Muhafazakarların AB ile bıraktığı ‘bozuk’ ilişkiyi onarma sözü veren Keir Starmer’ın, ilk olarak Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile görüşeceği kaydedilirken, başbakan yeni ortaklıklar kurmak amacıyla bu hafta Almanya’dan sonra Fransa’daki mevkidaşını da ziyaret etmeyi planlıyor.
Kıta ziyaretleriyle ilgili konuşan Starmer, geçen ay Avrupa Siyasi Topluluğu toplantısında başlatılan çalışmaları sürdürme, yasadışı göç ve ekonomik büyümeyi görüşmek üzere ikili toplantılar yapma sözü vererek, ziyaretinin önemini, “Avrupa ile ilişkilerimizi yeniden düzenlemek ve Britanya halkına fayda sağlayacak gerçek, iddialı ortaklıklar için çaba sarf etmek üzere nesilde bir kez karşımıza çıkacak fırsatımız var” ifadeleriyle açıkladı.
İngiltere başbakanının bu sözlerinin, “hükümetin halktan büyük taleplerde bulunmak zorunda kalacağı ve 30 Ekim’de sunulacak bütçe taslağının ‘acı verici kararlar’ içereceği” açıklamalarından sonra gelmesi de dikkat çekti.
Yeni hükümet ile AB arasında ticaret ilişkilerini düzene sokacak tedbirler ve iddialı bir güvenlik paktının masada olduğu öngörülürken, Manş Denizi’nin her iki tarafında da işe koyulmak için siyasi iradenin hakim olduğu Starmer hükümeti, önceki 14 yıllık muhafazakar hükümetten ‘sadece ekonomik bir kara delik değil, toplumsal bir kara delik’ devraldığını itiraf etmişti.
Normal zamanlarda, yeni bir hükümet iktidara geldikten sonra atacağı ilk adımları değerlendirmek için 100 gün beklerken, temmuz başında seçilen İşçi Partisinin erken adım attığı da gözden kaçmadı.
Brexit’in verdiği ağır ekonomik kayıplar
Göreve gelen Starmer, daha önce seçim kampanyası sırasında, berbat olarak nitelendirdiği eski başbakan Boris Johnson’ın Brexit anlaşmasını yeniden müzakere etme sözü vermiş, ancak AB’nin tek pazarına veya gümrük birliğine yeniden katılmayı veya AB-İngiltere sınırında serbest dolaşımını yeniden sağlamayı reddetmişti.
Brexit sonrası İngiltere merkezli banka ve finans şirketlerinin AB pazarında artık serbestçe ticaret yapma imkanı sona ererken, bununla birlikte Brüksel, Londra mali kurallarını kendi mevzuatıyla eşdeğer görerek pazarını eskisi gibi açma konusunda isteksiz davrandı.
İngiliz vatandaşları, AB ülkelerinde süresiz oturma ve çalışma izni hakkını kaybederken, AB üyesi ülkelerin vatandaşları da İngiltere’de ancak gerekli göç koşullarını karşılamaları durumunda yaşayabilme hakkına sahip oldu.
İngiltere’de halk, o dönemdeki politikacıların, ‘AB dışında muazzam fırsatlar olduğu’, birlikten ayrılmanın İngiltere’yi ‘daha zengin ve özgür kılacağı’ vaatlerinin ortasında 23 Haziran 2016’da Brexit (AB’den ayrılma) referandumuna gitmiş, 29 Mart 2019’da gerçekleşmesi gereken Brexit, önce 31 Ekim 2019’a, ardından 31 Ocak 2020’ye ertelenmişti.
İngiltere, AB’den resmen 31 Ocak 2020’de ayrılmıştı.
Avrupa Birliği’ne (AB) 1973’te üye olan İngiltere’nin, birlikle 47 yıl sürdürdüğü tarihi birlikteliğe son veren Brexit referandumunun üzerinden 8 yıl geçerken, ekonomik kayıplar sonrası İngiltere’de Muhafazakar partiye oy verenlerin üçte birinin Brexit’e olan inancını kaybettiği ortaya çıktı.
Best for Britain için Opinium tarafından geçtiğimiz yıl yapılan ankette Muhafazakar partiye oy verenlerin yalnızca yüzde 22’si Brexit’in faydasının zararından daha fazla olduğunu belirtmişti.
AB ile daha yakın ilişkileri savunan Best for Britain grubunun direktörü Naomi Smith “Anketimiz açık bir şekilde siyasi yelpazenin her tarafındaki seçmenlerin Brexit’in Birleşik Krallığı daha fakir, daha az rekabetçi ve iş yapmak için daha az çekici hale getirdiğini farkettiğini gösteriyor” ifadelerini kullanmıştı.