Uluslararası Para Fonu (IMF), birçok gelişmiş ekonomide çekirdek enflasyonun hala yüksek olduğunu ve yavaş bir düşüş kaydettiğini belirterek, merkez bankalarının para politikasını şu anda piyasalarda fiyatlanandan daha uzun süre sıkı tutmasının gerekebileceğini bildirdi.
IMF, Küresel Finansal İstikrar Raporu’nun ekim sayısını “Yüksek Faiz Dönemi için Finans ve İklim Politikaları” başlığıyla yayımladı.
Raporda, “Çekirdek enflasyonun hala yüksek olması ve birçok gelişmiş ekonomide yavaş düşmesi nedeniyle merkez bankalarının para politikasını piyasalarda şu anda fiyatlanandan daha uzun süre daha sıkı tutması gerekebilir.” değerlendirmesi yer aldı.
Gelişmekte olan piyasa ekonomilerinde ise enflasyonun düşürülmesinde kaydedilen ilerlemenin daha ileri düzeyde olduğunun göründüğü belirtilen raporda, erken faiz artırımlarının faydalarının belirginleştiği ancak bölgeler arasında farklılıkların olduğu aktarıldı.
Raporda, “Enflasyon ve ekonomik görünüm arasındaki farklılaşmanın artması küresel para politikasında senkronizasyonun bozulmasının başlangıcı olabilir.” ifadesi kullanıldı.
Küresel ekonomide “yumuşak inişe” ilişkin iyimserlik varlık değerlemesini artırdı
Dezenflasyonun hızla devam edeceği ve resesyondan kaçınılacağı beklentisiyle küresel ekonomide “yumuşak inişe” ilişkin oluşan iyimserliğin Nisan 2023’ten bu yana varlık değerlemesini artırdığına işaret edilen raporda, Avrupa ve ABD’de bu yıl şu ana kadar hisse senedi fiyatlarının sırasıyla yüzde 10 ve 12 düzeyinde arttığı, kurumsal kredi marjlarının faiz artırım döngüsünün başlangıcından bu yana en düşük seviyelere yakın seyrettiği kaydedildi.
Raporda, Japonya’da hisse senetlerinin diğer gelişmiş ekonomilerden daha iyi performans gösterdiği, bunun da kısmen devam eden para politikası uyumu ve güçlü kurumsal karların desteğiyle gerçekleştiği ifade edildi.
Şili, Macaristan, Hindistan, Meksika ve Polonya gibi gelişmekte olan piyasaların da yılın ilk yarısında hisse senedi fiyatlarında kayda değer artışlar gördüğü belirtilen raporda, enflasyon görünümündeki yukarı yönlü sürprizlerin ekonomide “yumuşak iniş” anlatısını zorlayabileceği ve varlıkların keskin bir şekilde yeniden fiyatlandırılmasına yol açabileceği aktarıldı.
Bankaların daha yüksek kredi maliyetleriyle uğraşması bekleniyor
Küresel bankacılık sisteminde ise “akut stres” azalırken bazı ülkelerde bankaların zayıflığının sürdüğü belirtilen raporda, diğer sektörlerdeki çatlakların da belirginleşerek endişe verici fay hatlarına dönüşebileceği uyarısında bulunuldu.
Raporda, finansal koşulların aniden sıkılaşması durumunda olumsuz geri dönüş döngülerinin tetiklenebileceği ve küresel finansal sistemin dayanıklılığının yeniden test edilebileceği ifade edildi.
Borçluların borçları geri ödeme kapasitesi azaldıkça ve kredi büyümesi yavaşladıkça küresel kredi döngüsünün değişmeye başladığına işaret edilen raporda, bankaların yüksek faiz oranlarının borçluların kredi geri ödeme kabiliyetini azaltması nedeniyle daha yüksek kredi maliyetleriyle uğraşmasının beklendiği aktarıldı.
Merkez bankalarının enflasyonla mücadelede kararlı olması vurgusu
Raporda, sürdürülebilir ekonomik büyümenin hem fiyat hem de finansal istikrarı gerektirdiğinin altı çizilerek, merkez bankalarının hedeflere doğru sürdürülebilir bir şekilde ilerlediğine dair somut kanıtlar elde edilene kadar enflasyonla mücadelede kararlı kalması gerektiği vurgulandı.
Gelişmekte olan bazı ekonomilerde enflasyonda kaydedilen ilerlemenin dikkat çekici olduğuna işaret edilerek, merkez bankalarının politika faizlerini çok agresif bir şekilde düşürmemeye dikkat etmesi gerektiği belirtildi.
Raporda, politika yapıcıların kararlılığını iletmeleri için iletişimin hayati önem taşımaya devam ettiğinin de altı çizildi.
Küresel para politikası ve döviz ortamındaki belirsizliğin sürdüğüne değinilen raporda, ülkelerin değişken sermaye akışlarından kaynaklanan riskleri yönetebilmek için, uygulanabildiği yerlerde para politikalarını IMF’nin çerçevelerine entegre etmeleri gerektiği kaydedildi.
Raporda, Çin’de gayrimenkul sektörüne olan güveni yeniden tesis etmeye yönelik sağlam politikaların, olumsuz etkilerin finans sektörüne, şirketlere ve yerel yönetimlere yayılma riskini sınırlamak açısından kritik önem taşıyacağı ifade edildi.
Bankalarda yeterli minimum sermaye ve likidite gereksinimlerinin, finansal istikrar risklerini kontrol altına almak için gerekli olduğu kaydedilen raporda, yetkililerin bankalardaki zayıflıkları gidermek için erken müdahale etmeye daha hazırlıklı olmasının önemi vurgulandı.
Raporda, gelişmekte olan ülkelerde iklim finansmanı ihtiyaçlarını desteklemek amacıyla özel sermaye için cazip bir yatırım ortamı oluşturmaya yönelik geniş yapısal ve mali politikalara ihtiyaç duyulduğu da bildirildi.