ABD’nin asılsız kitle imha silahı iddialarıyla gerekçelendirdiği Irak’ı işgalinin üzerinden geçen 20 yılda ülkede etnik ve mezhepsel gerilimlerin yanı sıra terör faaliyetleri artarken, işgale yol açan yetki yasası kaldırılmak üzere Kongrede görüşülüyor.
ABD, 20 Mart 2003’te Irak’ı işgal etti ve Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesine kadar gidecek süreci başlattı.
ABD ile İngiltere’nin başını çektiği ve “Irak Özgürlük Operasyonu” olarak adlandırılan işgal sürecinde en tartışmalı konu, ABD yönetiminin, işgale gerekçe olarak Saddam Hüseyin’in kitle imha silahları geliştirdiği ve bunu terör örgütleriyle paylaşabileceğini ileri sürmesiydi.
Dönemin ABD Başkanı George W. Bush, 2002’de Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğunu ve bu silahları terörist gruplara vermekle tehdit ettiğini öne sürdü.
Savaşa gerekçe gösterilen bu iddia, işgalin ilk yılı boyunca tartışıldı ancak Saddam rejimi devrildikten sonra, ülkede kitle imha silahlarına yönelik kanıtlar bir türlü ortaya çıkmadı.
ABD Senatosu İstihbarat Komitesi, bir yıl sonra 2004’te Irak’ta kitle imha silahları iddialarının yanlış olduğunu kabul etti. Ancak bu açıklama kamuoyunda yeterince yankı bulmadı ve ABD’nin Irak’a müdahale etmesine yol açan gerekçelerden biri olarak kalmaya devam etti.
Irak’ta kurulan bir komisyon, 2005’te Irak’ın kitle imha silahları olmadığı sonucuna vardı.
Dünyayı bu asılsız bilgiyle yanıltan Bush ise ancak 2011’de kitle imha silahları iddialarının doğru olmadığını kabul etti.
İddianın ana kaynağı New York Times gazetesiydi ve bu asılsız iddia yıllarca gazetenin itibarı her söz konusu olduğunda gündeme geldi.
Yüz binlerce Iraklı öldü, ABD 1,5 trilyon dolar harcadı
Irak işgali beklenenden hızlı gerçekleşti ve Bağdat kısa sürede düştü ancak işgal sonrasında Irak’ta direnişçilerle ABD güçleri arasında şiddetli çatışmalar yaşandı, ülkede siyasi ve etnik gerilim arttı.
Brown Üniversitesinin BM için yaptığı çalışmada, işgalde sivil kayıplarının 275 bin ila 306 bin civarında olduğu ifade ediliyor ancak resmi olmayan rakamlara göre savaşta hayatını kaybeden sivil sayısının 500 bine yakın olduğu tahmin ediliyor.
ABD’nin savaşta 4 bin 431 askeri öldü, 31 bin 994 askeri yaralandı. Amerikan ordusunun 8 yıllık aktif savaşının hazineye maliyetinin 1,5 trilyon dolardan fazla olduğu belirtiliyor.
Irak işgalinin nedeni üzerine olduğu gibi sonuçları üzerine de fazlaca tartışma bulunuyor.
İşgalin maliyetinin yanı sıra birçok uzman, savaşın Irak’taki siyasi ve mezhepsel gerilimleri artırdığını, ülkeyi istikrarsızlaştırdığını ve ABD’nin itibarına zarar verdiğini savunuyor.
İşgal, bölgedeki istikrarsızlığı artırdı
Öte yandan işgalin, bölgedeki istikrarsızlığı artırdığı, terör örgütü DEAŞ gibi radikal grupların yükselişine neden olduğu, PKK gibi terörist örgütlerin faaliyet alanının genişlemesine imkan tanıdığı bölgedeki gelişmelerle görülüyor.
İşgalin ikinci yılında Irak’ta çıkarılan anayasa ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ilan edildi, bölgede milletvekilliği ve cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılmaya başlandı.
İşgal, Irak’taki siyasi ve mezhepsel ayrışmalar, ABD’nin dış politikası ve Orta Doğu üzerinde uzun vadeli etkileri olan önemli bir olay olarak anılıyor.
2011’de çekilen ABD 2014’te geri dönmek zorunda kaldı
ABD’de 2008 seçimlerini kazanan eski Başkan Barack Obama’nın seçim vaatlerinden biri Irak savaşını bitirip Amerikan askerlerini ülkeden çekmekti.
Obama bu vaadini 2011’de gerçekleştirdi ve Irak’taki askerlerinin büyük bir çoğunluğunu çekti ancak 2014’te DEAŞ’ın yükselişiyle birlikte Obama tekrar bu ülkeye asker göndermek zorunda kaldı.
DEAŞ terör örgütü önceleri Suriye’de varlık gösterirken 2014’te başta Musul olmak üzere ülkenin orta kesimlerinin büyük bir kısmını işgal etti ve başkent Bağdat’a doğru ilerlemeye başladı. Bu durum, Irak hükümeti ve uluslararası toplum tarafından büyük bir tehdit olarak değerlendirildi. Bu nedenle ABD yönetimi, Irak’a yeniden müdahale etme kararı aldı.
ABD öncelikle hava saldırılarıyla DEAŞ hedeflerini vurdu ancak daha sonra büyük ölçüde komuta kontrolünü kaybeden Irak ordusuna lojistik ve eğitim desteği vermek üzere ülkeye asker sevk etti.
DEAŞ, 2017’den itibaren Irak ve Suriye’de büyük ölçüde yenilgiye uğratıldı ancak halen Irak’ta resmi rakamlara göre 2 bin 500 ABD askeri bulunuyor.
Irak işgaline yol açan Askeri Güç Kullanma Yetki Yasası Kongrede
ABD, 2017 Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi ile 2018 Ulusal Savunma Strateji Belgelerinde, terörle mücadelenin artık bir öncelik olmadığı, Washington için Çin ve Rusya ile “büyük güç” rekabetinin daha öncelikli olduğu vurgulandı.
Bu strateji belgeleri ışığında hem eski Başkan Donald Trump hem de mevcut Başkan Joe Biden, Çin’i çevrelemek üzere Hint-Pasifik bölgesine ağırlık verdi.
Biden, Ağustos 2021’de Afganistan’dan tamamen çekildi ve Afganistan savaşının bittiğini resmen ilan etti.
Ancak ABD halen Irak’ta DEAŞ ile mücadele kapsamında münferit operasyonlar düzenliyor, Irak ordusuna taktiksel destek ve eğitim veriyor.
Biden yönetimi de Obama ve Trump yönetimleri gibi 2002’de Bush’a Irak’ı işgal imkanı veren “Askeri Güç Kullanma Yetki (AUMF)” yasasını Irak ve Suriye’deki askeri faaliyetlerine yasal dayanak olarak kullanıyor.
Bu yasa Amerikan kamuoyunda Orta Doğu’da sonu gelmeyen savaşların müsebbibi olarak görülüyor ve kaldırılması yıllardır Kongrede tartışılıyor.
16 Mart 2023’te ilgili yasanın ABD başkanına verdiği yetkiyi geri alan bir tasarı Senato Genel Kuruluna getirildi.
Tasarı ön oylamada 27’ye karşı 68 oyla kabul edildi ve tasarının Senatoda bu hafta nihai oylaması yapılacak.
Senato Dış İlişkiler Komitesi, son üç yılda iki kez yetkinin feshedilmesi için oy kullandı.
Yetkinin yürürlükten kaldırılması için Temsilciler Meclisi ve Başkan Joe Biden’ın da onayından geçmesi gerekiyor.
Tasarıyı destekleyenler, 2002 yılında alınan kararın artık geçerli olmadığını ve ABD’nin Irak’taki askeri varlığının sona ermesi gerektiğini savunuyor.
Ancak ABD’nin askeri desteği olmadan Irak ordusunun ülke güvenliğini sağlayıp sağlayamayacağı halen tartışma konusu.
İşgalin 20’nci yılında Irak hala siyasi ve güvenlik sorunları ile karşı karşıya ve ülkede hala terör faaliyetleri, etnik ve mezhepsel gerilimler yaşanıyor.
Irak’ta siyasi kırılganlığın yanı sıra ekonomik ve enerji güvenliğine yönelik risklere de dikkat çekiliyor.
Dünyanın önemli petrol kaynaklarına sahip ve ana gelir kaynağı petrol olan Irak’ta ABD işgaliyle başlayan istikrarsızlık ve çatışma sonucunda petrol endüstrisinde düşük üretim kapasitesi, yetersiz altyapı ve yolsuzluk nedeniyle ciddi sorunlar yaşanıyor.
Hem sivil kayıpları hem de maliyeti itibariyle ağır sonuçları olan işgalden 20 yıl sonra bile Irak’ın geleceği konusunda güvenlik ve siyasi istikrar endişeleri sürüyor.