Mehmet Şükrü Acar, AA muhabirine, İngiltere’de devam eden aşırı sağcı şiddet eylemleri ile Türk ve Müslüman toplulukların olaylara bakışına ilişkin değerlendirmede bulundu.
- İngiltere’de aşırı sağcılar sığınmacıların kaldığı oteli yakmaya çalıştı
- İngiltere’de aşırı sağcı sokak olayları dalga dalga ülkenin birçok bölgesine yayıldı
- İngiltere’deki aşırı sağcı şiddet olayları nedeniyle Müslümanlar kendini güvende hissetmiyor
- İngiltere’de Müslümanları hedef alan dezenformasyon, aşırı sağcıların sokak şiddetini tetikledi
- Starmer: Müslüman toplumlara yönelik saldırılara müsamaha göstermeyeceğiz
- İngiltere’de eski polis şefi Basu, aşırı sağcıların şiddet eylemlerini “terörizm” olarak niteledi
- İngiltere, Musk’ın şiddet olaylarına yaptığı “İç savaş kaçınılmaz” yorumuna tepki gösterdi
- Elon Musk, “iç savaş kaçınılmaz” yorumuna gelen tepkiler üzerine İngiltere hükümetini hedef almayı sürdürdü
- İngiltere’de Müslümanlar aşırı sağın şiddet eylemlerine boyun eğmemekte kararlı
Yaklaşık 25 yıldır İngiltere’de bulunduğunu anlatan Acar, İngiltere’de aşırı sağcı eylemlere bu süreç zarfında denk geldiğini ancak 30 Temmuz’dan bu yana devam eden sokak olayları gibi bir olaylarla daha önce karşılaşmadığını kaydetti.
Southport’ta yaşanan ve 3 kişinin öldüğü 10 kişinin yaralandığı olayın akabinde saldırganın ilk olarak Müslüman olduğu konusunda sosyal medyaya bir iddia atılmasının, yaşananların fitilini ateşlediğini ifade eden Acar, önce Müslüman camilerinin hedef alındığını, sonrasında diğer şehirlerde çatışmalar yaşandığını dile getirdi.
Acar, şöyle devam etti:
“Bu olaylar başka bir tarafa çekilmeye çalışılıyor. Ruandalı bir kimsenin saldırı düzenlemesinin, buradaki göçmenler ve Müslümanların üzerine bırakılması durumu var. Bu çok üzücü bir durum. Hem burada yaşayan bir Türk hem de bir Müslüman olarak bizi endişelendiriyor. Camilerin hedef alınması, kültür merkezlerinin hedef alınması, toplumun ve polis teşkilatlarının özellikle hedef alınması bizleri üzüyor ve bu durumu toplum olarak kaygıyla karşılıyoruz.”
Ülkede yaşananların Avrupa’da artan aşırı sağ hareketleri ile doğrudan bağlantılı olduğunu ancak bu kadar büyümesinde sosyal medyadaki provokasyonların etkili olduğunu dile getiren Acar, “Başbakan Keir Stramer, sosyal medya platformlarına karşı serzenişte bulunarak sanal ortamda yayılan yalan bilgiler ile provokasyonlara karşı dikkat çekmişti. Sosyal medyada bugün Türkiye’nin de içinde bulunduğu Instagram meselesi, İngiltere için de söz konusu. Sosyal medya sayfalarında paylaşılan bu bilgilerin, yazıların, paylaşımların kontrol altına alınması gerektiğini ifade ediyor. Kontrol altına alınmazsa bu durumda sosyal medya şirketlerinin işlenen suça alet olacağına vurgu yapmıştı.” diye konuştu.
“İngiltere’deki Türk toplumunu şu ana kadar hedef alan ciddi bir olay yaşanmadı”
Acar, Birleşik Krallık sınırlarında yaşayan Türk sayısının yaklaşık 850 bin dolayında olduğunu, 30 Temmuz’da yaşanan olaylardan bu yanan henüz Türk toplumunu ciddi olarak hedef alan bir olayın yaşanmadığını ancak olası tehditlere karşı da İngiliz makamlarıyla iletişim halinde teyakkuzda olduklarını kaydetti.
Olayların başlamasının ardından geçen hafta yalnızca Newcastle’da bir Türk ailesinin sokakta aşırı sağcı bir grup ile tartışma yaşadığını söyleyen Acar, “Newcastle’da bir otobüsün içinden inen bir grup saldırgan, Türk vatandaşlarına saldırı düzenliyor, orada bulunan bir aileyi hedef alıyor. Neyse ki bu saldırı çevredekilerin de müdahalesiyle kısa sürede savuşturuldu. Henüz çok detaylı bilmiyoruz ancak çok şükür Türk toplumunu hedef alan daha büyük olaylar yaşanmadı.” ifadelerini kullandı.
Acar, kendisinin yaşadığı yer olan Nottingham kentinde de kütüphanelere, yabancı uyruklu esnafın dükkanlarına, otellere ve hatta polis merkezlerine bir dizi saldırının düzenlendiğini, hükümetin talimatıyla etraftaki güvenlik önlemlerinin artırıldığını, polislerin hem azınlıkları hem de çevrede yaşanabilecek olaylara karşı koruma önlemlerini aldığını söyledi.
Hükümetin önlemleriyle ilgili değerlendirmede bulunan Acar, şu ifadeleri kullandı:
“Camilerin, ibadethanelerin, derneklerin hükümet tarafından güvenliğe alınması konusunda yürütülen bir proje vardı. Bizim Leicester’de bulunan derneğimiz de yakın zamanda bu uygulamadan faydalandı. Olayların başlamasının hemen ardından ibadethane, dernek gibi yerlerin güvenliğinin sağlanması için bu Müslümanlara, yabancı derneklere çağrılar yapıldı sosyal medya üzerinden. Bulunduğumuz bölgelerde yoğun bir polis yapılanması var. Onlar devamlı olarak bizlerle iletişim halinde. Camilerin, Müslüman nüfusun olduğu yerlerde daha önceki zamanlara göre ciddi bir devriye artışı söz konusu, devamlı olarak polisler buralarda. Oradaki insanların ulaşabileceği telefon numaraları bıraktılar ve tehlike anında veya herhangi bir ihtiyaç durumunda kendilerine muhakkak suretle ulaşmaları yönünde tavsiyelerde bulundular.”
“Müslümanlar ve yerel halk sağduyulu yaklaşıyor”
Aşırı sağcıların yaptığı eylemlerin, Southport’ta yaşananların dışında aslında Filistin’e destek için yapılan eylemler sırasında da kendini gösterdiğini belirten Acar, “Burada Filistin olayları sırasında yaklaşık 9-10 aydır Avrupa’nın birçok yerinde olduğu gibi İngiltere’nin merkezi Londra’da barışçıl eylemler düzenleniyor. Bu eylemlerde bir kişinin dahi burnu bile kanamamıştı, büyük olaylar yaşanmamıştı. Hem Müslüman toplum hem de İngiliz toplumu ile diğer unsurlar bu protestolara katılım sağlamıştı. Bence bu eylemlerin bu şekilde oluşmasının etkilerinden biri de bu. Karşı taraftan bu şekilde eylemler olmaya başladığını görüyoruz.” diye konuştu.
Türklerin yanı sıra Müslümanların da camilere, ibadethanelere saldırılmasına karşın çok sağduyulu ve sakin bir şekilde süreci yönettiğini aktaran Acar, Müslüman kesimin herhangi bir şekilde kiliseleri ya da İngiliz halkına ait ibadethaneleri hedef almadığını, münferit yaşanan adli vakalar dışında provokasyona gelmediklerini aktardı.
Aşırı sağcıların yaptığı eylemlerin, İngiliz halkının çoğunluğunun görüşünü yansıtmadığına inandığını aktaran Acar, şunları söyledi:
“İngiliz vatandaşları bu konuda bence protestoculara oranla daha duyarlılar. Bunu sosyal medyada yapılan yorumlardan da aslında görebiliriz. Protestoların paylaşımlarına karşı İngilizler tarafından atılan mesajlar taban tabana zıt. Yaşananların Müslüman toplumu ile alakalı olmadığını, yabancı veya azınlık gruplara mal edilmesinden rahatsızlık duyduğunu dile getiriyorlar. Hatta sahaya çıkan protestolar düzenleyen karşı gruplar da söz konusu. Bu konuda gerçekten herkes çok üzgün. Sadece bir kesim, galeyana gelen aşırı sağcılar haricinde bu durumdan memnuniyet duyan yok.”
Mevcut İngiliz hükümetinin de ırkçılık ve ayrımcılığa karşı duyarlı olduğunu, azınlıklarla kuvvetli bir bağ içerisinde bulunduğuna dikkati çeken Acar, Türkiye’nin Birleşik Krallık’taki diplomatik varlığının İngiliz hükümeti ile işbirliği içerisinde olduğunu başta Newcastle’daki olay olmak üzere tüm yaşananların takipçisi olduklarına vurgu yaptı.
Türk vatandaşlarına olası bir tehdit veya karşılaşılabilecek acil bir duruma karşı dikkatli olmaları, hem diplomatik temsilcilikler hem de bölgedeki güvenlik güçleri ile temasta bulunmaları yönünde tavsiyede bulunan Acar, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu olaylara karşı sağduyulu ve sakin davranmamız gerekir. Vatandaşlarımıza olası tehlike arz eden bölgelerden eylem yapılan yerlerden uzak durmalarını tavsiye ediyoruz. Ümit ediyoruz ki gerekli önlemler alındığında bu olaylar yatışacaktır. Bu hususta Türk toplumu olarak biz üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız. Londra Büyükelçimiz Sayın Osman Koray Ertaş’ın da yaptığı açıklamada, vatandaşlarımızın yerel basın ve yayın organlarını takip etmelerine, Birleşik Krallık makamları, büyükelçilik, başkonsolosluğun yapacağı uyarı ve duyuruları takip etmelerine dikkat çekildi. Vatandaşlarımıza ihtiyaç halinde 7/24 çalışan dış temsilciliklerimize ulaşmalarını söyleyebilirim.”