Kendine has ritüelleriyle ön plana çıkan Tarihi Kırkpınar Güreşleri, geçmişin mirasını geleceğe taşımaya devam ediyor.
Türk güreşinin en büyük organizasyonu kabul edilen 660’ıncı Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri, 9 Temmuz Cuma günü başlayacak. Minik pehlivanların kol bağlamasıyla gelenek bir kez daha tekrarlanacak.
Güreş ağasının seçileceği, çeşitli boylarda müsabakaların yapılacağı ve Türkiye’nin başpehlivanının belirleneceği tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri, renkli görüntülere sahne olacak.
Efsanenin doğuşu
Tarihi Kırkpınar Güreşleri’nin, Rumeli’nin fethine giden 40 akıncıdan Ali ile Selim kardeşlerin, birbirleriyle saatlerce güreşip can vermeleri sonrası ortaya çıktığı kabul edilir.
Galibi belli olmayan bir güreşte can veren iki akıncıya vefa olarak 660 yıldır devam eden tarihi güreşlerin, bazıları değişime uğrasa da asırlardır gelenekleriyle geleceğe taşınan “olmazsa olmazları”, Kırkpınar’ı efsane yapmaya devam ediyor.
Neden güreşte yağlanma var?
Diğer güreşlerden “yağlanma” ritüeliyle kendisini ayıran branş, Türk halkının dünya sporuna bir armağanı olarak gösteriliyor.
Kispetten başka vücutta tutacak yer bırakmaması nedeniyle pehlivanların yağ ile de mücadele ettiği güreşlerde en iyi olabilmek için, diğer güreş branşlarına göre çok daha fazla efor sarf edilmesi gerekiyor.
Güreş tarihçilerinden Ali Gümüş, Rumeli’deki ilk güreşlerde meydanın sivrisinekten geçilmemesi nedeniyle, yağın güreşle buluştuğu tezini ortaya atıyor.
Zeytinyağı sürülen vücuda sivrisineğin gelmemesi üzerine Rumeli’deki güreşlerde başlanan yağlanma, bir süre sonra branşın adına da kurallarına da etki ediyor.
Yağlı güreş oyunları
Ayakta ve yerde yapılan güreşlerde oyunlar, “elense”, “tırpan”, “kaz kanadı”, “ayakta güreşi bağlama”, “budama”, “paça”, “kazık”, “kepçe”, “kemane”, “kolbastı”, “köstek”, “künde”, “boyunduruk”, “kurt kapanı”, “yanbaş”, “sarma” olarak sıralanıyor.
Yağlı güreş kurallarına göre, rakibi sırt üstü getirmek, rakibini kucaklayıp, ayağını yerden kesmiş vaziyette en az üç adım taşımak, rakibi pes ettirmek, rakibin ayağından kispetini çıkarmak ya da boydan boya kispetin yırtılması, galibiyet anlamına geliyor.
Güreşlerde hakeme, seyirciye, rakibe söz ya da işaretle hakaret etmek, rakiple tartışmak, güreşi sulandırmak, şike yapmak, güreş kurallarına uymamak, hakeme riayet etmemek de ceza gerektiriyor.
Kırkpınar’a özel terimler
Kırkpınar’a özel bazı terimlerin anlamı şöyle:
Ağa: Eskiye nazaran şimdi sadece bir simge durumunda olsa da ağa, Kırkpınar’ın vazgeçilmez ögelerinin başında geliyor. Eskiden güreşleri düzenleyen, konukları ağırlayan, ödüller dağıtan ağanın pek çok görevi Edirne Belediyesi ve Türkiye Güreş Federasyonu tarafından yapılıyor.
Başpehlivan: Kırkpınar’da baş güreşlerinde rakibini yenen pehlivan Türkiye başpehlivanı unvanını alıyor. Bu unvanı 3 kere üst üste alan başpehlivan, altın kemerin daimi sahibi oluyor.
Kispet: Manda ve dana derisinden yapılan pehlivan giysisine verilen ad. Beli sarması için bel kısmında kalın bir ip bulunan kispetin, paça kısmı da bir sicimle bağlanır. İyi bağlanmayan bir paça, rakip güreşçinin parmaklarını paçadan içeri sokup yenmesi anlamına gelir. Kispetler zembil adı verilen hasır çantalarla taşınır.
Peşrev: Pehlivanın rakibiyle güreşe tutuşmadan önce yaptığı egzersizlerin bütünüdür. Belirli bir ritüeli bulunan peşrev, pehlivanı seyreden izleyiciyi coşturarak, güreşçiye moral de yükler. Hakem heyeti önünde toplanan pehlivanlar, cazgırın tanıtımıyla peşreve başlar. Üç ileri, üç geri gidişten sonra yere sol diz ile çökülür. Önce sağ el yere, dize, dudağa ve alına vurulur. Bu şekilde çayırda gidiş geliş yapılır. Bu sırada karşılaşılan rakibin paçaları yoklanır, sırtı sıvazlanır, enseler bağlanır, el tutuşulur.
Yağlanma: Güreşte, her iki pehlivan da müsabaka öncesi yağlanır. Yağ sürülen vücut kolay kavranamaz. Pehlivanlar, omuzlarına, göğüslerine, kol ve kispetlerine yağ sürer.
Cazgır: “Salavatçı” da denilen cazgır, hakem heyetinin eşleştirdiği pehlivanların adlarını, memleketlerini uygun manilerle söyleyip, pehlivanları güreşe dua ile davet eder.
Davulcu ve zurnacı: Güreşlerin olmazsa olmaz ögelerindendir. Çaldıkları ezgilerle pehlivanları ve seyirciyi coştururken, kimi zaman da güreşteki temponun düştüğünü, vuruşlarıyla pehlivanlara aktarırlar.
Kırmızı dipli mum: Kırkpınar’ın davet simgesidir.