Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde çeşitli gerekçelerle yaşanan olayların ardından aileler arasında başlayan ve kimi zaman yıllarca süren kan davalarının sona ermesi için devreye giren “barış elçileri”, yaptıkları görüşmelerle taraflar arasında husumeti sonlandırıp barışı sağlıyor.
Bölgede yıllardır arazi anlaşmazlığı, kız kaçırma, hayvan otlatma gibi nedenlerle yaşanan kavgaların ardından olayın tarafı aileler arasında başlayan kan davalarında bugüne kadar çok sayıda kişi hayatını kaybetti, kadınlar dul, çocuklar ise yetim kaldı.
Çok sayıda kişinin kan davası nedeniyle başka illere göç etmek zorunda kaldığı bölgede, yıllar süren husumet, telafisi mümkün olmayan sorunlara yol açıyor.
Kan davasını sürdürmek zorunda bırakılan erkekler ya saldırılarda öldürülüyor ya da suç işlediği için cezaevine düşüyor, geride kalan kadınlar ve çocuklar için zorlu bir yaşam başlıyor.
Toplumsal bir yara haline gelen kan davalarının sona erdirilmesi için “arabulucu” olarak devreye giren kanaat önderleri, mülki amirler, din alimleri ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, bazen yıllarca süren girişimleri ile husumetin son bulması için mücadele ediyor.
Kimi zaman tepkilere ve kovulma pahasına rağmen sağduyu, sabır ve kararlılıkla girişimlerini sürdüren, bazı görüşmeler için kilometrelerce yol kateden “barış elçileri”nin bu çabası meyvelerini veriyor.
Bölgede bugüne kadar bu girişimler sayesinde ikna edilen yüzlerce aile barıştı. Barışı kabul eden aileler, düzenlenen törenle el sıkıştı, topluca yenilen barış yemeğinin ardından huzurla yaşamlarına devam etti.
Husumetli ailelerin barışmasıyla can kayıplarının ve yaşanacak mağduriyetlerin de önüne geçildi.
“Barış sürecinde yoğun çaba harcıyoruz”
Diyarbakır’da Hasenan ailesinin ileri gelenlerinden Hasan Arslan, AA muhabirine, bölgedeki husumetli aileleri ellerinden geldiğince barıştırmaya çalıştıklarını söyledi.
“Barış süreci”nde yoğun çaba harcadıklarını anlatan Arslan, genellikle mağduriyete neden olan tarafın kendilerine ulaştığını ve olayın çözümü için yardım istediğini aktardı.
Arslan, ailelerle sürekli görüştüklerini ifade ederek, “Karşı tarafla konuşup ikna ettikten sonra uzlaştırıyoruz. Daha sonra bir barış yemeği veriliyor ve Kur’an-ı Kerim’in altından geçilip, yemin edilerek, barışma sağlanıyor. Bizler de çok memnun oluyoruz.” dedi.
Tepki ile karşılaşabildiklerine hatta kovulma durumu dahi yaşanabildiğini vurgulayan Arslan, buna rağmen pes etmediklerini, olayı çözmeye çalıştıklarını kaydetti.
“50 yıllık kan davasında bile çalışmamız var”
Kan davası nedeniyle ölenlerin ve cezaevine girenlerin olduğunu belirten Arslan, şöyle konuştu:
“Bunların barıştırılması gerekiyor. Devlet neticede görevini yapıyor. Kolluk kuvvetlerinin sürekli yanlarında duracak halleri de yok. Biri hapiste, diğeri ise ölmüş. Kalan aile bireyleri var ve onlar da sürekli çatışma halinde olacaklar. Bu yüzden barıştırıyoruz ki olay çözülsün. 100 yıllık sorun da olsa sonunun barış olduğunu bildikleri için ‘barışalım’ diyorlar. Biz de gidip barıştırmaya çalışıyoruz. Sadece Diyarbakır ile kalmıyor, başka illere de gidiyoruz. Bazen kavga olmadan bize geliyorlar veya biz duyuyor hemen olay yerine gidip, kavgayı büyütmeden kapatabiliyoruz. Bazen de küçük çaplı yaralamalar oluyor, onları da büyümeden bitiriyoruz. 50 yıllık kan davasında bile çalışmamız var. Biterse de en fazla sevinen taraf biz oluyoruz. Davanın küçük veya büyük olması fark etmez, bitince o mutluluk hiçbir şeye değişilmez. Davanın 1 yıl, 10 yıl, 50 yıl olması da fark etmez. Kim gelirse kapımız açık. Elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, yapmaya da hazırız. Husumetli aileleri barıştırdıktan sonra yaşanan mutluluk tarif edilemez.
“Nerede bir olay olursa gidip müdahale ediyoruz”
Şahinan ailesinin ileri gelenlerinden Mehmet Sait Gülçer, kan davasının olmamasını temenni ettiklerini söyledi.
İki aile arasında bir husumet olduğunda ilk andan itibaren olay yerine gidip, gerginliğin fazla büyümemesi için çaba sarf ettiklerini anlatan Gülçer, iki tarafı sakinleştirip, olayın kan davasına dönüşmesini engellemeye çalıştıklarını belirtti.
Gülçer, güvenlik güçlerinin de görevlerini yaptığını, olayın büyümemesi için çalıştığını ifade ederek, “Askerimiz ve polisimizle olayları büyümemesi için önlemeye çalışıyoruz ancak bunlara rağmen bir mağduriyet olduğu zaman da suç işleyen tarafı başka yere gönderiyoruz. Aynı mahallede olurlarsa karşılaşmamaları için önlem alıyoruz. Bu tür olaylarda çoğu zaman suç işleyen taraf bize gelip arabulucu olmamızı istiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Talebin yanı sıra bölgenin ileri gelenleri olarak da bir araya geldiklerini ve mağdur olan tarafla görüştüklerini dile getiren Gülçer, kimi husumetlerin yıllarca sürdüğünü ancak çabaları sonucu çoğunun barışla sonuçlandığını aktardı.
Gülçer, çabalarını gönüllülük esasıyla yürüttüklerine dikkati çekerek, “Olayların büyümemesi, canların yitirilmemesi için nerede bir olay olursa gidip, müdahale ediyoruz. Allah rızası için uğraşıyoruz. Bazı kan davaları uzun yıllar sürüyor. Onları ikna etmek çok zor oluyor. Şu ana kadar yüzlerce kan davasına gittik, çoğunu çözdük.” diye konuştu.
“Barışla sonuçlandırdığımız hiçbir kan davası bozulmadı”
Batman’da Alimler ve Medreseler Birliği Başkanı Enver Kılıçarslan, kan davalarının toplumda huzursuzluğa neden olduğunu söyledi.
Geçmişte kan davalarının yaygın olduğunu ve büyük mağduriyetlere sebebiyet verdiğini dile getiren Kılıçarslan, birçok insanın hayatını kaybettiğini, büyük haksızlıkların yaşandığını ve neredeyse tarafların birbirlerine hayat hakkı tanımadığını aktardı.
“Kan davası dolayısıyla çok insan ölüyor, haksızlıklar oluyor, birbirlerinin mallarını talan ediyorlardı. Köyde ne kadar akrabası varsa bunların hepsinin evlerini yıkıyorlardı.” ifadelerini kullanan Kılıçarslan, kimi zaman olaylarla alakası olmayan, sırf akrabalık bağı olan insanların da öldürüldüğünü kaydetti.
Kılıçarslan, toplumun kanaat önderleri olarak kan davalarının barışla sonuçlanması için ellerinden geleni yaptıklarını anlatarak, bazen tarafların kendilerine talepte bulunduğunu kimi zaman da taraflar arasında barışın sağlanması için talep beklemeden girişimde bulunduklarını belirtti.
Enver Kılıçarslan, “Taraflarla konuşuyor, barışı sağlıyoruz. Kanaat önderleri, toplumun ileri gelenleri kan davalarında araya girdiğinde meseleler büyümeden neticelendiriliyor.” dedi.
Allah rızası için uğraş verdiklerini söyleyen Kılıçarslan, “Bugüne kadar barışla sonuçlandırdığımız hiçbir kan davası bozulmadı, taraflar barışa riayet etti.” diye konuştu.
“Uzun süren davalar sonucu barış, sonrasında evlilikler dahi oluyor”
Siirt’te uzman vaiz Murat Nergiz, İslam dininin barış dini olduğunu belirtti.
“Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de ‘Müminler ancak kardeştirler. Kardeşlerinizin arasını bulunuz, onları barıştırınız.’ şeklinde emir buyuruyor. Buna rağmen Müslümanlar arasında tartışmalar oluyor. Bu tartışmalar daha ileriye giderek kan davasına dönüşüyor. Bunları da önlemek yine dinimizin bir emridir.” ifadelerini kullanan Nergiz, barışın dini bir emir olduğunu vurguladı.
Kan davalarını sonlandıran din alimi ve kanaat önderlerinin büyük bir görev üstlendiğine dikkati çeken Nergiz, taraflar arasında barışın sağlanması sırasında büyük hassasiyet gösterdiklerini bildirdi.
Nergiz, şunları kaydetti:
“Barıştırılan aileler arasında öyle bir muhabbet oluyor ki sonrasında birbirlerinden kız alıp veriyorlar. Barışta selamet, güvenlik, mutluluk ve huzur vardır. İnsan hiddetleniyor, ne yaptığını bilmiyor, şuurunu kaybediyor, sonrasında ise pişman oluyor. Cezaevlerine gidip sorsanız diyecekler ki ‘Keşke büyüklerimizin sözünü dinleseydik.’ Büyüklerin sözlerine, tavsiyelerine uymak gerekir. Bölgede bazı davaların 10, 15 hatta 20 yıl sürdüğünü biliyoruz. Uzun süren davalar sonucu barış, sonrasında evlilikler dahi oluyor.”