İlk eşini kan kanserinden kaybeden 79 yaşındaki Halil Akar ile hayatını birleştiren 66 yaşındaki Şerife Coşkun Akar, evliliğin ikinci yılında yakalandığı meme kanserini ailesinin desteğiyle atlattı.
Yalova’nın Çiftlikköy ilçesine bağlı Gacık köyünde yaşayan iki çocuk babası Halil Akar, eşini kan kanserinden kaybedince kendisi gibi iki çocuklu Şerife Coşkun ile ikinci evliliğini yaptı.
İkinci baharı yaşayan çiftin evliliklerinin ikinci yılında Şerife Coşkun Akar’ın meme kanserine yakalandığı anlaşıldı.
Eşinin ve çocuklarının destek olduğu Akar, kansere karşı mücadele başlattı.
Uzun soluklu mücadeleyi sonunda kazanan ve köy halkının “Şerife abla” olarak bağrına bastığı Akar, kanseri yenmesinde önemli bir yer tutan ailesi, el sanatları çalışmaları ve organik ürün yetiştirdikleri bahçelerinde zamanını değerlendiriyor.
Halk Eğitim Müdürlüğü’nden emekli olan el sanatları ve dikiş nakış kursu öğretmeni Akar, AA muhabirine, eşiyle 2010 yılında evlendiğini, 2012 yılında ise aldığı eğitimle yaptığı kontrolünde meme kanseri olabileceğini fark ettiğini belirtti.
Hemen doktora başvurduğunu aktaran Akar, erken teşhis sayesinde henüz kanserin ikinci aşamasında tedavi görmeye başladığını ifade etti.
Akar, “Göğüs alında ama yine de erken teşhis ettiğim için ikinci evrenin başında yakaladım. Kemiğe birebir oturduğu için başarılı bir ameliyatla kasla beraber aldılar. Allah’a şükür 8 yıldır sorun yok. Son 5 yıldır yıllık kontrollerimi yaptırıyorum ve bugüne kadar sıkıntı çıkmadı.” diye konuştu.
“Hasta oldum diye karamsarlığa kapılmadım”
Hastalığı öğrendiği andan itibaren kabullendiğini ve çok zor günler geçirmesine rağmen hastalıkla mücadeleyi kazandığını anlatan Akar, şöyle konuştu:
“Allah’ın izniyle mücadeleyi kazandım. Anne olmanın verdiği güçlü, kuvvetli durma isteği, eşim ve çocuklarımın desteğiyle atlattım. Hasta oldum diye karamsarlığa kapılmadım. Halk Eğitimden emekli olmuştum ama yine de çalışmalarımı bırakmadım. Kemoterapilerim bitti ve hala öğretmenlik yapıyordum. Şimdi köyde yaşıyorum. Bu da benim için büyük bir şans. Beslenmeme, her şeyime dikkat ederek organik yaşıyorum. Hasta oldum diye hiçbir şeyimi engellemedim. Eve kapanmadım ve yaşadığım olumlu olumsuz her şeyi çevremdeki insanlara duyurmaya başladım. Benim gibi insanlarla Yalova Kanser Hastaları Derneğini kurduk. Sonra da dernekte gönüllü öğretmenlik yapmaya başladım. Hasta ve hasta yakınlarına motivasyon, madde ve manevi katkı olması için gönüllü öğretmenlik yapmaya başladım.”
“Benim en büyük şansım köyde doğa ile iç içe yaşamak oldu”
Kanserle mücadele sürecinde hayatına dair hiçbir kısıtlamaya gitmediğine vurgu yapan Akar, kontrollere gittiğinde tedavi olan hastalara hiç umutsuzluğa kapılmamaları gerektiğini söylediğini ifade etti.
“Bakın saçlarımız geliyor, her şeyimiz gayet güzel oluyor.” diye kendini göstererek umut olmaya çalıştığını da sözlerine ekleyen Akar, şu ifadeleri kullandı:
“Çünkü hastalık hayatımı hiç aksatmadı. Ben ona izin vermedim. Allah’ın yardımıyla, izniyle atlatıyoruz. Benim en büyük şansım köyde doğa ile iç içe yaşamak oldu. Doğayı sevdiğim için hiç bilmediğim halde eşimin öğretmesiyle domates, fasulye gibi şeyler ektik. Eşimle beraber kemoterapi alırken dahi bahçelere gittim. Her şeyimiz doğal burada. Sabah uyandığımda bahçem ve çiçeklerimle ilgileniyorum. Bunun dışında hastalığımdan itibaren el sanatları konusunda da çalışmalarımı aksatmadım. Şu an bile dışarıya çeyiz, el sanatları gibi siparişleri yapıyorum. Bu hastalığa yeni yakalananlara, yaşayanlara tavsiyem, beyninizde inançla yeneceğinizi unutmayın. Hayattan hiç kopmadan mücadeleye devam etmelerini öneriyorum. Ben hayata çalışarak tutundum. Elimdeki mesleği devam ettirerek, eşim ve çocuklarımdan aldığım destek ve inancımla hayata sımsıkı tutundum.”
Kansere genç yaşta yakalananlara eşlerinin daha çok yardımcı olması gerektiğine de dikkati çeken Akar, birlikte mücadele ile hastalığı yenebileceklerine inandığını söyledi.
“İlk eşimi kan kanserinden kaybetmiştik”
Eşinin zor günlerinde elinden sıkı sıkı tutan Halil Akar ise, şehir hatlarından emekli olduktan sonra köyüne yerleştiğini ve bahçeleriyle ilgilendiğini söyledi.
Köyündeki zeytinlik ve meyve ağaçlarının bulunduğu bahçelerinde çok iyi vakit geçirdiklerini anlatan Akar, eşinin yaşadığı zor dönemi hatırlatarak, şu ifadeleri kullandı:
“Beni epey bir ağlatmıştır. O hastalığıyla ilgili her konuştuğunda ben ağlarım, tutamam kendimi. Hasta oydu. Ben sadece yardımcı oldum. O konuya girdim de anlatamıyorum yaşadıklarımızı. Tavsiyem, hasta olan hangisi olursa olsun eşlerin bir birine yardımcı olması gerekir. Morallerini hiç bozmasınlar. İnsan morali bozulduğunda daha fazla hasta olur zaten. İlk eşimi kan kanserinden kaybetmiştik. Çok zor günler geçirmiştik. Saçlarım o yüzden bembeyaz oldu. Şimdi eşimle mutlu, huzurlu bahçemizde vakit geçiriyoruz.”
Eşi Şerife Akar’ın bahçe işlerinde kendisine çok yardımcı olduğunu ve ektiği ürünlerle doğal beslenmelerine özen gösterdiğini de belirten Akar, “Ağaçların budanmasına yardım ediyor. Bahçede ekim işlerini yapıyor. İkimiz birlikte bahçede güzel vakit geçiriyoruz. Bazen çocuklarım da yardım etmeye geliyor. Hastalığa yakalandıktan sonra da yine vaktinin çoğunu bahçede benimle geçiriyor.” diye konuştu.