Kentleşme, sanayileşme, hızlı nüfus artışı, yanlış arazi kullanımı, madencilik faaliyetleri ve petrol gibi yenilenemeyen enerji türlerini arama çalışmaları, avlanma, insan kaynaklı veya doğal nedenlerle bitki örtüsünün tahribatı her geçen yıl dünya çapında canlı türlerinin kaybına neden oluyor.
Biyoçeşitliliğinin korunması, geliştirilmesi ve sürdürülmesini teşvik amacıyla Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde her yıl 22 Mayıs, “Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik” günü olarak kutlanıyor.
2023’te “Anlaşmadan Eyleme: Biyolojik Çeşitliliği Yeniden İnşa Edin” temasıyla kutlanacak gün, canlı etkinlikler, bireysel veya kitlesel sosyal medya kampanyaları ve farkındalığı artırmak için çeşitli teşviklerle kutlanacak.
Brezilya’da 1992’de düzenlenen Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde, biyolojik çeşitlilik kaynaklarının, insan kaynaklı faaliyetlerden ötürü zarar görmesi ve bazı türlerin soyunun tükenmesinin endişe verici boyutlara ulaşması üzerine BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi kabul edildi.
Türkiye, 1993’te yürürlüğe giren sözleşmeye 1996’da taraf oldu. Sözleşmeye halihazırda 196 ülke ve AB taraf olarak bulunuyor.
Özellikle “sürdürülebilir kalkınma” ve “gelişme” kavramları üzerine yoğunlaşan sözleşme, hayvan, bitki, mikroorganizma çeşitliliği ve bunların ekosistemlerinin korunmasına odaklanıyor.
Sözleşme, insanların gıda, güvenlik, barınma, ilaç, sağlıklı ve temiz çevrede yaşama haklarını da dikkate alarak sürdürülebilirliği daha geniş perspektiften ele alıyor.
Tehdit altındaki canlı türlerinin yüzde 79’unun üzerinde insan faaliyetlerinin etkisi
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği tarafından yapılan araştırmada, artan dünya nüfusu nedeniyle aşırı gıda üretimi, altyapı, enerji ve madencilik gibi insan faaliyetlerinin, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan türlerin üzerindeki tehdidinin yüzde 79’unu oluşturduğu tespit edildi.
Dünya Ekonomik Forumunun 2020’deki “Yeni Doğa Ekonomisi 2” isimli raporunda, son yüzyılda tarlalardaki ekin çeşitliliğinin yüzde 90 azaldığı belirtildi. Dünyadaki 17 ana balıkçılık alanında da limitlerin üzerinde avlanılarak bu alanların kısa sürede sürdürebilirliğini yitireceği vurgulandı.
Raporda, dünyanın gayrisafi hasılasının yarısından fazlasının doğa kaynaklı olduğu ifade edildi. Bunun da 2022 yılı verilerine göre 50 trilyon dolardan fazla bir miktara tekabül ettiği kaydedildi.
Canlı çeşitliliğini yok ederek doğayı sürdürebilir olmaktan çıkarmanın, dünya ekonomisini yarı yarıya hatta daha fazla küçülteceğine işaret ediliyor.
Her yıl yaklaşık 153 bin kilometrekare orman yok oluyor
Ormanlar, canlı çeşitliliği açısından zenginliğiyle biliniyor ve çok sayıda türe ev sahipliği yapıyor fakat gerek yangınlar gerek tarım arazisi oluşturmak için dönüştürülmeye devam ediliyor.
Dünya Yaban Hayatı Fonuna (WWF) göre, dünyada her yıl yaklaşık 153 bin kilometrekare orman yok oluyor.
WWF’nin 2020’deki “Yaşayan Gezegen Raporu”nda, 4 binden fazla türün verileri incelendi. 1970-2016 döneminde, omurgalı türlerinin popülasyonunda dünya genelinde yüzde 68 azalma görüldü.
En fazla azalma yüzde 94 ile Latin Amerika’dayken, onu sırasıyla yüzde 65 ile Afrika, yüzde 45 ile Asya-Pasifik, yüzde 33 ile Kuzey Amerika, yüzde 24 ile Avrupa ve Orta Asya izledi.
Dünyanın dört bir yanında biyoçeşitlilikteki bu ciddi azalmaların nedeni olarak başta yüzde 50 ile kara ve deniz kullanımındaki değişiklikler, yüzde 24 ile kaynakların aşırı kullanımı, yüzde 13 ile istilacı türler ve salgın hastalıklar, yüzde 7 ile kirlilik, yüzde 6 ile iklim değişikliği gösterildi.
Uluslararası çevre örgütleri, onlarca yıldır biyoçeşitlilik kaybını önlemek için kampanya yürütüyor. Örneğin, BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, biyolojik çeşitlilik kaybını önlemeye ve vahşi alanların aktif şekilde korunmasına odaklanıyor. Ancak Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın 2020’de yayımladığı “Doğayla Barışmak” konulu raporu, bu çabaların çoğunun uluslararası hedeflerini karşılamada başarısız olduğunu ortaya koydu.
2020 Birleşmiş Milletler Küresel Biyoçeşitlilik Görünümü raporunda, Aichi Biyoçeşitlilik Sözleşmesi Hedefleri kapsamında 2010’da ortaya konan 20 biyoçeşitlilik hedefinden 2020’ye kadar geçen 10 yılda yalnızca 6’sının kısmen gerçekleştirilebildiği görüldü.