şubat 1990’da serbest bırakıldı.
Apartheidin çöküşü ve sonrası
Mandela, serbest bırakılmasının ardından apartheid rejimine karşı uluslararası desteği pekiştirmek üzere ABD, İngiltere, Fransa, Vatikan, Küba, Endonezya, Malezya, Japonya ve Avustralya ile bazı Afrika ülkelerini ziyaret ederek, George Bush, Margaret Thatcher, François Mitterrand, Fidel Castro gibi dönemin dünya siyasetinin önde gelen isimleriyle bir araya geldi.
Uluslararası toplumun desteğini arkasına almayı başaran Mandela, geçen ay hayatını kaybeden apartheid rejiminin son Devlet Başkanı F. W. de Klerk’ün de desteğiyle, beyaz azınlık yönetiminden çok kültürlü demokrasiye geçiş sürecine liderlik etti.
Mandela, bu süreçte barışa katkılarından ötürü, 1993 yılında De Klerk ile Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü.
ANC’nin lideri olarak, ülke tarihinin ilk demokratik seçimi olan 1994 seçimini kazanan Mandela, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin ilk siyahi başkanı oldu.
Mandela iktidarı döneminde ülkede ulusal uzlaşıyı sağlayarak, farklı renklerin ve kültürlerin bir arada barış içinde yaşadığı bir toplumun inşasına önemli katkılar sağladı.
Dış politikada uzlaşmacı ve ara bulucu bir rol üstlenen Mandela, 1998 yılında Bağlantısızlar Hareketi genel sekreterliğine atandı.
Filistin halkının özgürlük mücadelesini de her platformda destekleyen Mandela, Afrika ülkelerindeki çatışmaların sona erdirilmesiyle yakından ilgilenerek, birçok müzakerede kilit rol oynadı.
Görev süresi dolduğunda yeniden aday olmayan Mandela, 1999’da devlet başkanlığı koltuğunu Thabo Mbeki’ye devrederek, siyasetten de emekli oldu.
Mandela, siyaset sonrası yaşantısında vaktinin büyük bölümünü HIV/AIDS ile mücadele çalışmalarına ve hayır işlerine ayırdı.
Son kez Güney Afrika’da düzenlenen 2010 Dünya Kupası’nda halkın karşısına çıkan Mandela’nın sağlık durumu 2011 yılından itibaren kötüleşmeye başladı.
Mandela, ırkçılıkla mücadeleye adanmış bir ömrün ardından, 5 Aralık 2013’te 95 yaşında solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle hayatını kaybetti.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 2009 yılında aldığı kararla Mandela’nın doğum günü olan 18 Temmuz’u “Uluslararası Nelson Mandela Günü” ilan etti.