Küçük şehirlerde pek görülmeyen bu durum Tahran’da gruplar arasında rekabeti arttırıyor. Ülkede “muhafazakarlar” ve “reformcular” olarak bilinen grupların dışında bu yıl eski İran Meclis Başkan Yardımcısı Ali Mutahhari farklı bir liste ile seçimlere girmeyi tercih etti.
Tahran’da kendi listesi ile seçime giren gruplar arasında Murtaza Ağatehrani öncülüğündeki Payidari Cephesi ile eski Meclis Başkanı Gulamali Haddadadil ile mevcut Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf öncülüğündeki İtilaf Konseyi, eski Dışişleri Bakanı Muttaki Menuçehr öncülüğündeki Vahdet Grubu, millet vekili Hamid Risayi öncülüğündeki Devrim Güçleri Halk Birliği ile eski Meclis Başkanı Ali Mutahhari öncülüğündeki Milletin Sesi dikkatleri çekiyor.
Seçimlerin muhafazakarlar ile radikal muhafazakarlar arasında geçmesi bekleniyor
“Milletin Sesi” dışındaki grupların ortak özelliği muhafazakarlık ile radikal muhafazakarlığın farklı tonlarına sahip olmaları.
Rekabetin muhafazakarlar ile radikal muhafazakarlar arasında geçeceği ön görülen seçimlerde Ali Mutahhari’nin başını çektiği gurubun listesi daha ılımlı çizgide bir seçenek olarak görülüyor.
Seçimleri boykot eden reformcuların yanı sıra seçime gitmeyi gerekli gören, ancak bu şekilde muhafazakarların gücünün azaltılabileceğini savunan reformcu taraflar da çeşitli açıklamalarda bulundu.
Son olarak eski Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, seçimlerde ülkedeki mevcut koşullara açıkça itiraz eden kişilere oy verilmesi çağrısında bulundu. Ruhani’nin bu açıklaması seçime yeni bir boyut kazandırdı.
Üç dönemdir üyesi olduğu Uzmanlar Meclisi seçimlerine adaylığının veto edilmesi sonrası Ruhani’nin seçimleri boykot edeceğine yönelik beklentiler dile getiriliyordu. Ruhani’nin bu açıklaması Mutahhari’nin “milletin sesi” listesine destek olarak yorumlandı.
Radikal muhafazakar gruplar yaptıkları basın toplantılarında “devrime bağlılık”, “düşmana iyi bir cevap verme”, “başörtüsü zorunluluğunun tam uygulanması” gibi vaatlerde bulunurken muhafazakar liste adayları nispeten daha ılımlı söylemlerde bulunarak toplumsal birliğin sağlanması üzerinde durdu.
Mutahhari ise basın toplantısında listelerinin ne muhafazakar ne de reformcu olarak tanımlanmaması gerektiğini vurgulayarak toplumsal sorunların çözülmesi ve itirazın sistem içinde verilmesi üzerinde durdu.
Seçimler, İran’ın uluslararası alanda meşruiyetinin göstergesi
İranlı Siyaset Uzmanı Hamid Ruşençeşm AA muhabirine yaptığı açıklamada ülkede gerçekleştirilecek seçim sürecini değerlendirdi.
Ruşençeşm, İran’da 1 Mart’ta yapılacak seçimlerin bölgesel, küresel ve son 5 yıl da ülke içinde gelişen olaylar çerçevesinde önem arz ettiğini belirterek, “Çünkü bu seçim toplumun son yıllarda tecrübe ettiği olayların yanı sıra bölgede gelişen olaylar, özellikle Gazze savaşı, Karadeniz’de (Rusya-Ukrayna) olan savaş ve uluslararası ilişkilerin değerlendirmesidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Milletvekili seçimleri ve Uzmanlar Meclisi seçimlerini “uluslararası alanda İran’ın siyasi meşruluğunun göstergesi” olarak değerlendiren Ruşençeşm, “İran İslam Cumhuriyeti demokratik bir devlet olduğu için demokrasinin önemli sembollerinden sayılan seçme ve seçilme hakkını iyi göstermelidir” diye konuştu.
Ruşençeşm, yarın yapılacak seçimlerin farklı yönleri ile ülke içinde, bölgede ve uluslararası alanda “çok büyük öneme sahip” olduğunu belirterek, bunun “en hassas seçim” olarak değerlendirilebileceğini söyledi.
Katılım düşük olursa bu toplumun ihtiyaç ve itirazının göstergesi olur
En çok sorulan sorunun halkın seçime katılım oranı olduğunu ifade eden Ruşençeşm, “Bu soru toplumun durumu anlamlandırmaya çalıştığının ve seçime katılımın peşinde olduğunun göstergesidir.” ifadelerinde bulundu.
Ruşençeşm, siyasi katılımın aynı zamanda meşruluğun göstergesi olduğu değerlendirmesinde bulunarak, “Halkın seçime katılımı siyasi aktivistlerin ve gücün göstergesidir, halk vekili tarafından gücünü gösterebilir.” diye konuştu.
Seçime katılımın düşük olmasının da bir anlamı olduğunu dile getiren İranlı uzman, “Bu da (katılmamak) bir mesajdır ve bir anlam taşır. Aynı şekilde bu da dolaylı olarak katılım demektir, eleştiri demektir ve itiraz demektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Ruşençeşm, ülkede seçim yapılması ve adayların belirlenmesine değinerek, “İran’ın değerlendirme ve karar verme sisteminin, toplumun isteğine göre geniş alanı halkın hizmetine sunmaya çalıştığı anlamına geldiğini” söyledi.
Anayasayı Koruyucular Konseyi ve denetleme kurulunun “seçim gücünü en üst düzeye çıkarmaya” çalıştığına şahit olduklarını belirten Ruşençeşm, bunun da seçime katılım yüzdesini kesinlikle etkileyeceğini ifade etti.
Ruşençeşm,”Alınan önlemlere rağmen eğer katılım yüzdesi düşerse bu toplumun ihtiyaç, istek ve itirazlarının göstergesidir, zaman içinde alınan yaraların ve siyasetin iyileştirilmesi için bir mesajdır” dedi.
Seçimlerin siyasi değil dini olarak ele alınması seçmeni olumsuz etkiliyor
Daha fazla katılım sağlanması için siyasi yapılanmanın daha fazla farklılık, çoğunluk ve etkileşime zemin hazırlaması gerektiği değerlendirmesinde bulunan Ruşençeşm şöyle konuştu:
“Tarihi olarak da İran toplumunun siyasi yapılanmasında demokrasiye uygun partililerin yer almadığına şahit oluyoruz. İran da partili siyasetin olmamasından dolayı toplum daha az gruplaşıyor. Toplum partilerden ziyade kişi merkezli seçimleri görüyor.”
Ruşençeşm, İran’da, özellikle muhafazakar kesimde olmak üzere seçime siyasi bir durumdan çok dini bir durum olarak bakıldığını belirterek, “Bu da atmosferi çok fazla ağırlaştırıyor ve bu ağırlık da oy kullanacak kişiler üzerinde olumsuz etki bırakıyor.”