1. Dünya Savaşı’ndan yaklaşık 20 yıl sonra, bugün Avrupa’da yükselişte olan aşırı sağcı, ırkçı oluşumların referans aldığı, Nasyonal Sosyalizm (Nazi) ideolojisinin 1933’te Almanya’da iktidara gelmesiyle temelleri atılan savaş söylemi, Nazi diktatör Hitler’in 1938’de Avusturya ve eski Çekoslovakya’yı topraklarına dahil etmesi sonrasında gerçeğe dönüştü.
Hitler’in Almanya’yı bir dünya imparatorluğuna dönüştürme hayali doğrultusunda gerçek dışı gerekçelerle komşusu Polonya’ya bundan 85 yıl önce saldırmasıyla başlayan savaş, kısa sürede bütün dünyaya yayıldı.
Irkçı, antisemitist, antidemokratik bir ideolojinin ütopik hayalleri uğruna başlayan savaş, milyonlarca can kaybına, soykırıma, savaş suçuna ve atom bombalarının kullanıldığı insanoğlunun yol açtığı en büyük felakete dönüştü.
Hitler, Polonya’ya saldırarak kırmızı çizgiyi aştı
Avusturya ve Çekoslovakya’yı bir şekilde topraklarına dahil eden Almanya’nın gözünü Polonya’ya dikmesi, Fransız ve İngilizler için kırmızı çizginin aşılması anlamına geliyordu.
Hitler’in Almanya’da iktidarı ele geçirdiği 1933-39 yıllarında yaptıklarına göz yuman Birleşik Krallık ve Fransa, Polonya işgali karşısında sessizliğini bozarak 3 Eylül’de Nazilere savaş ilan etti.
Çin, Rusya ve ABD’ye saldıran Japonya
Hitler’in Avrupa’da başlattığı savaşa paralel olarak, Uzak Doğu’da yayılmacı politikalar izleyen eski Japonya İmparatorluğu’nun 1937’de Çin’e saldırması ve daha sonra 1938’de sınır gerginliğini gerekçe göstererek eski Sovyetler Birliği’ne savaş ilan etmesi, büyük felaketin derinleşmesine yol açtı.
Kasım 1941’de ABD’nin Pearl Harbor Limanı’na saldıran Japonlar, tarafsız kalacağını açıklayan ABD’nin de savaşa dahil olmasına neden oldu. Japonya’ya savaş ilan eden ABD’ye, Almanya ve İtalya da savaş açtığını duyurdu.
Savaş Afrika ve Akdeniz’e ulaştı
İtalyan’ın faşist diktatörü Benito Mussolini ile Hitler arasında 1936’da kurulan ittifak doğrultusunda, Mussolini 1940’ta Fransa ve İngiltere’nin Afrika’daki sömürgelerine saldırma kararı aldı. Bu durum, savaşın Afrika’nın yanı sıra Akdeniz’e de sıçramasına neden oldu.
Polonya’nın işgali öncesinde Berlin ile Moskova arasında kurulan saldırmazlık paktı nedeniyle bu ülke iki güç tarafından bölüşülürken Sovyetler, paktı fırsat olarak değerlendirip Finlandiya, çoğu Baltık ülkesi ve Romanya’nın bazı bölgelerini ilhak etti.
Bu süreçte Fransa dahil çok sayıda Avrupa ülkesini istila eden Hitler, Moskova ile yaptığı anlaşmayı yok sayarak, 1941’de Sovyetler Birliği’ne saldırdı. Alman diktatörün beklenmedik bu adımı büyük bir cephenin açılmasına yol açarken, savaşın taraflarının belirlenmesini sağladı.
Mihver ve Müttefikler
Dünya genelinde 60’ın üzerinde ülkenin doğrudan ya da dolaylı katıldığı 2. Dünya Savaşı’nda iki karşıt ittifak kuruldu.
Almanya, İtalya ve Japonya’nın başını çektiği “Mihver” adı verilen birliğe karşı, İngiltere ve ABD’nin öncülüğündeki Batılı ülkelere daha sonra Sovyetler Birliği ve Çin’in de katılmasıyla meydana gelen “Müttefikler” yer aldı.
Yaklaşık 4 kıtada kara, hava ve deniz birliklerinin karşı karşıya geldiği savaşta yaklaşık 110 milyon kişi silah altına alındı.
Savaşın dışında kalan 6 ülke
Dünyayı etkisi altına alan savaşa Avrupa’da İrlanda, İsveç, İsviçre, İspanya, Portekiz müdahil olmazken, fiilen savaşa katılmayan Türkiye, 1945’te “Müttefikler”e katıldığını duyurdu.
1939-1941 yıllarında savaşın belirleyici tarafı konumundaki Mihver ittifakı, Japonya’nın ABD’ye saldırması ve Almanya’nın Rusya ile kurduğu paktı ihlal etmesiyle kan kaybetmeye başladı.
Savaşın dönüm noktaları
Gelişmiş silahlara ve donanımlı insan gücüne sahip ABD’nin ve Birleşik Krallık’ın başını çektiği ittifakın yanında yer alması, Müttefikler’in elini ciddi anlamda güçlendirdi.
Ancak savaşın en önemli dönüm noktalarından birini, Rusya’nın güneyinde yer alan o günkü adıyla Stalingrad’daki (daha sonra kentin adı Volgograd olarak değiştirildi) muharebe, bir diğer önemli gelişme ise Fransa’nın kuzeyinde yer alan Normandiya’ya Müttefik kuvvetlerin gerçekleştirdiği çıkartma oldu.
Uzmanların, Hitler’in en büyük stratejik hatası olarak değerlendirdikleri Rusya’ya saldırması, Nazi Almanya’sı için sonun başlangıcı oldu. 1942-1943 yıllarında süren Stalingrad Muharebesi’nde şiddetli çatışmalar ve soğuk kış şartları nedeniyle yaklaşık 2 milyon asker öldü. Kızıl Ordu’nun buradaki zaferi, Mihver ittifakının doğudaki güçlerini kaybetmesinin ve Rusya’nın karşı taarruza geçmesinin yolunu açtı.
Müttefik kuvvetlerinin, 1944’te Fransa’daki Normandiya’ya çıkartma yapması, doğuda Ruslar, batıda Hitler karşıtı koalisyonun açtığı iki cephe, Almanya’yı köşeye sıkıştırdı.
Sovyetler Birliği ve Batılı güçlerin 1945’te Almanya’yı istilasıyla Berlin’e sıkışan Hitler ve eşi Eva Braun’un 30 Nisan 1945’te intihar etmesi sonrasında 8 Mayıs 1945’te Nazilerin koşulsuz teslimiyeti kabul etmesiyle Avrupa’da savaş sona erdi.
Avrupa’da başlayan savaş Uzak Doğu’da sona erdi
Almanya ve İtalya’nın kaybetmesine rağmen Müttefikler’in koşullarını kabul etmeyen Japonya’nın, verdiği kayıplara rağmen teslim olmayı reddetmesi üzerine 6 Ağustos 1945’te Hiroşima’ya ve 9 Ağustos’ta da Nagazaki’ye ilk atom bombalarını atan ABD, Tokyo yönetimini teslim olmaya zorladı. Japonya’nın 2 Eylül 1945’te resmen teslim olmasıyla 2. Dünya Savaşı sona erdi.
Savaşın acı bilançosu
Bu küresel savaşta yaklaşık 60 milyonu silahlı çatışmalarda, 20 milyonu da kıtlık, salgın ve çeşitli hastalıklar nedeniyle tahmini 80 milyon insan hayatını kaybetti.
Yahudi karşıtı Naziler, 6 milyona yakın Musevi’yi katlederek bu halka soykırım uyguladı. Savaş ve insanlık suçlarının işlendiği 6 yıllık süreçte Nazi ideolojisince sakıncalı görülen, engelli bireylerin yanı sıra “ari ırk olarak değerlendirilmeyen” Romanlar katledildi.
Japonya ise Çinlilere karşı katliamlara girişti. Savaş, insanlık tarihinin gördüğü en korkunç bilimsel araştırmaların yapıldığı bir dönem olarak da tarihte yerini aldı.
Alman araştırmacılar, savaş esirleri ve toplama kamplarındaki siviller üzerinde çeşitli deneyleri narkoz kullanmadan yaparken, birçok insan bu deneylerde hayatlarını kaybetti ya da sakat kaldı.
Josef Stalin diktatörlüğündeki eski Sovyetler Birliği’nin Sibirya bölgesindeki zorunlu çalışma kamplarında ise çok sayıda savaş tutuklusunun şiddetli soğuk, yetersiz beslenme ve hijyensiz koşullar nedeniyle öldüğü tahmin ediliyor.
2. Dünya Savaşı’nda en büyük kaybın yaşandığı ülke Sovyetler Birliği oldu. 13 milyonu asker, toplamda 27 milyon Sovyet vatandaşı öldü. 6 milyon Polonyalının hayatını kaybettiği savaşta 6 milyon 500 bine yakın Alman öldü. Savaşın öncü ülkelerinden Birleşik Krallık yaklaşık 330 bin, savaşa taraf olmayan İngiliz kolonisi Hindistan da 3 milyonun üzerinde vatandaşını kaybetti.
Savaş sonrası dünya
Soykırım, savaş suçu gibi büyük insanlık suçlarına yol açan Nazi ve Japon yetkililer, çeşitli mahkemelerde ölüm ya da ömür boyu hapis cezalarına çarptırıldı.
Savaşın hemen sonrasında soykırım ve insanlık suçları yeniden tanımlanırken, savaşı kazanan 5 ülkenin daimi üye olduğu Birleşmiş Milletler (BM) kuruldu.
Soğuk Savaş dönemi
Savaş sonrasında dünyada dengeler değişti. Avrupalı ülkeler güç kaybederken, ABD ve Sovyetler Birliği atom bombasının da etkisiyle iki süper güç olarak öne çıktı.
Birleşik Krallık, Fransa, Hollanda gibi sömürgeci ülkeler Afrika’da bağımsızlıklarını ilan eden sömürge devlete engel olamadı.
Komünist Rusya ve kapitalist ABD arasındaki ideolojik çatışma Soğuk Savaş döneminin başlamasına yol açarken, dünya iki kutba ayrıldı.
Almanya ve Kore gibi ülkelerin bölündüğü bu süreç, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sona erdi.
NATO ve Varşova Paktı
Soğuk Savaş döneminin hemen başında 1949’da ABD’nin başını çektiği kapitalist blok, Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) adı verilen uluslararası askeri ittifakı kurdu. Buna karşılık, eski Sovyetler Birliği’nin öncülüğünde 8 sosyalist ülke 1955’de Varşova Paktı’na imza attı.