İskenderpaşa Mahallesi Kırma Tulumba Sokak’ta 217 dükkanın bulunduğu 7 katlı çarşı, 1981’den bu yana antika meraklılarına hizmet veriyor.
Bazıları yüzlerce yıllık birbirinden özel eşyaların sergilendiği dükkanlarda, mobilyalardan tablolara, saatlerden avize ve günlük hayatta kullanılan süs eşyalarına kadar birçok antika satılıyor.
Yurt içi ve dışından getirilen birçok eşya, orijinalliği bozulmadan özenle temizlenip gerekli bakımları yapıldıktan sonra antika meraklılarının beğenisine sunuluyor.
Horhor Antikacılar Çarşısı’nda, Osmanlı döneminin yanı sıra Uzak Doğu ve Avrupa ülkelerinde kullanılmış mobilya ve aksesuarlar satılıyor.
Çarşıda, 89 yaşındaki Neriman Düzgören, oğlu ve torunu da farklı dükkanlarda antikacılık mesleğini icra ediyor.
“Hep eskileri yaşadığımız için ömrüm böyle uzun oldu”
Neriman Düzgören, AA muhabirine, 50 yıldır antikacılık yaptığını söyledi.
Zaman içerisinde kendini geliştirerek mesleği öğrendiğini belirten Düzgören, “Sıfırdan başladım. Baka baka öğrenip yapmaya başladım. Sonra oğlumu yanıma aldım. Onunla beraber yurt dışına gitmeye başladık. Fransa’ya, Mısır’a, Belçika’ya, Hollanda’ya gittik. Oralardan mal aldık, getirdik, sattık, şimdi devam ediyoruz. Yanımda torunum da var.” dedi.
Düzgören, oğlu ve torununun da antikacı olmasına çok sevindiğini dile getirerek, “Çünkü benden sonra da yaşayacak bu meslek. Benim başladığım bir meslek ve torunumun torunu da devam ettirecek inşallah.” ifadelerini kullandı.
Mesleğini çok sevdiğini vurgulayan Düzgören, “Hep eskileri yaşadığımız için ömrüm böyle uzun oldu. Çünkü eskileri çok seviyorum ve aklım başımda. Şu anda gözlerim güzel görüyor, buradaki bütün eşyaların hepsinin fiyatını biliyorum. Hiç kimse bunu bilemez ama hangisini sorarsan sor söylerim.” diye konuştu.
Neriman Düzgören, zaman zaman beğendiği antika eşyaları evine götürüp kendisinin de kullandığını kaydetti.
– “Bir daha dünyaya gelsem bir daha bu mesleği yaparım”
Düzgören’in oğlu Engin Filoğlu ise annesinden etkilendiğini ve duyduğu merak üzerine 1990’da antikacı olmaya karar verdiğini söyledi.
Dükkanında Fransa, İngiltere ve Arap ülkeleri gibi çeşitli yerlerden her türlü eşya olduğunu, zaman zaman 400 yıllık ürünlerin geldiğini anlatan Filoğlu, “Çok zevkli, güzel bir meslek. Bu meslekte ekonomiyle alakalı çok şeyler beklemeyeceksiniz. Bu biraz gönül meselesi. İyi ki de girmişim, bir daha dünyaya gelsem bir daha bu mesleği yaparım.” dedi.
Filoğlu, çürümüş ve eskimiş gibi görünen birçok eşyanın altından çok değerli antika eserlerin çıkabildiğine işaret etti.
Annesinin yanı sıra 32 yaşındaki oğlu Fatih’in çarşıda antikacılık yaptığını belirten Engin Filoğlu, şöyle konuştu:
“Oğlum iç mimar. Annem 89 yaşında, hala bu mesleği gayet de bilinçli, çok iyi bir şekilde yapan ve piyasada iyi tanınan iyi bir antikacıdır. Sonra ben varım, oğlum var. Her şeyin burada bir değeri vardır, 30 bin, 20 bin, 5 bin liraya da… Çok güzel bir ürün görürsünüz, size o kadar güzel gelir ki bu ürün, siz antika dersiniz ama hiçbir değeri yoktur, eski bir eşyadır. Aynı pozisyonda bir başka parça görürsünüz, üstünde döneminin imzası, damgası olduğu zaman da bir anda 20 bin dolara çıkar.”
– “Burası aslında mobilya aksesuarının üniversitesidir”
Çarşı esnafından 47 yıllık antikacı Selahattin Zenginyürek de antikacılığın kültür işi olduğunu dile getirerek, “Horhor Antikacılar Çarşısı bir kültürün yok olmasını engelliyor. Burada gördüğünüz bütün ürünler 100 yıl ve ötesi, 150-160 senelik. Hepsinin restorasyonları yapılıyor, yenileniyor. Tekrardan orijinalitesine kazandırılan ürünler. Birçok yeni tasarımcı bu ürünlerden feyz alarak tasarımları geliştiriyor. Burası aslında mobilya aksesuarının üniversitesidir.” ifadelerini kullandı.