Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) Dünya Enerji Görünümü 2021 raporuna göre, dünyada güneş ve rüzgar enerjisi, elektrikli araçlar ve diğer düşük karbon teknolojiler gelişirken, yeni bir enerji ekonomisi ortaya çıkıyor. Buna rağmen, temiz enerjide bugüne kadar sağlanan ilerleme küresel emisyonların sıfır seviyesine doğru inmesini sürdürülebilir şekilde sağlamak için oldukça yavaş kalıyor.
Rüzgar ve güneş enerjisinde yatırımlar artarken, bu yıl güçlü şekilde büyüyen kömür tüketiminin karbon emisyonlarının tarihteki en büyük ikinci yıllık artışı gerçekleştirmesine yol açması bekleniyor.
Gelecek ay yapılacak Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı’nda (COP26) hükümet liderlerine daha iddialı iklim aksiyonu çağırısında bulunulan raporun mevcut politikalar senaryosuna göre, ülkelerin bugüne kadar uyguladığı önlemlerle küresel sıcaklık artışının 2100’de sanayi öncesi döneme göre 2,6 dereceyi bulacağı öngörülüyor.
Hükümetlerin sıfır emisyon hedefine yönelik açıkladığı taahhütlerin zamanında ve tam olarak uygulandığı senaryoya göre ise fosil yakıt talebinin 2025’te pik yapacağı ve küresel karbon emisyonlarının 2050’ye kadar yüzde 40 düşeceği hesaplanıyor. Bu senaryoda, küresel sıcaklık artışının 2100’de 2,1 dereceye ulaşacağı öngörülüyor.
Bugünün tüm taahhütlerinin yerine getirildiği senaryolara göre dünyanın petrol tüketimi 2050’de bugünkü seviyesi olan günlük 100 milyon varilden 75 milyon varile düşerken, net sıfır emisyon senaryosuna göre petrol tüketimi bu dönemde günlük 25 milyon varil olarak hesaplanıyor.
Dünyanın 2050’de net sıfır emisyona ulaşması için gerekli emisyon azaltımı yatırımlarının yüzde 40’ı kendini ödeyen yatırımlar olarak öne çıkıyor. Ayrıca, sıfır emisyon hedeflerinin başarılması rüzgar türbinleri, güneş paneller, bataryalar, elektrolizörler gibi alanlarda 2050’ye kadar 1 trilyon dolarlık piyasa oluşturabilir.
IEA Başkanı Fatih Birol, rapora ilişkin değerlendirmesinde, dünyada cesaret veren temiz enerji yükselişinin fosil yakıtların enerji sistemlerindeki inatçı yüküne karşı geldiğini belirterek, “Hükümetlerin, COP26’da, geleceğin temiz ve dayanıklı teknolojilerini hızla büyütmeye kararlı olduklarına dair açık ve doğru bir sinyal vererek bu sorunu çözmesi gerekiyor. Temiz enerji dönüşümünü hızlandırmanın sosyal ve ekonomik faydaları çok büyük ama eylemsizliğin maliyeti de çok büyük.” ifadelerini kullandı.
Bugünün iklim taahhütlerinin 2030’a kadar emisyonlarda sadece yüzde 20 düşüşle sonuçlanacağını bildiren Birol, şunları kaydetti:
“2050’de net sıfır emisyona ulaşmak temiz enerji projeleri ve altyapılarındaki yatırımların 2030’a kadar üç katından fazla artmasını gerektiriyor. Bu ilave yatırımların yüzde 70’inin gelişmekte olan ülkelerde gerçekleştirilmesi lazım. Bu ülkelerde finansman sıkıntılı ve sermaye de gelişmiş ülkelere göre yedi kat daha pahalı. Küresel enerji piyasaları için daha fazla türbülans riski artıyor. Gelecekteki enerji ihtiyaçlarını karşılayacak kadar yatırım yapmıyoruz ve belirsizlikler önümüzde dalgalı bir döneme zemin hazırlıyor. Bu uyumsuzluğu gidermenin yolu tüm teknoloji ve pazarlarda temiz enerji yatırımlarında büyük bir artış gerçekleştirmekten geçiyor.”