Ermeni güçlerinin 26 Şubat 1992’de Hocalı’da kadın, çocuk ve yaşlı gözetmeksizin gerçekleştirdiği katliamla ilgili soruşturmada görev alan emekli askeri savcı Albay İlham Memmedov, bir katliamın hangi durumda “soykırım” olarak nitelendirildiğini belirleyen uluslararası sözleşmelerdeki tüm hallerin yaşandığını belirterek, “Hukuki açıdan değerlendirdiğimizde burada bir soykırım suçunun işlendiğini görüyoruz. Hocalı’da da aynen Srebrenitsa’daki gibi soykırım yapılmıştır.” dedi.
Hocalı Katliamı’nın üzerinden 31 yıl geçti fakat acısı bugün de Azerbaycanlıların kalbinde tazeliğini koruyor.
Azerbaycanlılar, Hocalı’da savunmasız durumdaki 106’sı kadın, 70’i yaşlı, 63’ü çocuk 613 Azerbaycan vatandaşının hayatını kaybettiği katliamın faillerinin cezalandırılmasını istiyor.
Azerbaycan’a göre Hocalı’da yaşananlar, 1949 Cenevre Sözleşmeleri’nin, Birleşmiş Milletlerin (BM) Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi, Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Muamele veya Cezaya Karşı Sözleşme, Çocuk Hakları Sözleşmesi gibi çok sayıda sözleşmenin ciddi ihlali anlamına geliyor.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 22 Nisan 2010 tarihli kararında Hocalı’da yaşananlar, savaş suçları veya insanlık aleyhine suçlarla eş değer eylemler olarak görüldü.
Bugüne kadar 18 ülkenin parlamentosu ve ABD’nin 24 eyaletinin meclisi, Hocalı’da yaşananları kınayan ve soykırım olarak gören kararları kabul etti.
Katliamın kurbanları arasında boynu vurularak, yakılarak katledilenlerin yanı sıra karnı süngülenen hamileler de var. O dönemde çekilen görüntüler ve fotoğraflar, katliamın büyüklüğünü ortaya koyuyor.
Katledilenlerin adli tıp muayeneleri ve şahit ifadeleri, Hocalı sakinlerinin kafa derilerinin soyulması, kurak, burun, cinsel organlarının kesilmesi, gözlerinin çıkartılması gibi kadın, yaşlı ve çocuk ayrımı yapılmaksızın akılalmaz işkencelere maruz kaldığını açıkça kanıtlıyor.
Azerbaycan Askeri Savcılığının Hocalı Katliamı’yla ilgili başlattığı soruşturmada birtakım sonuç ve kanıtlara ulaşılsa da süreç halen devam ediyor.
Bugüne kadar katliamla ilgili 30 binden fazla kişinin ifadesine başvuruldu, yaklaşık 28 bin 500 kişi mağdur veya mağdurun yasal varisi olarak tanındı.
Azerbaycanlı savcılar, katliamla ilgili 40 kişinin ismini belirledi ve Azerbaycan Ceza Kanunu’ndaki “soykırım”, “halkı zorla yerinden etme”, “işkence” suçuna ilişkin maddeler kapsamında soruşturmaya dahil edilmelerine karar verildi.
“Hocalı’da işlenen suç, ideolojik bir merkezden yönetilmiştir”
2004’te Azerbaycan Askeri Başsavcı Vekili görevini, 2005-2009 yıllarında Başsavcılık, İçişleri Bakanlığı ve Milli Güvenlik Bakanlığı yetkililerinden oluşan Hocalı Soruşturma Grubu Başkanlığı’nı yürüten emekli askeri savcı Albay Memmedov, soruşturmayla ilgili görüşlerini AA muhabirine anlattı.
Memmedov’a göre Ermenistan eski cumhurbaşkanları Serj Sarkisyan ve Robert Koçaryan, Hocalı’da yaşananlarda doğrudan sorumlu ve yargı önüne çıkartılmaları gerekiyor.
Aynı zamanda o dönemde bölgede bulunan Sovyet Rus ordusunun 366. motorize alayının komutanları da katliamda doğrudan yer aldı ve Memmedov’a göre onların da yargı önüne çıkartılması lazım.
“Hocalı’da işlenen suçların doğurduğu sonuçlar, bize hukuki yönden bu faciayı ‘soykırım’ olarak nitelendirmemize dayanak sağlıyor.” diyen Memmedov, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bir katliamın hangi durumda ‘soykırım’ olarak nitelendirildiğini belirleyen uluslararası sözleşmelerde yer alan tüm haller Hocalı’da yaşandı. Fiilin planlı şekilde yapılması, sivillere karşı yapılması, milli ve etnik nedenlerle yapılması, savunmasız insanların yok edilmesi gibi eylemler nedeniyle Hocalı’da yaşananları ‘soykırım’ olarak nitelendiriyoruz. Hocalı’da işlenen suç, ideolojik bir merkezden yönetilmiştir. Onlar da zaten bunu itiraf ediyor. Azerbaycanlılara Azerbaycanlı oldukları için bunu yaptıklarını Ermenistan’ın eski siyasi liderleri itiraf ediyor.
Hukuki açıdan değerlendirdiğimizde burada bir soykırım suçunun işlendiğini görüyoruz. Hocalı’da da aynen Srebrenitsa’daki gibi soykırım yapılmıştır. Bu soykırımın emrini veren siyasi liderler yargı önüne çıkarılmalıdır.”