Hiroşima’nın yüzde 70’ini yok eden 13 bin TNT (tri-nitro-toluen) kuvvetindeki uranyum katkılı bomba, merkezinde 3 bin santigrat derece ısı oluşturdu.
Bomba 1,5 kilometre çapındaki alanda her yeri dümdüz etti ve ilk aşamada 80 bin, 1945 yılının sonuna doğru ise 140 bin insanın ölümüne yol açtı.
Çok sayıda kişi tıbbi destek alamadan ölürken, şehre yardım götürmeye gidenler de patlama sonrası oluşan radyoaktif yağmura maruz kalarak hayatını kaybetti.
Sovyet tehdidi mazereti
Savaş sürerken dönemin ABD Başkanı Harry Truman’ın atom bombası kullanılması gerekçelerinin, Sovyetlere gövde gösterisi ile Doğu Asya’da öngördüğü Sovyet tehdidi olduğu biliniyor.
Japonya, Temmuz 1945’te “teslim ol” çağrısı yapılan Potsdam Bildirisi’ne rağmen şartsız teslim olmayacağını açıkladı.
Japonya, ağustos başında İttifak cephesine “anlaşmalı barış” teklifi yaptı ancak kabul edilmedi. Bunun üzerine, 6 Ağustos’ta Hiroşima’ya atılan atom bombasıyla şehir yerle bir edildi.
15 Ağustos’taki mesajında, “Savaşın Japon halkını mahvedeceğini” belirten dönemin Japonya İmparatoru Hirohito, ülkesinin “koşulsuz teslim olduğunu” ilan etti.
Hibakuşalar
Amerikalılar ölü sayısının 117 bin, Japonlar ise yarım milyona yakın olduğunu açıklarken “Hibakuşa” ismi verilen bomba mağdurlarında korkunç yaralar açıldı.
Bombalar, “hibakuşaların” vücudunda başta kanser olmak üzere tedavisi zor, şekil bozukluğu ve sakatlık gibi hastalıkların yanı sıra uzun süreli psikolojik çöküntülere neden oldu.
Son yıllarda sayıları azalan Hibakuşalar, nükleer silahlardan vazgeçilmesine yönelik mesajlarını her ağustos ayında düzenlenen anma törenlerinde hatırlatıyor.
Uluslararası ilişkilerde dönüşüm
İkinci Dünya Savaşı’nın “kırılma noktası” olarak görülen atom bombası, Japonya’nın teslim olmasına sebep oldu. Ortaya çıkan sonuç, uluslararası ilişkilerde de dönüm noktası oldu.
ABD ve Sovyetler Birliği, 1950’ye kadar geliştirdiği daha kuvvetli hidrojen bombalarını kıtalararası balistik füzelere (ICBM) nasıl monte edeceğini formüle etti ve dünya “olası aşırı güç kullanabilme” dönemine adım attı.
1960-90 periyodunu nükleer savaşın gölgesinde yaşayan dünya ülkeleri, ikisi de nükleer güce sahip ABD ve Sovyetler Birliği birbirine “doğrudan” savaş açma cesaretini gösteremediği için “Soğuk Savaş” dönemine girdi.