İngiltere, ülkeye yasa dışı yollarla giren düzensiz göçmen veya sığınmacıları 10 bin kilometre uzaklıktaki Afrika ülkesi Ruanda’ya göndermeye hazırlanırken göçmen girişimcilerin başarı hikayeleri ve İngiltere’ye yaptığı katkılar, tarihi belgeleriyle müzelerde sergileniyor.
İngiliz hükümetinin, 1 Ocak’tan itibaren ülkeye yasa dışı giriş yapanların Ruanda’ya gönderileceği ve oraya yerleştirileceği planı, muhalefetin yanı sıra insan hakları örgütleri, sivil toplum kuruluşları (STK) ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından “insanlık dışı ve uluslararası hukukun ihlali” olduğu gerekçesiyle sert bir dille eleştirildi.
Hükümetin yeni göçmen planına yönelik tepkiler sürerken hem yüzyıllar önce hem de yakın geçmişte İngiltere’ye gelen göçmen girişimcilerin başarı hikayeleri, müzelerde ziyaretçilerle paylaşılıyor.
İngiltere’de yaklaşık 10 yıl önce başlatılan ancak halen kalıcı ve yerleşik statüsü olmayan başkent Londra’daki “Göçmen Müzesi” şehirdeki tren istasyonları, sergi salonları ve kütüphanelerde yürüttüğü etkinliklerle göçmen girişimcilerin başarı hikayelerini anlatıyor.
2017’den itibaren başkent Londra’nın güneyinde bulunan müze, bu yıl şehrin güney doğusunda yer alan Lewisham’daki bir alışveriş merkezine taşındı.
Çok sayıda markaya ait mağazaların ve kafelerin yer aldığı alışveriş merkezine gelenler, göçmen girişimcilerin başarı hikayelerinin anlatıldığı müzeyi de ziyaret etme imkanı buluyor.
Müzede, göçmen girişimcilerin hikayelerini kendi cümleleriyle anlattığı yazılı metinlerin yanı sıra sesli anlatımlar ve tarihi fotoğraflara da rastlamak mümkün.
“Göç, tüm hikayelerimizin ve tarihimizin çok önemli bir parçası”
Göçmen Müzesi Basın Sorumlusu Matthew Plowright, çok sayıda başarıya imza atan, aralarında ünlü markaların kurucularının da yer aldığı göçmen girişimcilerin ülkeye kattığı değeri ve zorluklarla dolu hikayelerini, müzede yer alan örneklerle AA muhabirine anlattı.
Plowright, müzede, İngiltere tarihinde çok önemli bir yere sahip olan göç konusunun ülkeyi nasıl şekillendirdiğini, Londra’dan ve şehir ışından gelen ziyaretçilere anlattıklarını belirtti.
Matthew Plowright, “Göçün tüm hikayelerimizin ve tarihimizin çok önemli bir parçası olduğunu düşünüyoruz. İngiltere’de herhangi birinin aile tarihinin katmanlarını geriye doğru sayarsanız, İngiltere’ye gelenler ve gidenler veya ülke içerisinde göç hikayeleri bulacaksınız.” ifadelerini kullandı.
Göçün, İngiltere’de herkesin bir şekilde bağlantı kurabileceği bir konu olduğunu aktaran Plowright, “Göç, hikayemizin çok önemli bir parçası ve bu hikayeyi anlatacak bir ortamımız olsun istiyoruz.” dedi.
İngiltere’de ilk kahvehaneyi 1652’den İzmir’den Londra’ya gelen Ermeni bir tüccar açtı
Müzede çok sayıda göçmenin hikayesine yer verdiklerine işaret eden Plowright, bunlardan birinin Türkiye’den gelerek İngiltere’de ilk kahvehaneyi açan Ermeni tüccar Pasqua Rosee’ye ait olduğunu ifade etti.
Plowright, duvarda yer alan bir çerçevenin içindeki oldukça eski tarihi bir ilanı göstererek şöyle devam etti:
“Burada yer alan ilan, Londra’nın ilk kahvehanesine ait. O dönem ‘Smyrna’ olarak bilinen Türkiye’nin İzmir şehrinden 1652’de Londra’ya taşınan bir Ermeni tüccar tarafından kuruldu. O zamanlar Türkiye’de ve o bölgede çok daha gelişmiş bir kahve kültürü vardı ancak İngiltere’de kahve bilinmiyordu. Pasqua Rosee adındaki bu adam Londra’ya geldiğinde, kahve kültürünü ve memleketinden tanıdığı kahvehaneleri Londra’ya getirme fırsatını fark etti ve böylece 1652’de İngiltere Bankası yakınlarında Londra’nın ilk kahvehanesini açtı.”
Müzede, göçmenler hikayelerini kendi cümleleriyle anlatıyor
Alışveriş merkezi içerisindeki müzeyi ziyarete gelenlerin bir yandan alışveriş yaparken kendi geçmişlerinden bir parça buldukları göçmen müzesini mutlaka ziyaret ettiğini söyleyen Plowright, şu ifadeleri kullandı:
“(Müzeye gelen) Pek çok insanın ilk tepkisi, ‘Müze ve alışveriş merkezinin bir arada olduğunu, göçü araştıran bir müze olduğunu bilmiyordum.’ şeklinde oluyor. Sanırım birçok kişinin içeri girdiğinde gerçekten etkilendiğini ya da duygulanmış hissettiğini, detaylıca anlatılan pek çok hikayeyle kişisel bir bağlantı duygusuna sahip olduğunu söylüyor. Bence asıl önemli olan, anlattığımız hikayelerin neredeyse tamamında, insanların hikayelerini kendi sözleriyle anlatmasına izin vermemiz.”
“Göç politikaları ve tartışmalarında şefkat eksik”
Matthew Plowright, göçmen girişimcilerin başarı hikayelerinin anlatıldığı müzede, son dönemde İngiltere’nin de gündeminde olan düzensiz göçmenlerin Ruanda’ya gönderilme planına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Plowright, “Bence insanlar genellikle politikalar hakkında konuşurken veya insanların İngiltere’de kalma hakkına sahip olup olmamaları konusunda rehberlik etmeye çalışırken, bu tartışmaların çoğunda genellikle eksik olan şey, insani bakış açısı.” dedi.
Göçün, herkesin bulunduğu yerden ayrılmak için kendi sebeplerinin olduğu bir “insan hikayesi” olduğuna dikkati çeken Plowright, şunları kaydetti:
“Bence, insanlık dışı olan ve insan unsurunun dikkate alınmadığını hissettiren bazı tartışmalar veya politikalarda, şefkat eksik. Özellikle ülkesindeki koşullar ne olursa zulümden, savaştan kaçan, güvenli bir sığınak arayan insanlar açısından, merhamet göstermek, empati kurarak hoş karşılandığını göstermek, insanların nereden geldiğine dair, muhtemelen bir tür süreç olması gerektiğini bildiğimizi söylememek değil. Bence bunu insancıl, şefkatli ve insani bir şekilde yapmak mümkün. Bunun gerçekten önemli olduğunu düşünüyorum ve bence birçok yeni politika önerisinde eksik olan şey bu.”