İran’da iki kez cumhurbaşkanlığı adaylığı veto edilmesine rağmen 28 Haziran’da yapılacak cumhurbaşkanı seçiminde yeniden adaylık başvurusu yapan eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, 2005-2013 arasında görev yaptığı iki dönem boyunca hem İran’da hem de dünyada tartışmalı bir isim oldu.
Adaylığının onaylanması halinde güçlü adaylardan biri olabileceği değerlendirilen Ahmedinejad, kayıt işlemleri sonrası düzenlediği basın toplantısında, halkın bir çok kesiminden yeniden cumhurbaşkanı olması konusunda gelen istekler sonucunda adaylık başvurusu yaptığını söyledi.
Cumhurbaşkanı seçilmeden önceki dönemde, 2003-2005 arasında Tahran Belediye Başkanlığı yapan Ahmedinejad, Haziran 2005’te eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani’ye karşı çıktığı cumhurbaşkanı seçimini kazanarak ülkenin altıncı Cumhurbaşkanı seçildi.
Yoksul kesimlere yönelik politikalarıyla öne çıkan Ahmedinejad, dış politikada “şahin” siyaset izledi
Görev yaptığı süreçte mütevazı hayatıyla dikkati çeken Ahmedinejad, özellikle ülkedeki dar gelirli ve yoksul kesimlere yönelik destekleyici politikalar izledi. Bu dönemde “yoksulluk”, “adalet” ve “eşitlik” gibi sloganlarla ekonomik sorunlar içerisindeki İran halkının desteğini kazanan Ahmedinejad, halka doğrudan para yardımı uygulamasını ve bazı alanlarda sübvansiyonlar başlattı.
Dış politika konusunda ise görev yaptığı süre boyunca “şahin” politikalar izleyen Ahmedinejad, özellikle ülkesinin nükleer ve savunma alanındaki konularda Batılı ülkelere karşı “tavizsiz duruş” sergiledi.
Cumhurbaşkanlığı döneminde hem İran’da hem de dünyada tartışmalara yol açan politikalar izleyen Ahmedinejad, ABD ve bazı Avrupa ülkeleri tarafından insan haklarını göz ardı etmekle suçlandı.
2009’da yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi sonrası gösteriler başladı
Ahmedinejad, ikinci dönemine seçildiği 12 Haziran 2009’da yüzde 85 katılım oranıyla yapılan seçimlerde rakibi eski Başbakan Mir Hüseyin Musevi’ye karşı oyların yüzde 64’ünü alarak zafer kazandı. Seçimlerde Musevi’yi destekleyenler seçimlerde “hile” yapıldığı iddiasıyla sonuçlara “benim oyum nerede” sloganıyla tepki gösterince seçim gecesi protestolar başladı.
Musevi’nin kampanyasını yansıttığı için “Yeşil Hareket” olarak adlandırılan protestolar sırasında Musevi, 14 Haziran’da sonuçlara karşı Anayasayı Koruyucular Konseyine resmi itirazda bulununca İran lideri Ali Hamaney, Yeşil Hareket liderlerinin talebi üzerine seçimlerde yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarına ilişkin soruşturma başlatılması talimatını verdi.
Ahmedinejad ise seçimlerin halkın özgür iradesini yansıttığını ve İran için “büyük bir zafer” olduğunu söyledi.
Yaklaşık bir hafta devam eden gösterilerde resmi rakamlara göre en az 32 kişi hayatını kaybetti, binlerce kişi gözaltına alındı.
Bu süreçte İran lideri Hamaney, Ahmedinejad’a destek verdi.
İran lideri Hamaney ile ayrışma süreci
Ahmedinejad, ikinci döneminde İstihbarat Bakanı Gulam Hüseyin Muhsini Ejei’yi görevden alması nedeniyle ülke lideri Hamaney’in tepkisini çekti.
Bu dönemden sonra Hamaney’in, “Ahmedinejad’ın atamalarına onay vermemesi” sonucu ikili arasında anlaşmazlıklar yaşanmaya başladı.
Ahmedinejad’ın 2013 yılında görevinin sona ermesinin ardından, kadroları tasfiye edildi daha sonra kendisine yakın isimler aleyhinde soruşturmalar ve tutuklamalar yapıldı.
Bu süreçte kendi döneminde özgürlükleri kısıtladığı noktasında eleştirilen Ahmedinejad’ın görev süresi bittikten sonra özgürlükleri savunan söylemlerde bulunması dikkati çekiyordu.
Eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin karşısında Mayıs 2017’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmak isteyen Ahmedinejad’ın, Cumhurbaşkanı adayı olmasına Hamaney’den izin çıkmayınca İran lideri ile Ahmedinejad arasındaki anlaşmazlık devam etti.
Ahmedinejad, Cumhurbaşkanlığı dönemindeki yardımcısı Hamid Bakayi’nin “yolsuzluk” suçlamasıyla hapis cezasına çarptırılması üzerine, Mart 2018’de dönemin Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’ye “büyük zulme ortak olmayalım” diyerek yardım çağrısında bulundu.
Kendisine yakın isimler tutuklandı, Laricani kardeşleri hedef aldı
Ahmedinejad, bu süreçte İran lideri Hamaney, dönemin Yargı Erki Başkanı Sadık Amuli Laricani ile kardeşi dönemin Meclis Başkanı Ali Laricani’ye eleştiriler içeren açıklamalar yapmaya başladı. Özellikle Laricani kardeşleri hedef alan Ahmedinejad, 10 yıl boyunca yargıyı yöneten Sadık Laricani’yi yargıdaki yolsuzlukların başında yer almakla suçladı.
Kendi döneminde görev yapmış bakanların da aralarında olduğu 43 üst düzey isim, ülke yönetimine eleştiriler yönelten Ahmedinejad’ı Nisan 2018’de yayınladıkları bir bildiriyle hedef aldı. Bildiride, “ülkeyi karıştırmak isteyen yabancı düşmanlara zemin hazırlamakla” itham edilen Ahmedinejad’a, “devrimin ilkelerine geri dön” çağrısı yapıldı.
Dönemin Yargı Erki Başkanı Laricani’nin görevden alınmasıyla Ahmedinejad’a karşı yönetimin tutumu yumuşadı
Eski Yargı Erki Başkanı Laricani’nin 2019’da İran lideri Hamaney tarafından görevinden alınması ve o dönem Hamaney’den sonra ülkenin lideri olarak gösterilen isimlerden biri olan İbrahim Reisi’nin Yargı Erki Başkanı olarak atanmasıyla Ahmedinejad’a karşı yaklaşım da yumuşamaya başladı.
Buna karşılık Ahmedinejad’ın, 2021’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de 19 Mayıs’ta helikopter kazasında hayatını kaybeden Cumhurbaşkanı Reisi’ye karşı aday olma talebi yine Anayasayı Koruyucular Konseyi tarafından veto edildi.
Ahmedinejad şu anda Meclis ile Anayasayı Koruyucular Konseyi arasındaki anlaşmazlıkları çözen anayasal bir kurum olan Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyinin üyesi olarak görev yapıyor.
Adaylığı iki kez Anayasayı Koruyucular Konseyi tarafından veto edilen eski Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, 28 Haziran’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için yeniden adaylık başvurusunda bulundu.
Adaylığının onaylanması halinde güçlü adaylardan biri olabileceği değerlendirilen Ahmedinejad, kayıt işlemleri sonrası düzenlediği basın toplantısında, halkın bir çok kesiminden yeniden cumhurbaşkanı olması konusunda gelen istekler sonucunda adaylık başvurusu yaptığını söyledi.
Aday olabilmesi için Anayasayı Koruyucular Konseyinin onayını alması gerektiğinin farkında olan Ahmedinejad’ın, son yıllarda bir dönem yaptığı gibi ülke yönetimini doğrudan ve keskin şekilde hedef alan söylemlerden kaçınması dikkatleri çekiyor.