ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörü Bilgay Duman, Irak’ta yaşanan son gelişmeleri AA Analiz Masası için değerlendirdi.
***
2021’in bitmesiyle devlet oluşunun yüzüncü yılını tamamlayan ve bu anlamıyla “bir asırlık devlet” olan Irak, 100 yıllık geçmişe rağmen bugün itibarıyla yeni kurulan bir devletin sıkıntılarını yaşıyor. Zira Irak, 2003’te ABD’nin işgali sonrasında oluşan idari ve siyasal düzeni oturtabilmiş değil. Nitekim 2003’ten sonra yapılan seçimler ve hükûmet kurma süreçleri incelendiğinde, hükûmet kurma süresinin uzunluğu dikkati çekiyor. Aynı şekilde Irak 2022’ye de sancılı giriyor. 10 Ekim 2021’de yapılan Irak’ın ilk erken parlamento seçimlerinin ardından Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği (IBYSK) seçim sonuçlarını ancak 50 gün sonra açıklayabilmişti. Seçim sonuçlarına İran yanlısı Şii milis grupların öncülüğündeki Fetih Koalisyonu’nun itiraz etmesi nedeniyle de Irak Federal Yüksek Mahkemesi (IFYM) tarafından sonuçlar ancak 26 Aralık’ta onaylanabildi. Seçim sonuçlarının IFYM tarafından onaylanmasının ardından resmi hükûmet kurma takvimi işlemeye başladı. Ancak hükûmet kurulmasına ilişkin anayasal bir takvim belirlenmiş olsa da Irak’taki siyasi çekişme, belirsizlik ve pazarlıklar, hükûmet kurma süreçlerini zaman zaman 9 aya kadar uzattı. Bu anlamıyla seçim sonrası oluşan dengenin olası hükûmet kurma senaryolarını farklılaştırması söz konusu.
Irak’taki farklı gruplar devlete hizmet yerine grupsal çıkar odaklı hareket ediyor.
Hükûmete ilişkin anayasal takvim nasıl işliyor?
Irak Anayasası’nın 54. maddesine göre seçim sonuçlarının onaylamasının ardından cumhurbaşkanı 15 gün içerisinde yeni parlamentoyu toplamakla sorumlu. Nitekim Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih de yeni parlamentonun toplanması için bir çağrıda bulunarak 9 Ocak 2022 tarihini belirledi. Anayasal takvime göre yeni parlamentonun ilk oturumundan itibaren 30 gün içerisinde yeni cumhurbaşkanının seçilmesi gerekiyor. Yeni cumhurbaşkanı seçildikten sonra 15 gün içerisinde de parlamentodaki “en büyük kitle”nin başbakan adayına hükûmeti kurmayı teklif etmek zorunda. Hükûmeti kurmakla görevlendirilen başbakan adayı ise tekliften sonra 30 gün içerisinde kabineyi oluşturmakla yükümlü. Hükûmet kurması teklif edilen başbakan adayı bunda başarısız olur ya da parlamentodan güvenoyu alamazsa Cumhurbaşkanı’nın 15 gün içerisinde yeni bir adaya hükûmeti kurmayı teklif etmesi gerekiyor. Hükûmetin kurulması için parlamentoda mutlak çoğunluk lazım. Mutlak çoğunluk parlamento oturumuna katılan üyelerin yarıdan bir fazlasının onayıyla sağlanıyor ve bakanlar tek tek oylanıyor. Son Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin 6 Mayıs 2020’de kurduğu hükûmete ilişkin ilk oturumda sunduğu 22 bakandan ancak 15’i güvenoyu alabilmiş, sonraki süreçte 7 bakan farklı dönemlerde seçilmişti. Bu noktada yeni hükûmeti kuracak başbakanın da 329 milletvekiline sahip Irak Parlamentosunun tüm üyelerinin oturuma katıldığı durumda 165 milletvekilini garanti etmesi gerekiyor. Ancak Irak’ta siyasi kamplaşma ve kutuplaşma, hükûmet kurma sürecinin her aşamasında etkili oluyor.
Etnik ve mezhepsel paylaşım
2003 sonrası Irak’ın temel siyasi dinamiği kimlik bazlı paylaşım. 2003’ten bu yana başbakanlığı Şiiler alırken cumhurbaşkanı Kürtlerden, parlamento başkanı ise Sünnilerden seçildi. Bu kişilerin yardımcılıklarına ise kendi grubundan olmayan iki yardımcı atandı. Örneğin cumhurbaşkanı Kürt olduğu için yardımcılarından biri Sünni Arap, diğeri ise Şii Arap oldu. Bu durum anayasal bir kural olmamakla birlikte siyasi teamüle dönüşmüş durumda. Ayrıca 2003’ten bu zamana kadar kurulan bütün hükûmetler de parlamentoya girmeye hak kazanan bütün grupların içerisinde yer aldığı kabineler oldu. Bunlar “ulusal birlik hükûmeti” olarak adlandırıldı. Buna rağmen ülke çapında yönetim birliği sağlanamadı. Hatta hükûmeti denetleyecek bir muhalefet olmayınca, pozisyonundan memnun olmayan taraflar, hükûmet içi muhalefete başladı ve bu da yönetimdeki kutuplaşmayı ve kimlik bazlı siyaseti artırdı. Bütün gruplar devlet kimliğine hizmet yerine grupsal çıkar odaklı hareket etti. Böylece devlet kurumsallaşması ve bütüncül yönetim yerine bozulmuş devlet yapısı, liyakate dayanmayan ve işlemez bir yönetim süreci ortaya çıktı.
Bu süreç içerisinde grup içi rekabetin de son dönemde arttığı görülüyor. Özellikle 10 Ekim 2021’de gerçekleştirilen parlamento seçimleri bunun en önemli göstergesi oldu. Özellikle hükûmetin kurucu gücü Şiiler arasında yaşanan çekişme, hem seçim öncesi hem de seçim sonrası süreçte son derece kritik. Nitekim seçimde 73 milletvekili ile parlamentoda en fazla sandalyeye sahip Mukteda es-Sadr ile İran’a yakın gruplar olan 33 sandalyeye sahip Nuri el-Maliki’nin liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu ve 17 sandalye sahip Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu arasındaki çekişme nedeniyle siyaset oldukça gerildi.
Mukteda es-Sadr’ın “ulusal birlik hükûmeti” yerine “ulusal çoğunluk hükûmeti” kurulmasına yönelik açıklamaları ve tüm Şii gruplar arasında seçim sonrası yapılan toplantıya rağmen Sadr’ın tutumunu değiştirmemesi ve Amiri’nin seçimlerin iptali için IFYM’ye başvuru yapması tansiyonu iyice yükseltti.
Hükûmete ilişkin senaryolar
Bu gerginlik içerisinde en önemli mesele Şii grupların uzlaşıp uzlaşamayacağı. Irak Parlamentosunda en fazla sandalyeye sahip olan Sadr’ın önünde birkaç seçenek var. Mevcut durum itibarıyla Sadr’ın hem seçim öncesi hem de sonrasında 31 sandalyeye sahip Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) Başkanı Mesut Barzani ve seçimlerde aldığı 37 milletvekili ile ikinci siyasi grup olan Muhammed Halbusi (Sünni) liderliğindeki Takaddum Koalisyonunu yanına alarak çoğunluk hükûmeti kurması, matematiksel olarak mümkün.
Zira bir diğer Sünni Arapların çoğunluk olduğu oluşum niteliğindeki ve bazı bağımsız milletvekillerinin yanı sıra bazı küçük Sünni grupların da katılımı ile 34 sandalyeye sahip olan Hamis Hancer öncülüğündeki Azim Koalisyonunun hükûmet görüşmelerinde Takaddum Koalisyonu ile hareket etme kararı alması, önemli bir adım.
Bu grupların bir araya gelmesiyle oluşacak denklem Sadr’ın hükûmet kurması için yeter sayıdan daha fazlasını barındırıyor. Ancak hem KDP, hem de Sünni grupların Şiiler arasındaki çekişme nedeniyle tedirgin olduğu ve Sadr’ın karşısında duran Kanun Devleti Koalisyonu ve Fetih Koalisyonu ile de diyaloğu koparmadığı görülüyor. Burada Sadr için esas zorlayıcı nokta Sadr’ın bundan önceki süreçler de çok kez şahit olunduğu gibi tutarlı bir siyaset üretememesi. Bu nedenle Kürtler ve Sünnilerin Şiiler arasındaki dengeler oturmadan net bir adım atmasını beklemek mümkün görünmüyor.
Bu noktada Sadr’ın seçenekleri arasında “ulusal çoğunluk muhalefeti” fikrini de benimsiyor olması dikkatlerden kaçmamalı. Buradan hareketle Sadr’ın muhalefet hareketine yönelmesi durumunda, seçimin avantajlı grupları olan KDP ve Sünnilerin Sadr’a rakip kesimle anlaşması da muhtemel. Nitekim KDP ve Sünnilerin sandalye sayısı düşünüldüğünde muhalefette kalmak istemeyecekleri, yönetimsel sürece ortak olma yönünde hareket edebilecekleri söylenebilir.
İktidarı denetleyen bir muhalefetin olmayışı hükûmet içinde muhalif yapılara ve kimlik bazlı kutuplaşmaya kapı araladı.
Kürtler arasında da muhtemel bir ayrışma söz konusu
Bununla birlikte Kürtler ve Sünniler açısından da bazı sorunlu alanlar var. Özellikle Kürtlere verilen cumhurbaşkanlığı ve Sünnilere verilen parlamento başkanlığı konusunda da belirsizlik sürüyor. Özellikle bugüne kadar cumhurbaşkanlığı makamını alan Talabani ailesinin önderliğindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Mesut Barzani liderliğindeki KDP arasında 2018 seçimlerinden sonra cumhurbaşkanlığı konusunda yaşanan çekişme halen hafızalarda.
Her ne kadar KDP’nin bütün Kürt partileri bütünleştirici adımlar atarak Kürtlerin başat aktörü olmak konusunda bir tavır izlediği görülse bile diğer gruplara karşı sağladığı üstünlüğü de kullanmak istediği konuşuluyor. Bu noktada Kürtler arasında ayrışma yaşanabileceğini de öngörmek mümkün. Buradan hareketle Irak’taki kara bulutların çabuk dağılmayacağını söylemek yanlış olmaz.
[Bilgay Duman, ORSAM Irak Çalışmaları Koordinatörüdür]