Ülkeyi 1948-1994 yılları arasında yöneten beyaz ırkçı apartheid rejimine karşı özgürlük mücadelesinin efsanevi ismi Nelson Mandela’nın ismi bugün Güney Afrika’yla özdeşleşirken özgürlüğü için büyük bedeller ödediği ülkesi de 1994’ten günümüze, kıtanın en istikrarlı ülkelerinden biri olma özelliğini sürdürüyor.
Mandela’nın mücadelelerle dolu sıra dışı yaşamı ise tarihin en kurumsallaşmış ırkçılığına uğramış ulusunun yara izlerini ve hoşgörüsünü yansıtıyor.
Apartheid karşıtı mücadelenin ön saflarında savaşmış isimlerden Güney Afrikalı fizikçi, dekolonizasyon tarihçisi ve aktivist Prof. Dr. Haroon Aziz, Güney Afrika’nın özgürlük mücadelesini ve Mandela’nın bu mücadeledeki yerini AA muhabirine değerlendirdi.
Nazi modelli ırkçı rejimle mücadele
Aziz, “apartheid” kelimesinin ayrım, ayrıştırma anlamına geldiğini belirterek Güney Afrika’da Ulusal Parti hükümetinin, 1948-1994 yılları arasında beyaz olmayanların aleyhine uyguladığı ırksal ayrım temelli yasa ve politikalarını tanımladığını söyledi.
Nazilerden esinlenerek kurgulanan apartheid rejiminin, ırk ayrımını Nazilerden de ileriye taşıdığına dikkati çeken Aziz, “Apartheid rejimi tarihte ırkçılığı (tüm yönetim seviyelerinde) kanunlaştıran ilk rejimdir. Bu rejimin mimarı, Naziler tarafından eğitilmiştir.” dedi.
Aziz, 1950’lerde direnişin çatı örgütü Afrika Ulusal Kongresinin (ANC) gençlik teşkilatının liderliğine seçilen Mandela’nın Govan Mbeki, Walter Sisulu gibi hareketin diğer önde gelen isimleriyle ülke genelinde geniş çaplı bir pasif direniş örgütlemeyi başardığına dikkati çekerek “Çalışkanlığı ve azmiyle apartheid karşıtı direniş hareketin doğal lideri konumuna gelmişti.” diye konuştu.
O dönem Afrika’nın en iyi ordusuna sahip olan rejimin, 1960’ta ANC’yi yasaklamasıyla hareketin yeraltına çekilmek zorunda kaldığını anlatan Aziz, bunun üzerine Mandela ve arkadaşlarının ANC’nin silahlı kanadı olan Ulusun Mızrağı’nı (Umkhonto we Sizwe) kurduğunu belirtti.
Aziz, Mandela’nın bu dönem Cezayir’e giderek Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) kamplarında askeri eğitim alıp, hareket için uluslararası destek topladıktan sonra ülkesine döndüğünde rejime karşı bir sabotaj kampanyası başlattığını belirterek “Bu eylemlerde yalnızca rejime ait binalar hedef alınıyordu. Hiçbir sivilin zarar görmemesi temel prensipti.” dedi.
Mandela’nın, 1962 yılında rejim güçlerince yakalanarak arkadaşlarıyla idam istemiyle yargılandığını kaydeden Aziz, hiçbir sivile zarar vermemiş olduklarından ötürü ömür boyu hapis cezasına çarptırılarak Robben Adası Hapishanesi’ne gönderildiklerini ifade etti.
Hapishane yılları
Aziz, Mandela’nın 1964 yılından itibaren 18 yıl boyunca kaldığı Robben Adası’nı “dünyanın en insanlık dışı hapishanelerinden biri” olarak nitelendirerek “Buradaki mahkumlara sadece ceza olsun diye hiçbir ekonomik getirisi olmayan taş kırma işi yaptırılırdı. Maruz kalınan muamele insanlık dışıydı. Sürekli fiziksel ve psikolojik şiddet söz konusuydu. Yemekler ise insanın yiyebileceği türden değildi.” dedi.
Mandela ve diğer mahkumların zorlu şartlara rağmen burada kendilerini eğitmeye devam ettiklerini belirten Aziz, bir süre sonra Ada’nın ANC kadrolarının yetiştirildiği bir eğitim merkezi haline gelerek Robben Adası Üniversitesi olarak anılmaya başladığını söyledi.
Aziz, Ada’nın apartheid karşıtı hareketin eğitim merkezi olmasından çekinen rejimin, 1982 yılında Mandela’yı Robben Adası’nın diğer önde gelen mahkumlarıyla daha iyi şartlara sahip Pollsmoor Hapishanesi’ne, daha sonrasında da sağlık sebepleriyle 1988’de Victor Verster Hapishanesi’ne gönderdiğini anlattı.
Güney Afrika’nın ilk siyahi devlet başkanı
Rejimin, 1980’lerde Mandela’nın serbest bırakılması için ulusal ve uluslararası toplumdan gelen yoğun baskılara daha fazla dayanamadığını belirten Aziz, “ANC’nin politik yasağı kalktı. O zaman Mandela ve arkadaşları hakkındaki suçlamalar da düştü. Nihayet 1990 yılında özgürlüğüne kavuştu.” diye konuştu.
Aziz, Mandela’nın serbest bırakıldıktan sonra demokratik geçiş sürecinde ANC’ye liderlik ettiğini ve bu sürecin zorlu ve uzun bir süreç olduğunu belirterek “Güney Afrika’da demokrasiye bir gecede geçilmedi.” dedi.
Mandela’nın, 1994 öncesi Demokratik Güney Afrika Konvansiyonu (CODESA) görüşmelerindeki çözüm odaklı yaklaşımıyla ülkenin demokratik sisteme geçişinde kilit rol oynadığını ifade eden Aziz, 1994’te düzenlenen ilk demokratik seçimlerde ülke tarihinin ilk siyahi devlet başkanı seçildiğini belirtti.
Aziz, Mandela’nın devlet başkanlığı döneminde ülkenin demokratikleşme ve toplumsal uzlaşma sürecinin başarıyla gerçekleştirildiğini belirtse de “Maalesef günümüzde ülkede ekonomik anlamda apartheid devam ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Mandela, hala Güney Afrika’nın birlik olma umudunu temsil ediyor”
Mandela’nın, Güney Afrika Müslüman toplumuyla dayanışma ve birlik içinde çok yakın ilişkiler geliştirdiğine dikkati çeken Aziz, Ahmet Khatrada gibi isimlerin uzun yıllar boyunca en yakınında yer aldığının altını çizdi.
Aziz, Güney Afrikalı Müslümanların da Mandela’ya karşı daima sevgi ve saygı beslediğini vurguladı.
2013’te, 95 yaşında hayata gözlerini yuman Mandela’nın Güney Afrika toplumu için önemine dikkati çeken Aziz, “Mandela, bugün de Güney Afrika’da toplumsal birlik umudunu temsil ediyor.” dedi.