İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Muhafazakar Partinin Manchester kentinde düzenlenen yıllık konferansında ülkenin sosyal, politik, ekonomik ve kültürel gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Brexit’in verdiği özgürlükleri “farklı şeyler yapmak için” kullanacaklarını ifade eden Johnson, Brexit’in AUKUS anlaşmasının imzalanmasına izin verdiğini aktardı.
Johnson, AUKUS anlaşmasının AB dışında neler başarabileceklerinin önemli bir örneği olduğunu, ülkesinin ABD ve Avustralya’yla demokrasi ve serbest ticaret konularında “ayağa kalkmak” için bir araya geldiğini kaydetti.
Yasa dışı göçü ve “ölümcül insan ticaretini” engellemek için tüm tedbirleri alacaklarını belirten Johnson, çevirmenler de dahil toplam 20 bin Afgan’ı ülkeye kabul edecekleri bilgisini paylaştı.
“İngiltere, ülkenin tarihini yeniden yazmaya çalışan bir kültürün tehdidiyle karşı karşıya”
Konuşmasında Winston Churchill gibi ülkenin önemli tarihi kişiliklerine ve değerlerine yapılan saldırıları da eleştiren Johnson, önce bunları görmezden geldiğini ancak daha sonra birilerinin “ülkenin tarihini yeniden yazmaya çalıştığını” fark ettiğini vurguladı.
Johnson, “hiçbir şey bilmeyen, ülkenin geleneklerine ve kurumlarına saldıran bir kültürün tehdidiyle” karşı karşıya olduklarını ve ülkenin tarihini savunmaya devam edeceklerini söyledi.
Ülkede sağlık sistemindeki sorunlarına da değinen Johnson, Ulusal Sağlık Servisinin (NHS) İngiliz halkının en önemli önceliği olduğunu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ülkedeki “sosyal bakım” sorununu gün yüzüne çıkardığını, hükümetin hasta kayıtlarının sağlık ve sosyal bakım kurumları arasında paylaşımını kolaylaştırmak için yeni teknolojiyi kullanacağını aktardı.
Johnson, ülkede artan kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olaylarına ilişkin ise “Kadınlara zorbalık ve şiddet uygulayan erkekler bundan kurtulmak için hukukun gecikmesinden faydalanıyor. Başarılı kovuşturmaları attırana kadar dinlenmeyeceğiz. Biz buna dayanamayız ve durmayacağız.” diye konuştu.