KRT canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Kurum, anketlerde 1,5-2 puan önde olduklarını ve üstüne koya koya gittiklerini söyledi.
31 Mart Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nde ittifakların ve adayların seçime olan etkisine değinen Kurum, “Birçok partinin adayı var, adaylar da kendi projelerini, hedeflerini, hayallerini anlatıyorlar. Ama gelinen süreçte Refah Partili seçmenimiz bir önceki 2019 seçiminde Cumhur İttifakı’nın içinde yer aldı. Gönül isterdi ki yine aynı şekilde Cumhur İttifakı’nın içinde yer almaları ama gelinen süreçte kendi adaylarını gösterdiler.” diye konuştu.
Yeniden Refah Partili seçmenin Cumhuriyet Halk Partisi belediyeciliğini en iyi bilen seçmenlerden birisi olduğunu belirten Kurum, “Bugün baktığınızda Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin nasıl bir hizmet yaptığını, vatandaşımızın sorunlarına ilişkin bu sorunları giderme noktasında herhangi bir irade ortaya koyamadıklarını, hatta özgürlükler noktasında Cumhuriyet Halk Partisinin tutumuna baktığınızda belki burada en fazla eziyet çeken de Yeniden Refah Partili kardeşlerimiz, seçmenlerimiz oldu.” ifadelerini kullandı.
Muhalefetin sürekli ekonomik gündemle siyaset yapmaya çalıştığını dile getiren Kurum, şöyle devam etti:
“Yerel seçimde biz ekonomik gündemi oylamayacağız ki. Anlatacakları bir şey olmadığı için yani yaptıkları, şu geriye 5 yılda baktığınızda verdikleri vaatleri gerçekleştirmemişler. Bırakın gerçekleştirmeyi, verdiği vaadi hatırlamayan bir belediye başkanından bahsediyoruz. Dolayısıyla burada anlatacağı bir iş yok, eser yok, hizmet yok. Ne yapacak? ‘Gündemi algı çalışmalarıyla, yine perdeleme çalışmalarıyla farklı alanlara çekelim.’ Burada yerel seçimde emekli maaşını biz oylamıyoruz veya ekonomik şartları da oylamıyoruz. Bunun seçimi genel seçim. Mayısta Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye Yüzyılı’nda yeniden cumhurbaşkanı olarak seçildi. 5 sene, 2028’e kadar da bu görevi orada devam edecek. Bu süreçte ekonomiyi düzeltecek olan varsa eğer 22 yıldır yapılan bu hizmetleri yapacak bir irade varsa eğer yine AK Parti, Cumhur İttifakı iradesi.”
Yeniden Refah Partili seçmenlerin seçime olan etkisinin sorulması üzerine Kurum, “Ben Yeniden Refah Partili seçmenimizin 31 Mart’ta oyları böleceğini düşünmüyorum. Çünkü sandığa gittiğinde bugüne kadar yaşamış olduğu ki rahmetli Erbakan Hoca’mızın hayaliydi İstanbul, bu hayali gerçekleştirmek ve yine onun hayalleri peşinden koşan bir iradeyi desteklemek Yeniden Refah Partili seçmenimizin isteyeceği bir iştir. Dolayısıyla bugün anketler öyle söyler, böyle söyler ama sandığa gittiğimizde ben Yeniden Refah Partili seçmenimizin bu iradeyi ortaya koyan taraftan yana tavır alacağını düşünüyorum, bunu böyle hissediyorum, sahada da aslında gördüğümüz bu. Yani orada bizim şahsımızla ilgili bir eleştiri yok, parti aday çıkarmış o adayla alakalı tabii ki onlar da kendi adayları noktasında düşüncelerini dile getiriyorlar ama işin sonunda, ’31 Mart’ta verdiği oy nereye yarayacak?’ bunu düşünecektir seçmenimiz çünkü bilinçlidir, bu dava uğruna mücadele etmiş insanların topluluğudur.” değerlendirmesinde bulundu.
Vaatleri için gerekli finansman konusuna değinen Kurum, şunları kaydetti:
“İBB 7 milyar dolarlık bir bütçeye sahip aslında konsolide bütçeye baktığınızda 500 milyarı buluyor iştirakleriyle ama bu konsolide bütçe. Burada 7 milyar dolardan 5 yılda hesapladığınızda 35 milyar dolar para eder. Bunun yaklaşık 65-70’ini yatırıma ayırdığınızda zaten bu projelerin neredeyse yarısı buradan çıkıyor. Eğer siz İstanbul’un kaynağını İstanbul’a harcarsanız, reklama, algıya değil, 2 günlük konsere 550 milyon lira değil, ‘İsrafı bitirdik.’ deyip, tabelalara 350 milyon lira ayırmazsanız veya o balya balya paralarla kendi geleceğinizi inşa etmezseniz yüzde 50’si kendi bütçesinden çıkıyor. Burada anlaştık yani rakamlar ortada.”
“2002’de bir enkaz devraldık”
İBB Başkan adayı Murat Kurum, “Hem deprem hem kentsel dönüşüm konusunda bunca yıldır bu adımlar neden atılmadı?” sorusuna, şu yanıtı verdi:
“‘Atılmadı.’ demek doğru olmaz. Yapılanları da görmek lazım. 2002’de baktığımızda biz bir enkaz devraldık. 2002’den bugüne geldiğimizdeki sürece baktığınızda, şehirlerimizin hepsi altyapıdan üstyapıya yenilenmiştir. Üniversiteler, hastaneler, şehir hastaneleri yapılmıştır. Okullarımız depreme karşı güçlendirilmiştir. Yeni binalarımız, kaymakamlıklarımız, valiliklerimiz… Bu süreçte Marmaray, Kuzey Marmara Otoyolu, Osmangazi Köprüsü, (1915) Çanakkale Köprüsü yapılmıştır. Hızlı trenle ülke tanışmıştır.”
Sosyal konut anlamında bugüne kadar kentsel dönüşümle 2 milyon 200 bin konutun dönüşümünü yaptıklarını, yeni yönetmeliklerle birlikte vatandaşın sağlam, güvenli bina yapmasının zorunlu hale getirildiğini, yapı stokuna bakıldığında yüzde 50’den fazlasının da bu şekilde yenilendiğini anlatan Kurum, “Şimdi, ‘Hiçbir şey yapmadı.’ demek insafsızlık olur, doğru olmaz. Daha yapılması gereken var mı, var. Yapılacak. Böyle çalışacağız, gayret edeceğiz, yapacağız. Çocuklarımız, evlatlarımız, geleceğimiz için yapacağız. İstanbul’umuz için yapacağız. Yapmak zorundayız.” ifadelerini kullandı.
Kurum, şöyle devam etti:
“Şimdiye kadar İstanbul Büyükşehir Belediyesi o kaynakları deprem dönüşümüne harcasaydı, reklam bütçesine deprem bütçesinin 2 katı değil de orada o parayı deprem bütçesine ayırsaydı, deprem dönüşümü yapsaydı, 5 bin 489 olmasaydı da 50 bin olsaydı kötü mü olurdu? İyi olurdu tabii ki. Biz de derdik ki, ‘Aferin, yapmış, tebrik ediyoruz.’ Bu yüzden, burada hamaset siyaseti yapamayız, algıyla bu işleri, depremi engelleyemeyiz, ulaşımı çözemeyiz. O yüzden, biz bu iradeyi dört koldan siyaset üstü göreceğiz ve ülkenin milli güvenliği olarak değerlendirip, ona göre hareket etmek zorundayız.”
İstanbul’da 250 bin araçlık otopark yapacaklarını ve bu otoparkların afet durumunda aynı zamanda toplanma alanı vazifesi göreceğini belirten Kurum, ilk yarım saat İSPARK’ların herkese ücretsiz olacağını dile getirdi.
Kurum, “Kanal İstanbul’un yapımına devam edilecek mi?” sorusu üzerine İstanbul’un gündeminde deprem endişesi, ulaşım çilesi, sosyal adaletsizlik, huzursuzluk, güvensizlik ve sokak hayvanları problemi olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Şimdi bu endişeleri ortadan kaldırmadan, deprem riski bu kadar önemliyken, ulaşım çilesi bu kadar sıkıntılıyken biz gündemimize Kanal İstanbul’u alamayız. Çok net söylüyorum; bizim gündemimizde değil. Gündemimizde olmamasına rağmen maalesef bu kurgu üzerinden sürekli pişirip pişirip önümüze Kanal İstanbul’u getiriyorlar. Başka ne dememiz lazım?”
İstanbul’da olası bir afet durumunda afet yönetim planı çerçevesinde tek bir merkezden süreci yönetmek istediklerini anlatan Kurum, bu kapsamda, deniz ulaşımını iki katına çıkaracaklarını, afet ulaşım yolları ile bazı noktalara erişebilmek için ise 65 yeni helikopter pisti yapacaklarını bildirdi.
Kurum, kariyer planlarıyla ilgili soruya, şöyle yanıt verdi:
“Benim için kariyer hedef; milletimiz beni nerede görmek istiyorsa oraya gitmek ve orada bana üstlenen vazifeyi yerine getirmektir. Siz olmadık hayallerin peşinden koşamazsınız. Aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş, bunlar da öyle. İş yapmayacaksın, eser üretmeyeceksin, hizmet yapmayacaksın, İstanbul’un kaynaklarını kendi geleceğin için kullanacaksın sonra bir yerde geleceksin cumhurbaşkanı yardımcısı adayı, öbür tarafta ’81 ile gideceğim, İstanbul’un selinde, yağmurunda, karında burada olmayacağım. Nerede olacağım?’ Anlayışa bakar mısın? Biriniz yönetemediniz, çoklu yönetim sistemine mi geçtiniz?”
Adaylığı sürecinde iktidar gücünü kullanması yönündeki eleştirilerin sorulması üzerine Kurum, İstanbul’un Türkiye’nin lokomotif şehri olduğunu anımsatarak, şunları kaydetti:
“Ben İstanbul’un gücünü kullanacağım. Hangi bakanlıktan ne almam gerekiyorsa onu alıp koparıp geleceğim. Peki biz bakanlarımızla, Cumhurbaşkanımızla istişare etmeyelim mi? Gidip yabancı büyükelçilerle mi istişare edeceğiz. Bakanlık dönemimde 81 ilin belediye başkanı geldiğinde her türlü istişareyi yaptık. Antalya, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı’na sorun. Bizim kimseyle bir zorumuz yok. Biz devlet için yapıyoruz. Ama sen, devletin seçilmiş cumhurbaşkanına hakaret edersen, kendini darı ambarında görürsen yapamazsın.”
Kurum, mal varlığı hakkındaki soru üzerine, “Ankara’da bir tane evim var. İstanbul’da bir tane evimiz var. Bir tane de yine kayınpederlerin oturduğu Bahçelievler’de bir evimiz var. Bir tane arabamız var. Biraz paramız, biraz da borcumuz var. Mal varlığımızla ilgili bir endişemiz de yok. Anamızın ak sütü nasılsa mal varlığımız da bu şekilde helaldir.” dedi.