Tahran ile Pekin arasında 27 Mart’ta imzalanan 25 yıllık iş birliği anlaşması İran kamuoyunda “güç dengesi gözetilmeksizin Çin ile masaya oturulduğu ve tavizler verildiği” şeklinde söylemlere kapı aralarken, ABD’de Cumhuriyetçilerin Biden’a karşı ellerine geçirdikleri bir koz olarak değerlendiriliyor.
İlk defa Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2016’daki Tahran ziyaretinde gündeme gelen 25 yılı içeren stratejik anlaşmanın ayrıntıları her ne kadar kamuoyuyla paylaşılmasa da yayımlanan genel taslağa göre, İran’la Çin arasında “ekonomi, askeri, güvenlik, teknoloji ve enerji” alanlarında iş birliği öngörülüyor.
ABD’nin Virginia eyaletindeki George Mason Üniversitesinde araştırma görevlisi olan İranlı uluslararası ilişkiler uzmanı Dr. Ümit Şükri, AA muhabirine yaptığı açıklamada, söz konusu anlaşmanın ABD’deki yansımalarını değerlendirdi.
Şükri, “İran-Çin Kalkınma İş Birliği Anlaşması, ABD’de hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar arasında yankı buldu. Cumhuriyetçiler bunu Biden ve Demokratlara karşı bir koz olarak kullanıyor.” dedi.
“Biden’ın yeni bir yol haritası belirlemesi gündeme geldi”
ABD Başkanı Biden’ın “Çin ile İran arasındaki artan iş birliğinden endişe duyup duymadıkları” yönündeki bir soruya “bu ortaklıktan uzun yıllardır endişe duydukları” şeklinde yanıt verdiğini hatırlatan Şükri, “Biden hükümeti tam yerleşmeden, böyle bir konuyla karşılaştı. Bu durumda Biden kanadının bundan fazla bir tepki göstereceğini beklemiyorum.” dedi.
Anlaşmanın ABD medyasında ne şekilde yer bulduğuna ilişkin ise Şükri, “Gazeteler, İran-Çin anlaşmasına birinci veya ikinci sayfalarında yer verdi. Konuyla ilgili köşe yazıları yazıldı. Genelde Biden’ın dış politikası eleştirildi, yeni bir yol haritası belirlemesi gündeme geldi. Trump döneminde ABD hegemonyasının zedelendiğini kaydeden medya, söz konusu anlaşma göz önüne alınarak İran’a yönelik politikanın yeniden belirlenmesini istiyor.” ifadelerini kullandı.
“Beyaz Saray’da yaptırımların kaldırılması konuşuluyor”
Tahran yönetiminin Çin’le yaptığı 25 yıllık stratejik anlaşmanın nükleer anlaşmaya etkilerini değerlendiren Şükri, “30 Mart’ta ABD’nin tanınan “politico” sitesi, Beyaz Saray’da, ‘İran’ın müzakereye dönmesi için ekonomik yaptırımların kaldırılması’ konusunun konuşulduğunu yazdı. Biden yönetimi, nükleer müzakere konusunda yeniden masaya oturmak için İran’da haziran ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini bekliyor. Seçim sonrası bu konuları yeni hükümetle konuşmak istiyor.” dedi.
“Trump döneminde ABD, İran’ın balistik füze sistemleri ile bölgedeki askeri müdahalelerinin ele alındığı yeni bir nükleer anlaşma yapma konusunda ısrarlıydı. Biden bu taleplerden vazgeçmiş gözükmüyor. İran da bu konuların kırmızı çizgisi olduğunu ve pazarlık konusu olmayacağını belirtiyor. Bu noktada düğümlenmiş görülen nükleer anlaşmanın nasıl çözüleceğini düşünüyorsunuz?” şeklindeki soruya ise Şükri, “İran bölge siyasetinden vazgeçmeyecektir. Ama ülkede yaptırımlardan kaynaklı ekonomik kriz nedeniyle önceki bölge siyasetini yumuşatmaya gidebilir ve ABD’yle anlaşmak için belli imtiyazlar verebilir. ABD de bölgedeki etkisini dünyaya göstermek için anlaşmaya yanaşabilir.” yanıtını verdi.
“Biden, İran’ı Çin’e yönlendirmekle suçlanıyor”
Sabancı Üniversitesi Siyaset Bilimi Öğretim Görevlisi Dr. Ezgi Uzun da İran-Çin Kapsamlı İş Birliği Anlaşması’nın ABD’de Biden’a yönelik tepkilere neden olduğunu söyledi.
Uzun, “Amerika’daki medyaya baktığımızda özellikle analistlerden Biden’a tepki olduğunu görüyoruz. Biden, İran’ı Çin’e yönlendirmekle suçlanıyor. Yaptırımları esnetmemesi ve önceden bahsettiği gibi nükleer anlaşmaya kısa sürede dönmemesi eleştiriliyor. İran’ın Çin’e doğru yönlendirildiği algısı var. Bu algının ne kadar doğru veya yanlış olduğunu sorgulamak gerekiyor. Bu anlaşma 2016 itibarıyla Çin’le başlamıştı. Onun için söz konusu anlaşmanın şu an başladığı söylenemez.” ifadelerini kullandı.
“Çin zaten bir süredir İran’la iş birliği yapıyordu”
İran’ın ABD, Rusya ve Çin gibi küresel güçlerle tek taraflı bir politika yürütmediğini, hepsiyle belirli bir mesafede iş birliği yapmaya çalıştığını belirten Uzun, “2015-2016 yıllarında Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani kalkınma politikaları kapsamında Çin’le bu görüşmeleri yapıyordu. Hatta o dönemde bir çok Çinli iş adamının İran’da olduğunu biliyoruz. Uzun zamandır İran üniversitelerinde pek çok Çinli öğrenci eğitim görüyor. Çin zaten bir süredir İran’la iş birliği yapıyordu. Nükleer anlaşma Trump tarafından feshedilmeseydi İran Çin’le bu anlaşmayı daha önceleri yapacaktı.” dedi.
Biden’ın elindeki en önemli kozun ekonomik yaptırımlar olduğuna ve İran’ın yaptırımlar sonrası -düşük fiyatlı da olsa- Çin’e petrol satmaya devam ettiğine işaret eden Uzun, şunları kaydetti:
“Çin’le yapılan anlaşma yaptırımları önemsizleştirmeye yönelik gözüküyor. Bu takdirde ABD İran’a karşı elindeki en önemli kozu kaybedecek gibi duruyor. Fakat, ABD’yle İran arasında nükleer anlaşmaya dönme konusunda gündeme getirilen İran’ın balistik füze programı ve bölgeye müdahaleleri konuları ayrı ayrı ele alınması gereken konular. Bu nedenle Çin’le yapılan anlaşmanın nükleer anlaşmanın seyrine çok da etkisinin olacağını düşünmüyorum.”
Anlaşma, Orta Doğu’daki ABD-Rusya-Çin rekabetinin iz düşümü
Marmara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Bilgehan Alagöz, İran-Çin Kapsamlı İş Birliği Anlaşması’nın Orta Doğu’da ABD, Rusya ve Çin arasında yaşanan büyük rekabetin iz düşümü olduğunu söyledi.
Alagöz, “İran, uzun zamandır ABD’nin yoğun baskısı altında ve önümüzdeki dönemde sıkı bir nükleer müzakere sürecinin olması bekleniyor. ABD’nin nükleer anlaşmaya döneceği bahsedilirken diğer taraftan İran’ın balistik füze programı ve bölgedeki askeri varlığı gündeme getiriliyor. Bu sebeple İran hareket alanını genişletmek için böyle bir anlaşma sürecine girdi.” diye konuştu.
“Çin, dünyadaki küresel aktörlük rolünü ekonomi üzerine bina ediyor”
Çin tarafından bakıldığında, Pekin yönetiminin Kuşak ve Yol Projesi’ne verdiği öneme atıfta bulunan Alagöz, şunları kaydetti:
“Çin, dünyadaki küresel aktörlük rolünü büyük oranda ekonomi siyaseti üzerine bina ediyor. Bu açıdan Orta Doğu merkez olma konumunda. Çin sadece İran’la değil bölge ülkeleriyle yoğun ilişkiler içerisinde. ABD’nin çevreleme siyasetine karşı Çin, ‘bölgedeyim, Orta Doğudayım’ diyerek buradaki nüfuzunu arttırmayı planladığını ortaya koyuyor. Çin açısından anlaşmanın hedefi bölgedeki nüfuzunu arttırmak ve bunun üzerinden ABD’ye bir mesaj vermek.”
İran’ın anlaşmayı dünya kamuoyunda bir tür propaganda aracı olarak ön plana çıkarmasına rağmen, Çin’in böyle bir tutum içerisine girmediğine değinen Alagöz, “Burada Çin’in denge siyaseti gütmeye çalıştığını görüyoruz. Özellikle Suudi Arabistan ve İsrail gibi bölgede yoğun ilişkilerde olduğu ülkeleri ürkütmemek adına Tahran yönetiminin iddia ettiği gibi İran’la stratejik ilişki içerisine girdiği mesajını vermek istemiyor.” dedi.
Alagöz, şöyle konuştu:
“ABD’nin eskisine nazaran Orta Doğu’dan ziyade Uzak Doğu’ya önem vereceği biliniyor. Buna katılmıyorum. Aksine Çin’i çevrelemek için Orta Doğu’da olmak ABD için çok daha hayati bir öneme sahip. Çünkü Çin için Orta Doğu enerji kaynağı ve küresel güç olmasındaki yegane unsur. İran da bu yönden Çin için önemli bir ülke. İran-Çin anlaşması, ABD’de bu yönüyle hoş karşılanmadı. Fakat diplomatik gerilimi ortaya çıkarmamak için üst perdeden tepki gösterilmiyor. İleriki günlerde siyasetin söylemi biraz daha netleşecektir.”