Yaklaşık 145 milyar varillik kanıtlanmış petrol rezerviyle dünyada beşinci sırada yer alan ve günlük 4,5 milyon varili aşan üretimiyle Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünün (OPEC) ikinci büyük üreticisi konumundaki Irak, kaynakların kötü kullanımı ve petrol gelirlerinin adaletsiz paylaştırılması nedeniyle uzun yıllardır sıkıntı yaşıyor.
Ülkede, 2006’da idam edilen devrik lider Saddam Hüseyin’in 1980’de İran ile girdiği 8 yıl süren savaşın ağır bilançosu ile başlayan kısır döngü, Kuveyt’in işgalinin ardından Birleşmiş Milletler’in uyguladığı ağır ekonomik ambargo ile daha büyük bir açmaza girdi.
Irak, 2003’te ABD’nin işgalinden sonra ambargodan kurtuldu ancak zengin petrol rezervleriyle ciddi gelir etse de iç çatışmalar ve yolsuzluk nedeniyle ülkenin yeniden inşası tamamlanamadı.
Terör örgütü DEAŞ’ın ortaya çıktığı 2014’te petrol fiyatlarında da düşüşün yaşanmasıyla kırılgan bir yapıya sahip ve büyük oranda petrol gelirine dayalı Irak ekonomisi yeni bir darbe aldı. İç ve dış borcu katlanarak artan ülkenin ekonomisi ciddi bir küçülme yaşadı ve ülkede faaliyet gösteren uluslararası petrol şirketlerine ödemelerde aksaklıklar yaşanmaya başlandı.
Irak hükümetinin sözleşme şartlarına uymaması ise zaten düşük olan getiri oranlarını uluslararası petrol şirketleri için ekonomik olmaktan çıkardı. Ayrıca, Bağdat’ın sözleşme gereği şirketlerin kayıplarını telafi etmek ve buna bir çözüm bulmak için isteksiz davranması da yatırımcıları zora soktu.
Geçen yıl yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ortaya çıkmasının ardından petrol fiyatlarında görülen ani düşüş, mevcut krizin daha da derinleşmesine yol açtı. Bu durumun oluşturduğu zorlu yatırım ortamı, mevcut faaliyetlerini durdurarak ülkeden çekilme kararı alan uluslararası petrol şirketinin sayısının gün geçtikçe artmasına neden oldu.
Irak Petrol Bakanı İhsan Abdulcebbar’ın bp’nin ülkeden çekilmek, Lukoil’in ise Batı Kurna 2’deki hisselerini resmi olarak Çin şirketlerine satmak istediğini açıklamasıyla konu yeniden gündeme geldi.
Abduccebbar, ExxonMobil ve Royal Dutch Shell gibi diğer büyük petrol şirketlerinin ülkeden çekildiğine işaret ederek, Irak’taki yatırım ortamının büyük yatırımcıları korumaya uygun olmadığını, bu nedenle yatırımcıların başka pazar ya da ortaklar aradığını ifade etti.
Petrol sahalarındaki hisselerini satarak ülkeden çekilen şirketlere hala ödeme yapılamadığını da belirten Abdulcebbar, ülkedeki “yıkıcı yatırım ortamı”na dikkati çekti.
Söz konusu uluslararası petrol şirketleri sessiz kalmaya devam ederken, Bakanın açıklamaları dikkatleri yeniden petrol şirketlerinin bulunduğu sahalara çevirdi.
“Petrol sahalarının işletilmesi için Çin’e imtiyaz verilebilir”
Uluslararası Petrol Ekonomisti Mamdouh Salameh, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Irak’ta faaliyet gösteren yabancı petrol şirketlerinin bölgeden çekilmek istemesinin birden fazla nedeni olduğunu söyledi.
Yolsuzluklar nedeniyle milyarlarca dolarlık petrol gelirinin ülke dışına çıkarıldığını dile getiren Salameh, “Irak’ın mali açıdan iflas etmesi nedeniyle yabancı petrol şirketleri hizmetlerinin karşılığını alamadı. Ülkedeki yoğun bürokratik süreçler de yeni petrol ve gaz projelerinin yürütülmesini engelliyor.” diye konuştu.
Öte yandan, İran petrolünün büyük bölümünün Irak petrolü olarak etiketlenerek ihraç edildiğine dikkati çeken Salameh, şunları kaydetti:
“Irak-İran sınırında birçok petrol sahası bulunuyor ve bunlardan bazıları her iki ülke topraklarına da yayılmış durumda. Irak’ın dev Mecnun sahası, İran topraklarına kadar uzanıyor. İran kendi tarafında, Irak kendi tarafında üretim yapıyor ama petrol aynı. Diğer bölgelerde ise İran, Irak’a rafine edilmiş petrol ürünleri sağlıyor ve karşılığında Irak’tan petrol ithal ediyor. Yabancı petrol şirketleri, Irak’ta ürettikleri petrolün İran petrolüyle beraber ihraç edilmesinden dolayı ABD’nin yaptırımlarını ihlal eden taraf olarak görünmek istemiyor.”
Irak’ın dev petrol sahası Rumeyla’yı bp’nin Çinli bir şirket ile beraber işlettiğini anımsatan Salameh, “Dolayısıyla burayı Çin’in kendi başına işletmeye devam edeceğini unutmayın. Irak, uluslararası petrol şirketleri tarafından boşaltılan Mecnun ve Batı Kurna gibi diğer dev petrol sahalarını işletmesi için de Çin’e imtiyaz verilebilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Irak petrol sektörünün en büyük yabancı yatırımcısı Rusya’nın yerini Çin aldı
Irak’taki petrol faaliyetlerini durdurma kararlarıyla gündeme gelen bp, Lukoil, Shell ve ExxonMobil, ülkenin güneyindeki petrol sahaları başta olmak üzere birçok bölgesinde petrol arama ve çıkarma çalışmaları yapan başlıca uluslararası petrol şirketleri arasında yer alıyor.
Irak’ta petrol aramalarına en erken başlayan şirketlerden olan bp, ana yüklenicisi olduğu ve Çinli şirketin de yer aldığı bir ortak girişim şirketiyle birlikte işlettiği dünyanın en büyük petrol sahalarından Rumeyla’daki yüzde 38’lik hissesini devrederek çekilmek istiyor.
Rus petrol şirketi Lukoil de yüzde 75’lik hissesine sahip olduğu Batı Kurna 2 sahasındaki hisselerini Çin şirketlerine satmayı planlıyor.
Ülkede uzun yıllardır petrol arama ve çıkarma faaliyetlerinde bulunan Shell ise 2018’de ülkedeki doğal gaz faaliyetlerine odaklanmayı planladığı gerekçesiyle Basra’daki dev Mecnun petrol sahasındaki imtiyazlarından vazgeçerek tüm haklarını Irak devlet şirketi Basra Petrol Şirketi’ne devretti.
Aynı dönemde şirketin, Batı Kurna 1 sahasındaki hisselerini de Japon Itochu satın aldı. Söz konusu sahadaki yüzde 32,7’lik hissesinin satışı için görüşmelerine devam eden ABD’li ExxonMobil’in ise borç yükünü azaltma amacıyla sahadan çekilmek istediği ve Irak tarafı ile görüşmelerin devam ettiği belirtiliyor.
Çinli şirketler, tüm bu sahalar için en güçlü potansiyel alıcıların başında geliyor. Çin, ilk olarak 2008-2010 yıllarında Irak’ta, büyük petrol sahalarını geliştirmek için diğer ülkelerin petrol şirketleriyle ortak ihaleler almaya başladı. 2013 yılına gelindiğinde Irak petrol sektörünün en büyük yabancı yatırımcısı Rusya’nın yerini alan Çin, DEAŞ’ın ülkede yükselişe geçtiği dönemde ise Irak’ın ürettiği petrolün neredeyse yarısını ithal eder konumda bulunuyordu.