İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesinden önce attığı adımların, gerçekleştirdiği yasal düzenlemelerin, aldığı olumlu saha sonuçlarının, İstanbul Sözleşmesi karşısında yok sayıldığını söyledi.
Soylu, “Türk Polisi ve Diğer Kolluk Kuvvetlerinin Seyahat Belgesi Sahteciliği Tespiti ve Risk Analizi Kapasitesinin Güçlendirilmesi Projesi”nin açılış konferansında konuştu.
Suriye’deki iç savaş kaynaklı göç hareketinin üzerinden 10 yıl geçtiğini hatırlatan Soylu, Uluslararası Göç Örgütünün verilerine göre, 2014’ten beri 21 bin 250 göçmenin hayatını kaybettiğini, bu olaylar nedeniyle hem atılan adımların hem de 21’inci yüzyıl medeniyet değerlerinin sorgulanması gerektiğini belirtti.
Soylu, bütün dünyanın bakış açısını değiştirmesi durumunda göç meselesinin, güvenlik meselesi olmaktan çıkıp çok farklı ve olumlu bir boyuta evrileceğini vurgulayarak “Tavrımızı sertleştirmek yerine, bir yandan sınır güvenlik sistemlerimizi modernleştirirken diğer yandan göçmen politikalarımızı daha vizyoner hale getirmek, hem göç bölgelerini hem kaçak girişleri hem kaçak giriş için hemen her gün yeni bir yöntem icat edilmesini engelleyecektir.” dedi.
Göçmenlerin korunma hakkına yönelik uluslararası sözleşmelere değinen Soylu, “Suriye iç savaşı tam anlamıyla özellikle bölgemiz ve Avrupa için bir turnusol kağıdı olmuştur. Biz burada, ne Suriye’deki kardeşlerimizi yalnız bırakıyoruz ne dünyanın hiçbir yerinde böyle bir meseleyle karşı karşıya kalanları yalnız bırakıyoruz.” diye konuştu.
Türkiye’nin bölgedeki barışa yönelik katkılarını anlatan Soylu, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Birleşmiş Milletler, PKK/PYD’nin temsilcisi terörist Ferhat Abdi Şahin ile aynı masaya oturdu. Biz bunu görmezden mi gelmeliyiz? Artık çocuk savaşçıların PKK/PYD’ye alınmamasını temin etmek için bundan daha yüz karası bir anlaşma var mı? Bundan daha yüz karası bir sözleşme olabilir mi? Eğer dünyanın gelişmiş ülkeleri ile Avrupa, kartlarını yeniden karmaz ve insanlık adına işlenen bu cinayetlere ve suçlara hep birlikte haykırmazsa gelecek nesillerimiz 21. asrın ilk çeyreğinde yaşanan bu insanlık dışı dramlara sessiz kalanları lanetleyecektir.”
Bölgedeki göç hareketleri sonucu insanların terör örgütleri, uyuşturucu tacirleri, göçmen kaçakçıları ve suç çetelerinin eline düşebileceğinin hesabının yapılmadığını belirten Soylu, şöyle devam etti:
“Bakınız mart ayı bitiyor. Nisanda Ağrı ve Van’da karlar eriyecek. Biz Van’da, Ağrı’da karların altından ceset toplayacağız. Bu cesetler kim biliyor musunuz? Afganistan’ı yıllardır tepişme haline getiren o sözde büyük devletlerin oluşturduğu tablonun sonunda Afganistan’dan, Pakistan’dan yürüyerek gelip sınır geçtiğini düşündükten sonra kar tipisinin altında hayatını kaybedenlerdir.”
Türkiye’nin göçmen hareketi konusunda yaptığı çalışmalara değinen Soylu, “2017’den bu yana 13 bin 936 organizatör yakalanarak 3 bin 774’ü tutuklanmıştır. Burada dikkati çeken bir nokta, 2017’de 2 bin 190 olan gözaltı sayısı düzensiz göçmenlerin zirve yaptığı 2019’da 4 bin 883 olmasıdır. 2 yılda iki katından fazla bir gözaltı sayısına ulaşılmıştır. Tutuklu sayısı da aynı periyotta 702’den 1397’ye çıkmıştır. Gerçekleştirdiğimiz bu operasyonlarda birçok Avrupa ülkesine ait seyahat belgeleri ele geçirilmiştir.” bilgisini paylaştı.
Suriye’de iç savaşın başladığı 2011’den 12 Mart 2021’e kadar 150 ülkeden 101 bin 984 kişi hakkında yurda giriş yasağı kararı alındığını belirten Soylu, güvenlik ve istihbarat birimlerinin çalışmaları sonucunda çatışma bölgeleriyle bağlantılı olduğu değerlendirilen veya terör şüphesiyle yakalanan 102 uyruktan 8 bin 306 yabancının da sınır dışı edildiğini bildirdi.
Süleyman Soylu, Türkiye’de 204 hudut kapısında 2 bin 350 personelin görev yaptığını belirterek, “2019 yılında pasaport kontrol polisimiz tarafından hudut kapılarımızdan toplam 121,8 milyon yolcunun giriş-çıkış işlemleri gerçekleştirildi. Bu işlemler sırasında, 9 bin 449 sahte belge tespit edildi, 24 bin 720 kişinin de ülkemize girişine izin verilmedi.” dedi.
Kovid-19 salgını sebebiyle 2020’de sınırların kapatıldığını hatırlatan Soylu, yolcu giriş-çıkış sayısının 37,3 milyona, yakalanan sahte belge sayısının da 4 bin 599’a gerilediğini, 11 bin 57 kişinin ülkeye girişine izin verilmediğini kaydetti. Salgın sebebiyle giriş çıkış işlemlerinin yüzde 70 azaldığına dikkati çeken Soylu, hizmet içi eğitimler sayesinde, yakalanan sahte belge sayısının milyon yolcu başına yüzde 58,5 arttığını ifade etti.
Bakan Soylu, son 6 ayda sınırlarda 1750 sahtecilik suçu tespit edildiğini belirterek “Son 6 ay içinde İstanbul yeni havalimanından çıkış yaparak yurt dışında sahte belgelerle yakalanıp geri gönderilen tek bir yolcu dahi olmamıştır. Yani sistemimiz o kadar kuvvetli kuruldu ki arkadaşlarımız son derece dikkatliler ki sahte belgeleri ve bu işi yapanları yakalıyorlar, bizden dışarıya hiçbir sahte belgeli geçişe müsaade etmiyorlar.” şeklinde konuştu.
Türkiye, dünyada biyometrik verileri sayısallaştıran 7’nci ülke oldu
Soylu, Türkiye’nin teknolojik kapasitesinin her geçen gün arttığına işaret ederek “Dünyada biyometrik verileri sayısallaştıran 6 ülke, 6 program vardı. Biz bunun 7’nci ülkesi olduk. Yani fotoğrafımız çekiliyor, parmak izleri alınıyor. Bu göçmenler için, Türkiye’ye girenler için, hepsi için geçerli. Bunun yerli ve milli programını yaptık. Yurt dışına her yıl verdiğimiz on milyon dolarların haricinde, bize katkısı, bilgilerimizin kendi sayısallaştırma mekanizmasıyla kullanılmasıdır.” dedi.
Türkiye’nin deniz sınırlarına yönelik, Sahil Gözetleme Radar Sistemi çalışmaları hakkında da bilgi veren Soylu, sistemin birinci fazının bu yıl bitmesinin ardından, Akdeniz’e yönelik ikinci faza başlanacağını anlattı.
“Türkiye, sorumluluklarını yerine getiren tek ülkedir”
İçişleri Bakanı Soylu, Türkiye’nin, göç eden masum insanlarla suçluların ayırt edilmesi, göçmenlerin tehlikeye atılmaması ve kamu düzeninin sağlanması için çaba gösterdiğini dile getirdi. Soylu, “Bunun bir tarafı elbette fiziki yatırımlardır ama önemli bir kısmı insan, insanın kalbi, merhameti, bilgisi, tecrübesi ve insanın insanlığıdır. Tecrübemizi, bilgimizi ve merhametimizi hep birlikte paylaşmalıyız.” diye konuştu.
Türkiye’nin, iç savaştan etkilenen Suriyeliler için Suriye’nin kuzeyinde yaptığı yatırımları da aktaran Soylu, “Bu milletin katkıları ve kaynaklarıyla sivil toplum kuruluşlarımızla AFAD öncülüğünde, o bölgede toplam 52 bin 772 briket konut projelendirildi, 33 bini dün akşam itibarıyla tamamlandı.” bilgisini paylaştı. Bakan Soylu, briket evlerin bölgedeki zor şartlara rağmen büyük çabalarla inşa edildiğinin altını çizerek “2011 Suriye iç savaşından bugüne kadar Türkiye, dünya nezdinde sorumluluklarını yerine getiren tek ülkedir. Bunu başarıyla, insanlığın bütün değerleriyle sağlamıştır.” dedi.
“Aile içi şiddete, cinayete tahammülümüz söz konusu değildir”
Aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadele çalışmalarında da değinen Soylu, “Bir tek aile içi şiddete, bir tek cinayete tahammülümüz söz konusu değildir. Buradaki parolamız sıfır toleranstır. Bu konuda bu şiddeti uygulayanlara karşı acımasız olduğumuzu, acımasız olacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum.” ifadelerini kullandı.
Süleyman Soylu, İstanbul Sözleşmesi üzerinden haksız eleştirilerle karşı karşıya olduklarını söyleyerek “Bakanlıklarla yaptığımız eylem planının, attığımız bütün adımların hiçbirini İstanbul Sözleşmesi yapmadı. Bunları, kendi yasalarımız, kanunlarımız, gerekliliklerimiz için yerine getirdik ve getirmek durumundayız.” değerlendirmesinde bulundu.
Aile içi ve kadına yönelik şiddetle mücadelenin, İstanbul Sözleşmesi yürürlükten kaldırıldığı için sona ermeyeceğini vurgulayan Bakan Soylu, “Biz egemen devletiz. İstediğimiz uluslararası sözleşmenin altına imza atarız, istediğimizden de çıkarız. Nitekim Avrupa’da bu sözleşmeyi imzalamayan birçok ülke var. En son Polonya, lezbiyen, gey, trans, bütün bunlara itiraz ettiği için, kendi toplumunu yanlış yönlendirebileceğine inandığı için buradan çıktı.” ifadelerini kullandı.
Soylu, İstanbul Sözleşmesi’nin 2011’de imzalandığını, 2014’te yürürlüğe girdiğini hatırlatarak şöyle devam etti:
“Oysa biz 2012 yılında 6284 sayılı Aile İçi ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu çıkardık. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesinden önce attığı adımlar, gerçekleştirdiği yasal düzenlemeler, aldığı olumlu saha sonuçları ne yazık ki İstanbul Sözleşmesi karşısında yok sayılıyor. Dünyanın bu konuda karşı karşıya kaldığı cinayet oranları belli, Avrupa’nın belli, Türkiye’nin de belli. Bizim için bir sayısı da fazla ama bize bu konuda nasihat etmeye çalışanlar, yarından itibaren Türkiye’de kadına ait, aile içi şiddete ait meselelerde hiçbir adım atmayacağımızı, farklı durumlarla karşı karşıya kalacağımızı iddia edenler, Türkiye’nin kapasitesine, yasalarımıza, kanunlarımıza, kurumlarımıza, çabalarımıza haksızlık etmektedirler.”
“Her şeyi siyasal istismar haline getirmeye çalışıyorlar”
Türkiye’nin sözleşmeden çıkma hakkı olduğunu söyleyen Soylu, “Cumhurbaşkanı kararı ile kararnamesini birbirinden ayırt edemeyenler, maalesef bu konudaki değerlendirmeleri istedikleri gibi yapmaya çalışıyorlar. Her şeyi siyasal istismar haline getirmeye çalışıyorlar.” dedi.
Programda, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut, Uluslararası Göç Örgütü Türkiye Misyon Şefi Lado Gvilava ve Emniyet Genel Müdürlüğü Göçmen Kaçakçılığı ile Mücadele ve Hudut Kapıları Daire Başkanı Özer Korkmaz da konuşma yaptı.
Programa, İçişleri Bakan yardımcıları İsmail Çataklı, Tayyip Sabri Erdil, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Arif Çetin, Sahil Güvenlik Komutanı Tuğamiral Ahmet Kendir, Polis Akademisi Başkanı Yılmaz Çolak, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürü Savaş Ünlü, bazı milletvekilleri ve kolluk kuvvetleri katıldı.