Özellikle 2015’te imzalanan ancak Trump’ın ülkesini tek taraflı çektiği nükleer anlaşma, iki tarafın attığı adımlarla şu aşamada artık uygulanabilir olmaktan tamamen çıktı.
Devrim Muhafızları Ordusu’nun bünyesinde yer alan ve İran dışındaki askeri-istihbari operasyonlardan sorumlu Kudüs Gücü’nün komutanı olarak resmi pozisyonunun çok ötesinde askeri hatta bazı zamanlarda da siyasi figür olarak görülen Süleymani, İran’ın Orta Doğu’daki politikalarının da baş mimarı olarak biliniyordu.
Süleymani, İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’den sonra ülkenin güvenlik politikalarının belirlenmesinde en büyük etkiye sahip isimlerin başında geliyordu.
Doğrudan Hamaney’e bağlı hareket eden Süleymani, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından 2007’de getirilen uluslararası seyahat yasağına rağmen Suriye ve Irak başta olmak üzere birçok noktada İran’ın askeri operasyonlarını yönetiyordu.
Suriye’de Şam yönetiminin en önemli destekçilerinden biri oldu
Süleymani, 1998’de başına geçtiği Kudüs Gücü’nün bölgedeki etkisini büyük oranda artırdı ve Suriye başta olmak üzere Irak, Lübnan ve Yemen gibi ülkelerde İran’ın nüfuzunu genişletti.
Kasım Süleymani, özellikle Suriye’deki iç savaş sürecinde Beşşar Esed rejimi safında savaşmak üzere getirdiği yabancı milisler üzerinden Kudüs Gücü’nün bu ülkedeki etkinliğini artırdı.
Suriye’de yakın ilişki içinde olduğu Esed rejimine karşı başlayan iç savaşta, Esed’in yanında savaşmak üzere Afganistan’dan, Irak’tan, Lübnan’dan hatta Pakistan’dan Şii milis güçlerini Suriye’ye gönderen Süleymani, 2011’de başlayan iç savaş boyunca Esed rejiminin en önemli destekçilerinden biriydi.
Süleymani’nin öldürülmesi ABD ile İran arasında doğrudan savaş endişesine yol açtı
Trump’ın, ülkesini tek taraflı şekilde nükleer anlaşmadan çekerek İran’a yönelik yaptırımları geri getirdiği 2018’den sonra İran-ABD hattında patlama noktasına gelen gerginliğin en büyük sonucu Süleymani’nin öldürülmesi oldu.
Dönemin Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’nin daveti üzerine Bağdat’a giden Süleymani’nin konvoyu, 3 Ocak 2020’de sabaha karşı ABD ordusuna ait silahlı insansız hava aracından ateşlenen füzeyle hedef alındı.
Saldırıda, Süleymani ve İranlı subayların yanı sıra Haşdi Şabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in de aralarında bulunduğu 5 Iraklı ile toplamda 10 kişi hayatını kaybetti.
Trump, “binlerce ABD askerinin ölümünden sorumlu” olduğunu söylediği Süleymani’yi öldürme emrini kendisinin verdiğini açıklarken saldırı, İran’da öfke ve intikam çağrılarıyla karşılık buldu.
İran lideri Hamaney, aynı gün Süleymani’nin halefi olarak yardımcısı Tuğgeneral İsmail Kaani’yi Kudüs Gücü Komutanlığına atadı.
Irak toprakları üzerinde Washington-Tahran hattında bir süredir devam eden gerginlik de Süleymani’nin öldürülmesiyle kontrolden çıktı.
İran, Irak’taki ABD üssüne füze saldırısı düzenledi
Devrim Muhafızları Ordusu, 8 Ocak’ta sabaha karşı ABD’nin Irak’ın Enbar vilayetinde bulunan Ayn el-Esed Hava Üssü’nü balistik füzelerle vurduğunu duyurdu.
Saldırıyı “Şehit Süleymani’nin intikam operasyonu” şeklinde duyuran Devrim Muhafızları Ordusu, ABD’nin yanıt vermesi halinde “çok daha sert ve ezici” karşılık verileceğini açıkladı.
Bu saldırıların ardından gözler Washington’a çevrildi. ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray’da Ulusal Güvenlik Konseyi’ni topladı.
Trump, daha sonra sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Zayiat ve hasar tespit çalışmaları yapılıyor. Şu ana kadar her şey yolunda.” mesajını verdi.
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ise Amerikan askerlerinin kayıp vermediğini açıkladı.
Ukrayna’ya ait yolcu uçağı Tahran üzerinde vuruldu
Dünya İran ile ABD arasında doğrudan savaş boyutuna evrilen gelişmeleri korkuyla izlerken yerel saatle 06.18’de Tahran’dan Ukrayna’nın başkenti Kiev’e gitmek üzere havalanan Ukrayna Hava Yollarına ait Boeing 737 tipi yolcu uçağı, kalkıştan kısa süre sonra düştü.
Uçakta bulunan 176 kişilik yolcu ve mürettebattan kurtulan olmadı.
İranlı yetkililer, olaydan üç gün sonra yolcu uçağının hava savunma sistemleri tarafından “yanlışlıkla” düşürüldüğünü itiraf etti. Uçağın vurulması İran’da ve ülke dışında büyük tepkiyle karşılanırken Tahran yönetimini zor durumda bıraktı.
İran, nükleer programını ve füze faaliyetlerini hızlandırdı
İran, Süleymani’nin öldürülmesinin ardından ilk adım olarak 5 Ocak 2020’de nükleer anlaşmadaki tüm taahhütlerini askıya aldığını, uranyum zenginleştirme, depolama, araştırma ve geliştirmeyle ilgili anlaşmadaki taahhütlerini durdurduğunu açıkladı.
Tahran yönetimi, bu tarihten sonra yüksek düzeyde uranyum zenginleştirme işlemi dahil bir dizi adım attı.
Nükleer anlaşma öncesinde uranyumu en çok yüzde 20 oranında zenginleştiren İran, bugüne gelindiğinde zenginleştirme oranını tarihinin en yüksek seviyesi olan yüzde 60’a kadar çıkarmış durumda.
Uranyumun yüzde 20 ve üzerinde zenginleştirilmesi, nükleer bomba elde etmeye imkan sağlayacak yüzde 90 saflıkta parçalanabilir uranyuma ulaşmak için önemli bir aşama olarak kabul ediliyor.
İran, bununla birlikte Süleymani suikastından sonra ABD ve Avrupa’nın tüm itirazlarına rağmen balistik füze programını da daha fazla genişletti ve yeni füze denemelerini artırmaya başladı.
İran’da muhafazakarlar Meclis ve hükümette güç kazandı
ABD’nin anlaşmadan çekilmesi ve daha sonra İranlı generalin öldürülmesiyle sonuçlanan Tahran’a yönelik baskılar, ülkede kritik kurumları elinde tutmalarına rağmen nükleer anlaşmanın imzalanmasından sonra popülaritesini kaybeden Batı’ya mesafeli muhafazakar siyasetçilerin yeniden güç kazanmasına, ülkedeki reformist siyasilerin adeta marjinalleşmesine yol açtı.
Nihayetinde Haziran 2021’de yapılan seçimlerde Meclisteki çoğunluğu elinde bulunduran muhafazakarlar büyük başarı elde etti.
Süleymani’nin öldürülmesi bölgenin genel dinamiklerini önemli ölçüde değiştiremedi. Süleymani’nin yerine geçen Kaani, selefinden daha düşük bir profil benimsedi ancak yine de İran’ın bölgesel faaliyetleri ve desteklediği milis gruplarla güçlü ilişkileri sürdü. Buna karşılık İran, Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin intikamını alma vaadini hala gerçekleştiremedi.
Bunun yanı sıra İran, Trump’ın uyguladığı “azami baskı” politikasına rağmen ABD’nin iki ülke arasında kapsamlı anlaşma için öne sürdüğü talepleri kabul etmedi.
Trump’ın “azami baskı” politikası, aslında İran’da yönetimi elinde bulunduran ve muhafazakarların oluşturduğu rejimi daha da güçlendirdi.
Nükleer anlaşma gündemden düştü
Göreve gelmeden önce ABD’de Tahran’a uyguladığı yıkıcı politikalar dahil Trump yönetiminin dış politikadaki tercihlerinin birçoğuna karşı çıkan Joe Biden’ın Ocak 2021’de göreve gelmesi sonrasında İran-ABD hattındaki gerginlik ilk aylarda azalmaya başladı.
Bu dönemde Washington, Trump döneminde tek taraflı çekildiği nükleer anlaşmaya dönüş için Avrupa Birliği’nin (AB) ara buluculuğunda İran ile dolaylı görüşmelere başladı. Görüşmeler sonuca ulaşamadı ve Eylül 2022’de iki ülke arasındaki karmaşık sorunların çözülememesi nedeniyle askıya alındı.
Biden’ın Trump’a nispeten ılımlı yaklaşımı başkan olduktan sonra eyleme dökülmedi. Bu dönemde ABD yönetimi, özellikle İran’ın Rusya’ya Ukrayna’ya karşı kullanmak üzere silah sevkiyatı yaparak savaşa müdahil olduğu gerekçesiyle Tahran’a yaptırımları artırdı.
ABD’nin yaptırımları artırması ve karşılığında Tahran’ın özelikle Süleymani’nin öldürülmesinden sonra Tahran’ın nükleer anlaşmadaki taahhütlerinden adım adım vazgeçmesiyle yeniden canlandırılması için çaba harcanan nükleer anlaşma gündemden düştü.
İsrail’in Suriye’de Süleymani’nin arkadaşı İranlı generali öldürmesi ve intikam vaadi
İran ile ABD ve İsrail arasındaki gerginlik devam ederken 12 Aralık 2023’te Tahran, İsrail’in Suriye’ye saldırısında iki askerinin öldürüldüğünü duyurdu.
Bunun ardından 25 Aralık’ta Devrim Muhafızları Ordusunun Suriye’deki komutanlarından Razi Musevi, İsrail’in Şam yakınlarına düzenlediği füze saldırısında hayatını kaybetti.
İranlı yetkililer, Musevi’nin, Kasım Süleymani’nin silah arkadaşlarından biri olduğunu duyurdu. Saldırının ardından İranlı yetkililer “İsrail’e bedel ödetme” vaadinde bulundu.
Devrim Muhafızları Ordusu Sözcüsü Ramazan Şerif’in, Musevi ile ilgili düzenlenen törende Hamas’ın 7 Ekim’de İsrail’e düzenlediği “Aksa Tufanı” adı verilen saldırıların Süleymani suikastının intikamlarından biri olduğuna dair iddiada bulunması İran’ın intikam vaatlerini yeniden gündeme taşıdı.
Şerif’in açıklamasını önce Hamas daha sonra Devrim Muhafızları Ordusu Genel Komutanı Hüseyin Selami, yalanladı.
Selami, konuyla ilgili açıklamasında Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırılarının Filistinliler tarafından tasarlanarak uygulandığını belirterek, Süleymani’nin intikamını ise henüz almadıklarını söyledi.