Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın 7 Ekim’den sonra yarın ilk kez televizyon karşısına geçerek bir konuşma yapacak olması tüm gözleri İsrail ordusu ile Hizbullah arasında karşılıklı saldırıların sürdüğü Lübnan-İsrail sınırına çevirdi.
- İsrail’in Cibaliya Mülteci Kampı bombardımanı geride büyük bir yıkım bıraktı
- BM, İsrail’in Gazze’deki mülteci kampına saldırılarının “savaş suçu” olabileceğini açıkladı
- İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 9 bini geçti
Abluka altındaki Gazze Şeridi’ni bombalamaya devam eden İsrail ordusu ile Hizbullah arasında devam eden karşılıklı saldırılarda şu ana kadar 49 Hizbullah üyesi yaşamını yitirdi.
İsrail saldırılarında biri gazeteci olmak üzere altı Lübnanlı sivil de hayatını kaybetti. İsrail tarafında ise dört asker ve bir sivil Hizbullah saldırılarında öldü.
Her ne kadar Hizbullah önceki gün “şu ana kadar 120 İsrail askerini hedef aldıkları” yönünde bir açıklama yapsa da bunlardan kaçının yarlandığı ya da öldüğü yönünde bilgi paylaşmadı.
Hizbullah’ın kayıplarının bu kadar yüksek olması ve Gazze’den gelen katliam görüntüleri örgütün üzerindeki baskıyı artırıyor. İsrail’e karşı bir direniş örgütü olarak kurulan Hizbullah’ın savaşa girerek kuzeyden bir cephe açmasını isteyenler olduğu gibi buna karşı çıkanlar da var.
Lübnanlı siyasiler de savaşın kendi ülkelerine sıçramasını önlemek için çaba sarf ettikleri yönünde açıklamalarda bulunuyor.
Hizbullah’ın savaşa girmesine karşı çıkanların en büyük endişesi böyle bir durumda Gazze halkının yaşadığı katliamın kendi başlarına da gelmesi. Hizbullah ile İsrail arasında yaşanan ve bir ay süren 2006’daki savaşı hatırlayan birçok Lübnanlı, İsrail güçlerinin sadece silahlı unsurları değil sivilleri de hedef aldığını çok iyi biliyor.
Bu savaşta İsrail birçok sivil altyapıyı da vurarak büyük çoğunluğu sivil olmak üzere bin 191 Lübnanlıyı öldürmüştü. Hizbullah’ın saldırılarında ise 121 İsrail asker ile 44 sivil yaşamını yitirmişti.
Hizbullah’ın şu ana kadar izlediği strateji, genel olarak “sınırı geçip savaşa girmeden İsrail ordusunu kuzeyde meşgul etme ve böylece tamamen Gazze’ye odaklanmasını önleyerek Hamas’ın üzerindeki baskıyı azaltma” taktiği şeklinde değerlendiriliyor.
İsrail’in Lübnan sınırında AA’ya konuşan İsrailli Binbaşı David Baruch da bu görüşü dile getirmiş ve şu durumda kuzeyden ikinci bir cephe açılmasını istemediklerini söylemişti.
Hizbullah’ı düşündüren bir diğer nokta da ABD’nin bölgedeki askeri varlığı. İsrail’e destek için Doğu Akdeniz’e yeni savaş gemisi gönderme kararı almasını değerlendiren İsrailli komutan Baruch, bu hamlesiyle ABD’nin “bölgedeki birçok aktöre mesaj” verdiğini söylemişti. Hizbullah’ın savaşa doğrudan dahil olması halinde sadece İsrail’i değil ABD güçlerini de karşısında bulması güçlü bir ihtimal olarak öne çıkıyor.
Nasrallah’ın konuşması sokaklardaki dev ekranlarda izlenecek
Tüm bu faktörlerin gölgesinde yarın gerçekleşecek olan Hizbullah lideri Nasrallah’ın konuşması Beyrut, Baalbek ve Sur gibi şehirlerde altı ayrı noktada kurulan dev ekranlarda izlenecek. Bu şekilde Hizbullah’ın İsrail’e “tabandan güçlü bir desteğe sahip olduğu” mesajını vereceği de Lübnan’da konuşulanlar arasında.
AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan Lübnanlı siyaset uzmanı Bahaddin Şehadi, Nasrallah’ın bir savaş ilanında bulunmasını beklemediğini ancak ilerleyen günlerde böyle bir ihtimalin var olduğunu söyledi.
Burada esas karar alıcının Hizbullah’ın değil, İran olduğu görüşünü dile getiren Şehadi, “Nasrallah muhtemelen yarın şimdiye kadar yaptıklarını söyleyecek, Hamas’ı destekleyecek, dünyayı İsrail’in zulmünü desteklemekle suçlayacak. İsrail’i tehdit ederek kırmızı çizgilerden bahsedecek, ‘Gazze işgaline devam eder, katliama devam edersen ve Hamas zor duruma düşerse savaşa gireriz’ diyecek.” ifadelerini kullandı.
Şehadi’ye göre özellikle de ABD’nin bölgedeki askeri varlığı hesaba katıldığında İran’ın şimdi tüm kartlarını kullanması beklenmiyor ancak sahadaki duruma göre ilerde bu durum değişebilir.
Başta Başbakan Binyamin Netanyahu olmak üzere İsrailli liderlerin İsrail’in çıkarlarından ziyade kendi çıkarlarını düşündüğünü dile getiren Şehadi, dikkatlerin Gazze’ye yöneldiği bir ortamda Rusya ve İran’ın bu durumdan yararlanarak kendi çıkarlarını genişletmeye çalışacaklarını kaydetti.
Bu durumun ABD’nin işine gelmediğini belirten Şehadi, Vaşington yönetiminin gerilimin uzamasını ve bölgesel bir savaşa dönüşmesini istemeyeceği değerlendirmesinde bulundu.
Hamas yorum yapmaktan kaçınıyor
AA muhabirinin ulaştığı Hamas Uluslararası Medya sorumlusu Velid Kilani, yarınki Nasrallah konuşmasından ne bekledikleri yönündeki soruya şöyle cevap verdi:
“Siyasette beklentiler değil, gerçeklikler var. Hasan Nasrallah Bey’in ne söyleyeceğine dair tahminler çok ve birçok senaryo var. Ben şahsen ne söyleyeceğine dair bir açıklamada bulunmak istemiyorum çünkü bir bilgim yok. Kimisi durumun olduğu gibi kalacağını söylerken bazıları da olayın daha fazla tırmandırılacağını ifade ediyor. Bir kısım da bazı sürprizleri duyuracağını (Nasrallah’ın) söylüyor. Ben o yüzden bu konuda bir açıklama yapmaktan kaçınıyorum.”
Başkent Beyrut’un kalbi niteliğinde olan Hamra caddesinde AA muhabirine konuşan Lübnanlılar da Hizbullah’ın pozisyonuyla ilgili farklı görüşler dile getirse de hepsi Gazze’de yaşanan katliama tepki göstererek İsrail’e yönelik öfkelerini dile getirdi.
“Ekonomik çöküntü üzerine binalarımız da çökecek”
Melek Haşim isimli Lübnanlı genç kız, “Savaşı desteklemem ve sevmem de ama bence Filistin’de bu kadar zulmü ve suçların yaşandığını gördükten sonra sessiz kalamayız. Bu zulmü sonlandırmak için devreye girecek birileri varsa ben de onunlayım. Ama Lübnan bu savaşa girip bizi daha geriye götürecekse tabiiki de hayır. Biz iç savaş ve 2006 (Hizbullah-İsrail) savaşını yaşadık ve bu bizi çok geriye götürür. Şu an biz ekonomik olarak çökmüş durumdayız ve savaş olursa ekonomik çöküntü üzerine binalarımız da çökecek.” diye konuştu.
Lübnan sokağının çoğunluğunun savaşa karşı olduğunu söyleyen Yusuf Neccar, bununla birlikte bu kararın Lübnan halkına ait olmayacağı görüşünü dile getirdi.
Ülkede büyük bir ekonomik çöküntü yaşandığını da hatırlatan Neccar, “Savaş kararı Lübnan halkına ait değil, karar bölgesel olarak alınıyor. Güneyde yaşananlar böyle devam ederse durum çok iyi demek ama durum 2006 savaşı gibi gelişme gösterirse o zaman durum iyi olmaz. Lübnan’da alt yapı çökmüş ve ülkemizin 2006’daki savaşı yeniden yaşama kabiliyet ve tecrübesi yok. Lübnan halkındaki alım gücü de eskisi gibi değil. Çoğu insan bankadan parasını alamıyor. Savaş olursa ne yiyip içeceğiz. Lübnan devlet yetkililerinin bu durumu göz önünde bulundurduğunu düşünüyoruz. Ama eğer durum gelişirse (savaş çıkarsa) bunu kimse durduramaz. İsrail ile savaş kararı alınırsa kimse taraflara sözünü geçiremez.” diye konuştu.
“Bugün Gazze’de olanlardan sonra yarın sıra bize de gelebilir”
Tüm bölgeyi “hegemonyası altına alan” İsrail’in “suçlu”, kendilerinin ise haklı olduğunu söyleyen bir diğer Lübnanlı Ali Bayduni, “Birleşmiş Milletler’e İsrail’in kaç kararına aykırı davrandığını sorun. Tüm dünyanın yanlış sadece İsrail’in doğru olduğu tezi makul olamaz. Bugün Gazze’de olanlardan sonra yarın sıra bize ve başkasına da gelebilir. Bu yüzden biz Araplar olarak orayla (Gazze) dayanışma içerisindeyiz. Biz haklarımızı talep ediyoruz.” dedi.
Yaşanan gerilimden dolayı Lübnan’da akşam saat altıdan sonra kimsenin sokağa çıkmadığını dile getiren Bayduni, “İnsanlar tabii ki de (savaştan) korkuyor. Ama biz Arap halkı olarak din birliğine de sahip olduğumuz için Gazze’deki Filistinlilerle dayanışma istiyoruz. Biz coğrafi olarak yakın olduğumuz için savaştan uzağız diyemeyiz.” ifadelerini kullandı.