Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol’un bu hafta ABD’ye yaptığı resmi ziyarette iki ülkenin Kore Yarımadası’nda nükleer caydırıcılığın artırılması konusunda vardığı mutabakat, Tayvan Boğazı’nda statükonun korunmasına dair ortak açıklama ile ekonomik işbirliği çerçevesinde çip yatırımları konusunda atılan adımlar, Çin tarafından şüpheyle karşılandı.
Pekin yönetimi, Washington ve Seul’un, ABD’nin nükleer denizaltısını Kore Yarımadası’na gönderme kararının bölgesel barışa ve istikrara zarar vereceğini savunurken Çin ana karası ile Tayvan arasındaki ihtilaflı Tayvan Boğazı’nda barış ve istikrarın korunmasına dair çağrısını protesto etti.
Çin, ayrıca ABD yönetiminin, Güney Koreli çip üreticilerinin Çin pazarındaki yatırımlarını sınırlamaya yönelik adımlarına da tepkisini dile getirdi.
Güney Kore lideri Yoon, 24 Nisan’da başladığı 6 günlük ziyaretinde ABD Başkanı Joe Biden ve diğer yetkililerle görüştü. İki ülke arasındaki ittifakın kuruluşunun 70. yıl dönümüne gelen ziyarette Kuzey Kore’nin artan nükleer ve füze kapasitesinin yarattığı tehdit, en önemli gündem konusuydu.
Washington Deklarasyonu
Biden ve Yoon, 27 Mayıs’ta yaptıkları görüşmenin ardından, Kuzey Kore’nin artan nükleer tehdidine karşı ABD’nin nükleer caydırıcılığının Güney Kore’yi koruyacak şekilde genişletilmesine dair anlaşmaya vardı.
Liderler, “Washington Deklarasyonu” adını verdikleri mutabakatta Kuzey Kore tehdidine karşı atılacak adımlar kapsamında ABD stratejik askeri varlıklarının Kore Yarımadası çevresinde daha sık konuşlandırılmasına ve bir ABD nükleer denizaltısının 1980’lerin başından bu yana ilk kez Güney Kore’ye gönderilmesine karar verdi.
Mutabakatta iki ülke arasında Kuzey Kore’nin nükleer faaliyetlerine karşı birlikte hareket etmek için Nükleer Danışma Grubu’nun (NCG) kurulacağı, bu sayede belli aralıklarla ABD ile stratejik konularda bilgi paylaşımı yapılacağı ve beklenmedik nükleer olasılıkları planlamak üzere kurumlar arası koordinasyon sağlanacağı bildirildi.
Mutabakatta Güney Kore’ye nükleer silah konuşlandırılmayacağı, Seul’un Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması kapsamındaki taahhütlerini sürdüreceği vurgulandı.
ABD Başkanı Biden, ABD veya müttefiklerine karşı bir nükleer saldırı gerçekleştirilmesinin “kabul edilemez” olacağını belirterek, böyle bir eylemi hangi rejim yaparsa yapsın, onun “sonunu getireceği” uyarısında bulundu.
“Çin, Kuzey Kore’nin tehdidinin artmasından kısmen sorumlu”
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon, anlaşmanın duyurulmasının ertesinde, Harvard Kennedy Kamu Politikaları ve İdari Bilimler Fakültesi’nde katıldığı panelde, Washington Deklarasyonu’nun, Kore Savaşı’nın ardından imzalanan 1953 tarihli Karşılıklı Savunma Anlaşması’nın devamı olarak görülmesi gerektiğini belirtti.
Kuzey Kore’nin nükleer silahlarının acil ve yakın tehdit oluşturduğunu vurgulayan Yoon, “1953 Karşılıklı Savunma Anlaşması, konvansiyonel silahlar üzerine kuruluydu. Şimdi, karşılıklı savunmanın nükleer silahları içerecek şekilde güncellenmesi gereken bir durumdayız.” dedi.
Yoon, panelde ABD’li uluslararası ilişkiler uzmanı, siyaset bilimci Joseph Nye’ın deklarasyonun Çin ile Güney Kore arasında gerilime sebep olup olmayacağına dair sorusuna “Çin, Kuzey Kore’nin tehdit haline gelmesinden kısmen sorumlu.” diye yanıt verdi.
Çin ve Rusya’nın, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri olarak Kuzey Kore’ye nükleer ve füze programları nedeniyle yaptırımların sıkılaştırılması girişimlerine karşı çıktığını hatırlatan Yoon, “Konseyin kararlarını ihlal eden eylemlere karşı dahi yaptırım konusunda uzlaşmanın olmaması, nükleer tehdidi daha somut hale getirdi.” ifadesini kullandı.
Yoon, Çin ile karşılıklı saygıya dayalı, sağlıklı bir ilişki kurmaya çalıştıklarını sözlerine ekledi.
“Bencil jeopolitik çıkar arayışı”
Çin ise Washington Deklarasyonu’na Kuzey Kore henüz herhangi açıklama yapmamışken tepkisini dile getirdi. Pekin yönetimi, ABD’nin Güney Kore’ye nükleer denizaltı ve diğer stratejik askeri varlıklarını konuşlandırmasına, bölgesel barışa ve istikrara zarar vereceğini belirterek karşı çıktığını bildirdi.
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, Pekin’de düzenlenen olağan basın toplantısında, Washington yönetiminin “bencil jeopolitik çıkar arayışında olduğunu”, Kore Yarımadası’ndaki sorunu kullanarak bilinçli şekilde gerilim yaratmaya çalıştığını savundu.
Washington yönetimini Soğuk Savaş anlayışıyla hareket etmekle suçlayan Sözcü Mao, “ABD, bloklar arası cepheleşmeyi teşvik ederek nükleer silahların yayılması rejiminin altını oyuyor, diğer ülkelerin stratejik çıkarlarına zarar veriyor. Kore Yarımadası’ndaki gerginliği artırmak, bölgesel barışı ve istikrarı olumsuz etkileyecek, Yarımada’nın nükleer silahlardan arındırılması hedefine engel oluşturacaktır.” dedi.
Tayvan ve Güney Çin Denizi
Ayrıca Biden ve Yoon’un, Tayvan Boğazı’nda ve Güney Çin Denizi’nde statükoyu güç yoluyla tek taraflı değiştirme girişimlerine karşı çıkılmasına ilişkin yaptıkları vurgu, Çin’in adı anılmasa da ifadelerini kendisine karşı yorumlayan Pekin’in tepkisine yol açtı.
Liderler, ortak açıklamada, Hint-Pasifik bölgesinde barış ve istikrarın korunması gerektiğini belirterek, Tayvan Boğazı’nın bölgedeki güvenliğin ve refahın vazgeçilmez unsuru olduğunu, Güney Çin Denizi’nde ticaretin, seyrüsefer ve uçuş serbestisinin engelsiz sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.
Sözcü Mao, Tayvan sorununun Çin’in işi olduğu ve herhangi bir müdahalenin kabul edilmeyeceğini kaydederek, “Tayvan sorununda gerçek statüko, Boğaz’ın her iki yakasının tek ve aynı Çin’e ait olduğudur. Tayvan, Çin’in parçasıdır. Çin’in egemenliği ve toprak bütünlüğü asla bölünmemiştir.” ifadelerini kullandı.
Tayvan’da statükoyu değiştirmeye çalışanın, Tayvan’ın bağımsızlığını savunan ayrılıkçılar ve onlara destek veren dış güçler olduğunu öne süren Mao, “ABD ve Güney Kore’ye, Tayvan sorununun gerçek doğasını anlamaya, tek Çin ilkesine bağlı kalmaya ve bu konuda yanlış ve tehlikeli yollara sapmaktan kaçınmaya çağırıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Çin’in, topraklarının parçası olduğunu savunduğu Tayvan, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1949’dan bu yana fiili bağımsızlığa sahip bulunuyor. Çin ana karası ile Tayvan arasında iç savaşın ardından ortaya çıkan ayrılık hala devam ediyor.
Çip savaşı
Yoon, ziyaretinde, aralarında Güney Koreli iş insanlarının da olduğu 122 kişilik kalabalık heyetle temaslarda bulundu. Samsung Yönetim Kurulu Başkanı Lee Jae-yong, SK Grup Yönetim Kurulu Başkanı Chey Tae-won, Hyundai Motor Yönetim Kurulu Başkanı Euisun Chung, Kore Sanayi Federasyonu ile Kore Sanayi Ticaret Odası yetkilileri, Yoon ile Washington’daydı.
Ziyarette Güney Kore ile ABD arasında nükleer enerji, robot, batarya ve çip üretimi dahil ileri teknoloji alanlarında işbirliğini artırmak için 23 mutabakat zaptı imzalandı.
Ziyaret öncesinde Financial Times gazetesi, ABD’nin, Çin’in siber güvenlik soruşturması başlattığı Amerikalı hafıza çipleri üreticisi Micron’un ülkede yasaklanması haline Güney Koreli rakipleri Samsung ve SK Hynix’in onun yerini almamasını talep ettiğini ileri sürdü.
Beyaz Saray, iddiaya dair yorum yapmaktan kaçınırken ABD ve Güney Kore’nin, “kritik teknolojilerde güvenliği sağlamak ve ekonomik zorlamalara karşı çıkabilmek için çip sektöründeki yatırımlarını koordine etmek üzere ortak çaba içinde olduğu” belirtildi.
Öte yandan SK Hynix’in Aralık 2021’de ABD’li IBM şirketinden 9 milyar dolar bedelle satın aldığı Çin’in Dalian kentindeki hafıza çipi üretim fabrikasını devretmeye hazırlandığına dair iddia şirket tarafından yalanlandı.
Güney Koreli üreticiler, ateş hattında
Güney Kore, çip sektöründe Çin’deki büyük yatırımları nedeniyle ABD’nin kısıtlamalarından en fazla zarar görebilecek ülkelerden biri konumunda bulunuyor.
Küresel çip satışlarında yüzde 21, çip imalatında ise yüzde 17’lik payla piyasanın en önemli aktörlerinden Güney Kore, 2021’de ürettiği hafıza çiplerinin yaklaşık yüzde 60’ını Çin’e ve Hong Kong’a satmıştı.
Güney Kore’nin en büyük üreticileri Samsung ve SK Hynix, üretimlerinin büyük bölümünü Çin’de yapıyor. Samsung’un Çin’in Şian kentinde hafıza çipleri üreten bir fabrikası, SK Hynix’in ise Vuşi, Çongçing ve Dalian kentlerinde dökümhaneleri bulunuyor.
ABD’de de yatırımları bulunan Güney Koreli şirketler, Çip ve Bilim Yasası ile Enflasyonu Azaltma Yasası kapsamındaki teşviklerden faydalanma yolunu seçerse yasaların kısıtlayıcı şartları gereği Çin’deki üretim tesislerini geliştiremeyecek.
“Ekonomik zorbalığın klasik örneği”
ABD’nin Güney Koreli çip üreticilerine Amerikalı muadillerinin Çin pazarında bıraktığı boşluğu doldurmamasını talep ettiğine dair iddialar, Çin’de tepkiyle karşılandı.
Ticaret Bakanlığı Sözcüsü Şu Cüeting, ABD’nin tavrını, “ekonomik zorbalığın klasik örneği” olarak niteleyerek şirketler arasındaki olağan ticari ilişkileri engellemenin, küresel sanayi ve tedarik zincirlerine zarar vereceğini, piyasa düzenlemelerini ve uluslararası ekonomik ve ticari ilişkileri baltalayacağını vurguladı.
Çip endüstrisinin göreli avantajlara sahip ülkeler arasında işbirliği üzerine kurulu olduğunu ifade eden Sözcü Şu, “ABD, ihracat kontrollerini kötüye kullanarak, ülkeleri Çin’e karşı ticari korumacılığa zorlayarak ekonomik bağları koparmayı, sanayi ve tedarik zincirlerini kesintiye uğratmayı hedefliyor.” dedi.
ABD’nin Çin’deki yatırımları kısıtlama girişimlerinin, belirli bir ülkeye yönelik “ayrımcı çevreleme” politikası niteliğinde olduğunu, bunun küresel ekonomi ve ticaret kurallarına, piyasa teamüllerine aykırılık teşkil ettiğini dile getiren Şu, “ABD, sıkça ekonomik bağları koparmaktansa Çin ile olumlu rekabeti istediğini ifade ediyor. ABD tarafının sözüne sadık olacağını, şirketlerin karşılıklı kazanç için yatırım ve ticaret yapma hakkına saygı göstereceğini umuyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.