İran’da son dönemde, ülkenin güneydoğusunda yaşayan Sünni Beluçlara yönelik baskıların arttığı ve Beluç mahkumların adil bir yargılama olmaksızın idam edildiği öne sürülüyor.
Bölgedeki insan hakları ihlallerini takip eden Beluç Aktivistleri Örgütü, son aylardaki idamların daha önce de birçok kez gerçekleştiği gibi hukuksuz olduğunu savunuyor.
Merkezi İngiltere’de bulunan Beluç Aktivistleri Örgütü Başkanı Abdullah Arif, AA muhabirine konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede İran’daki Sünni Beluçlara yönelik idamların, ülkenin iç ve dış siyasetindeki gelişmelere göre şekillendiğini söyledi.
Arif, “İran’da Beluçlara uygulanan baskı ve idamlar ülkenin iç, bölge ve uluslararası siyasetine göre şekilleniyor. Biz, zaman zaman Tahran yönetiminin, ‘intikam idamları’ olarak adlandırılan uygulamasına şahit oluyoruz. Rejim muhalifi bir örgüt, silahlı bir eylem düzenlese, rejim bunun acısını hapishanede tutuklu onlarca suçsuz mahkumu idam ederek alabiliyor.” dedi.
Tahran yönetimi ne zaman, Batılı ülkelerle siyasi ilişkilerini geliştirse, uluslararası anlaşmalar imzalayıp iyi ilişkiler kursa, yine Beluçistan bölgesinde idam ve baskıların arttığını savunan Arif, şöyle devam etti:
“Böyle dönemlerde İran, ne kadar insan haklarını ihlal etse de Batılı ülkeler, kendi çıkarları için Tahran yönetiminin hukuksuz uygulamalarını görmezden geliyor. Her ne kadar Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumlar, zaman zaman İran’ın baskıcı uygulamalarını rapor etse de uluslararası bir siyasi irade, bu raporun arkasında kararlılıkla durmadığı için hiçbir yaptırım söz konusu olmuyor ve Tahran yönetimi de ‘hukuk dışı’ uygulamalarına son vermiyor.”
“Kurbanların aileleri seslerini çıkaramıyor”
İran rejiminin Beluçlara yönelik son aylardaki baskılarına değinen Arif, “2019’da 11, 2020’de 16 Beluç idam edildi. Son aylarda bu rakam artış gösterdi. Son iki ayda (2020 Aralık ve 2021 Ocak ayları) 16 Beluç idam edildi. Haksız uygulanan idamlar karşısında kurbanların aileleri, maddi yetersizlik veya istihbarat birimlerinin baskıları nedeniyle seslerini çıkaramıyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.
Arif, 19 Aralık 2020 ile 28 Ocak 2021 tarihleri arasında idamı gerçekleştirilenleri ise şöyle sıraladı:
“Behnam Rigi, Şuayb Rigi, Abdulbasıt Hışt, Hamid Mir Beluçzehi, Mehreban Berahuyi, Hudadad Nuhtani, İlyas Kalenderzehi, Hasan Dehvari, Ümid Mahmudzehi, Mecid Rigi, Cuma Zaruzehi, Hafız Abdulsettar Anşini, Abdurrauf Kebedani, Yunus Cemşidzehi, Şemseddin Bacizehi ve Cavid Dehkan Huld, rejim karşıtı silahlı örgüte üye olmak, emniyet güçlerine silahlı saldırı düzenlemek, uyuşturucu bulundurmak ve cinayet gibi çeşitli gerekçelerle idam edildi.”
“İdamlar kanuna uygun gerçekleştirilmedi” iddiası
Söz konusu idamlarla ilgili adli süreci eleştiren Arif, “Daha önce defalarca olduğu gibi bu sefer de hukuk ayaklar altına alındı. İdamlar kanuna uygun gerçekleştirilmedi. İdam kararını mahkumlar, temyize götürmelerine rağmen temyiz mahkemesinin kararı beklenmeden idamlar yapıldı.” diye konuştu.
İdam edilenlerin sorgu ve mahkeme süreçleri hakkında bilgi veren Arif, “Bu kişilerden hiçbiri adil bir mahkemede şeffaf bir şekilde yargılanmadı. İfadeleri işkence altında alındı. Hasan Dehvari ve Cavid Dehkan Huld gibi bazıları, haklarında çıkarılan idam kararını temyiz mahkemesine taşımışlardı. Fakat temyiz mahkemesinin kararı beklenmeden idam edildiler.” dedi.
“Yakının gelmezse seni idam ederiz”
Hiçbir suçu olmayan bazı insanların, gözaltına alındıktan sonra idam edilmekten kurtulamadıklarını dile getiren Arif, şöyle devam etti:
“Rejim muhalifi veya silahlı örgütle irtibatı olmayan insanlar, sırf akrabalarından biri yurt dışında silahlı örgüt üyesi diye idamla karşı karşıya kalabiliyor. Gözaltına alınan masum insanlar ‘Yakının gelmezse seni idam ederiz’ diye baskı altına alınıyor. İlyas Kalenderzehi ve Hasan Dehvari bu şekilde baskı altına alındı ve yakınlarının gelmemesi nedeniyle idam edildi. Geçtiğimiz günlerde, Emanullah Beluçi ve Abdurrahim Kuhi de aynı gerekçeyle tehdit edildiler.”
“Beluçlara adı konulmamış bir kanun uygulanıyor”
İran yönetiminin Beluçlara yönelik hukuk dışı uygulamalarının temelinde “mezhep ve ırk ayrımcılığı”nın yattığını öne süren Arif, “Beluçlar en sert cezalara çarptırılıyor. Uyuşturucuyla ilgili idamların azaltılması için yeni kanun maddeleri yürürlüğe girdi. Buna göre, idam sayılarının azaltılması öngörüldü. Mehreban Berahuyi ve Hudadad Nuhtani yeni düzenlemeye göre hapis cezası almaları gerekirken idam edildiler. Beluçlara adı konulmamış ülke kanunlarından farklı bir kanun uygulanıyor.” görüşünü dile getirdi.
Arif, İran İstatistik Kurumunun verilerine göre, Beluçistan bölgesinin ülkenin yoksulluk, ekonomi ve okuma yazma oranı yönünden en geri kalmış bölgesi olduğunu bu durumun da idam edilenlerin yakınlarının insan hakları örgütlerine ulaşamamasında etken rol oynadığını belirterek, “Halk, hukuki ve vatandaşlık haklarını savunmakta rejim karşısında aciz kalıyor.” ifadesini kullandı.
Son dönemlerde Sünni Beluçlara yönelik idamların artmasının arkasındaki nedenlerden birinin, ülkedeki ekonomik kriz nedeniyle olası sokak protestolarının önüne geçmek olduğuna işaret eden Arif sözlerini şöyle tamamladı:
“Önümüzdeki günlerde halkın, ekonomik sebeplerle gösteri düzenlemesi kuvvetle muhtemel. Rejim bu tür hukuksuz idamlarla halka, bir ayaklanma halinde acımasızca davranacağı mesajını veriyor.”
İran’ın Pakistan ve Afganistan sınırında yer alan Sistan-Beluçistan eyaletinde çoğunluğunu Sünnilerin oluşturduğu yaklaşık 3 milyon kişi yaşıyor.