İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott, eserlerinin üzerinden 400 yıl geçmiş olmasına rağmen İngiliz şair ve yazar William Shakespeare’in Türkiye’de tiyatro ve klasiklerle ilgilenen sevenlerinin olduğunu belirterek, “Metne sadık, göreceli olarak çağdaş dille yapılmış bir çeviriyle Shakespeare’i Türkçe duymak, daha iyi anlamanızı sağlayabilir.” dedi.
12. Uluslararası Şefika Kutluer Festivali kapsamında “Shakespeare ve Müzik” temasıyla dün başkentte düzenlenen konserde Devlet Sanatçısı Kutluer’e Shakespeare’in sonelerini okuyarak eşlik eden Büyükelçi Chilcott, edebiyat tutkusunu AA muhabirine değerlendirdi, ünlü şairin 18. Sone’sini seslendirdi.
Chilcott, birkaç hafta önceki görüşmelerinde, usta flüt sanatçısı Kutluer’in düzenlenecek festivalde müzik ve Shakespeare’in bazı eserlerinin bir arada sunulacağı bir etkinlik planından bahsettiğini anlattı.
O görüşmede kendisine, erken Barok dönemi müziğinin sunulacağı bu konserde Shakespeare’den şiirler okuyup okumayacağının sorulması üzerine Chilcott, kulağa çok hoş gelen bu teklifi kabul ettiğini söyledi.
“19. yüzyıl, bir anlamda romanın İngilizcede filizlendiği bir dönemdi”
İngiliz edebiyatını zengin bir tuval olarak niteleyen ve edebiyat tutkusunun çok farklı dönemlere yönelik olduğunu söyleyen Chilcott, yazar J. R. R. Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi eseri gibi fantastik edebiyata ilgi duyduğunu belirtti.
Çocukken Narnia Günlükleri’nin yazarı Clive Staples Lewis’i sevdiğini anlatan Chilcott, “J.K. Rowling de sevdiğim yazarlardan. Onun Harry Potter romanları, çocuk kitapları olarak bilinse de muazzamdır. Bence özellikle serinin üçüncü romanı Azkaban Tutsağı, son yılların en iyi romanlarından biri.” dedi.
Chilcott, Douglas Adams’ın, dünyanın uzaylılar tarafından yok edilmesine az bir zaman kala yaşanan maceraları komedi unsurlarıyla konu alan Otostopçunun Galaksi Rehberi adlı bilim kurgu serisini de çok sevdiğini belirterek, 20’li yaşlarındayken bir Türkçe sınavında karşısına çıkan “En sevdiğiniz yazar kimdir?” sorusuna verdiği yanıtın Jane Austen olduğunu anlattı.
Austen’ın romanlarını hala çok sevdiğini söyleyen Chilcott, “19. yüzyıl, bir anlamda romanın İngilizcede filizlendiği bir dönemdi. Jane Austen’ın yanı sıra George Eliot da var. Onun Middlemarch eseri belki de tüm zamanların en büyük romanıdır. Charles Dickens da aynı dönemde eserleriyle ön plana çıkıyor. 19. yüzyıl yazarlarından Anthony Trollope’u da severim.” diye konuştu.
Chilcott, sevdiği çağdaş yazarlar arasında tarihi roman yazarları Bernard Cornwall ve Patrick O’Brien’ı sıralayarak William Boyd’un eserlerini de sevdiğini belirtti.
Edebiyatta birkaç yüzyıllık zaman dilimine bakıldığında farklı alanlarla karşılaşıldığını vurgulayan Chilcott, tek bir döneme veya türe odaklanmaktan ziyade, aralarından seçim yapılabilecek bu eser çeşitliliğine dikkati çekti.
“Düzyazıları da şiir gibi”
Chilcott, Shakespeare’in eserleriyle okul yıllarında düzenlenen müsamerelerde rol alarak tanıştığını belirterek “Elbette ders olarak, sınavlarım için de okudum ve bu bana, 400 yıl kadar önce yazan birinin İngiliz dilinde nasıl son derece güzel bir şey üretebildiğine dair bir fikir verdi. Biliyorsunuz, dizelerini beşli hece ölçüsüyle yazıyor. Üstelik bazen düzyazıları da şiir gibi.” diye konuştu.
Shakespeare’in dili tutarlı şekilde güzel ve sürükleyici kullanabildiğine dikkati çeken Chilcott, 400 yıl öncenin İngilizcesinde kaleme alınan bu eserlerin ana dili İngilizce olan biri için de kolay olmadığını belirtti.
Chilcott, “Biraz zor, odaklanmanız gerek. Çünkü dil o günden bu yana 400 yıl ilerledi. Ancak hala anlaşılabiliyor, yani biraz çaba gerektiriyor. Sonuçta Çince değil ya da imkansız değil. Okuyarak, onun metinde söylediği şeyle meşgul olmanın tadını çıkarabilirsiniz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Shakespeare’in bugün hala söyleyecekleri var”
Chilcott, Hamlet, Romeo ve Juliet, On İkinci Gece gibi tiyatro oyunlarının olağanüstü hikayeler olduğunu belirterek “Karakterlerin duyguları, oyunlardan çıkarılacak dersler insanlık haliyle doğrudan ilişkili. Ve aradan geçen 400 yılda insanlık hali çok değişmedi. Bu nedenle (eserlerde) bugüne de dersler var.” diye konuştu.
Shakespeare’in, Venedik Taciri oyununda sevecen Yahudi karaktere yer verdiğini, Kuru Gürültü oyununda kadınlara güçlü roller biçtiğini hatırlatan Chilcott, Shakespeare’in eşitlikçi yanına ve kendi döneminde bazı konulara meydan okuyan eserlere imza attığına dikkati çekti.
Chilcott, eserlerin bu nedenle bugünün okur ve izleyicisine hitap ettiğini belirterek “Macbeth’teki arzu ve ihtirası, Hamlet’teki hayal kırıklığını, öfke ve depresyonu ele alırsak, Shakespeare’in bugün hala söyleyecekleri var. Ve söyleyeceklerini çok güzel dile getiriyor.” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’de Shakespeare’in tiyatroyla, klasiklerle ilgilenen sevenleri var”
Türk okur ve izleyicilerin Shakespeare’e ilgisini değerlendiren Chilcott, Shakespeare’in dolaylı ya da doğrudan tanındığını, örneklerle anlattı.
Chilcott, Shakespeare’in yazdıklarının modern kültürde birçok eseri, filmi ve oyunu etkilediğini ifade ederek çok sevilen bir film olan Aslan Kral’ın, aslında Hamlet’in hikayesinin farklı bir versiyonu olduğuna ve Türkiye’de Batı Yakası’nın Hikayesi olarak bilinen müzikal filmin de Romeo ve Juliet’in hikayesini yansıttığına dikkati çekti.
Shakespeare’in oyunlarına giden ve şiirlerini okuyanların yazarla doğrudan bağ kurduğunu dile getiren Chilcott, eserlerin Türkiye’de çok iyi çevirilerinin bulunduğunu belirtti.
Chilcott, “Türkiye’de Shakespeare’in tiyatroyla, klasiklerle ilgilenen sevenleri var. Ana dili İngilizce olanlar için Shakespeare’i anlamanın zor olabileceğinden bahsetmiştim. Ancak metne sadık, göreceli olarak çağdaş dille yapılmış bir çeviriyle Shakespeare’i Türkçe duymak, daha iyi anlamanızı sağlayabilir.” diye konuştu.
Chilcott’tan Shakespeare’in 18. Sone’si: “Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer?”
Shakespeare’in İngilizceye yeni kelimeler ve yaratıcı deyişler de kazandırdığını anlatan Chilcott, eserlerdeki güçlü benzetmelere dikkati çekerek, Shakespeare’in 18. Sone’sini İngilizce okudu.
Sone 18, Türkiye’nin ilk Kültür Bakanı Prof. Dr. Talat Halman’ın çevirisiyle şu dizelerden oluşuyor:
“Seni bir yaz gününe benzetmek mi, ne gezer?
Çok daha güzelsin sen, çok daha cana yakın:
Taze tomurcukları sert rüzgârlar örseler,
Kısacıktır süresi yeryüzünde bir yazın:
Işıldar göğün gözü, yakacak kadar sıcak,
Ve sık sık kararı da yaldız düşer yüzünden;
Her güzel, güzellikten er geç yoksun kalacak
Kader ya da varlığın bozulması yüzünden;
Ama hiç solmayacak sendeki ölümsüz yaz,
Güzelliğin yitmez ki asla olmaz ki hurda;
Gölgesindesin diye ecel caka satamaz
Sen çağları aşarken bu ölmez satırlarda:
İnsanlar nefes alsın, gözler görsün elverir,
Yaşadıkça şiirim, sana da hayat verir.”
Chilcott, Shakespeare’in sonelerinde 5’li hece ölçüsü kullandığını ve her dizede 10 hecenin yer aldığını hatırlatarak 14 dizelik bu eserlerin düzenli bir kafiye şemasında olağanüstü mecazi anlamlar barındırdığını belirtti.
İngiltere’de yaz günlerinin de sıklıkla bulutlu olduğunu söyleyen Chilcott, Shakespeare’in bu dizelerde aşkını bir yaz gününden daha iyi, kalıcı ve canlı olduğunu dile getirdiğini anlattı.
“İyi yazmak net düşünmeyle bağlantılı”
Chilcott, kendisinin de 15 yaşlarında herkes kadar aşk şiirleri yazdığını ama üniversitedeyken şiir yazmayı bıraktığını belirterek görevi dolayısıyla sürekli yazı yazdığını ancak bu yazılarda çok bürokratik görünmemeye çalıştığını söyledi.
Büyükelçi Chilcott, “İyi yazmanın önemli ve net düşünmeyle bağlantılı olduğuna inanıyorum. Eğer kendinizi açık ve iyi şekilde ifade etmeye çalışırsanız, bu sizi sorunları daha net düşünmeye zorlar, iyi sonuçlara ulaştırır. Yaratıcı yazar olmasam da bir diplomat olarak bu konuda çaba göstermenin önemli olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.