Prof. Dr. Darcy, The Irish Times’ta yayımlanan makalesinde, Gazze’de ve 1990’larda Bosna Hersek’te yaşananlar arasındaki benzerliklere işaret ederek ortak noktalardan birinin uluslararası hukuk kapsamında “derin endişelere” yol açan nüfusun kasıtlı olarak yerinden edilmesi olduğunu belirtti.
Bosna Hersek’te on binlerce kişinin ölümünden sorumlu bulunan Bosnalı Sırp lider Radovan Karadzic’in Srebrenitsa kentinde “Bosnalı Müslümanların hayatta kalabilmek için bölgeyi terk etmekten başka çarelerinin kalmadığı” bir ortam oluşturduğunu hatırlatan Darcy, ayrıca 4 ay boyunca insani yardım konvoylarının kasıtlı olarak engellenmesiyle bölge sakinlerinin temel ihtiyaç maddelerinden mahrum bırakıldığına işaret etti.
Darcy, Bosna Hersek’teki soykırımla Gazze’deki durumun arasındaki paralelliğe dikkati çekerek Karadzic ve diğer sorumluların Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından “etnik temizlikteki” rolleri nedeniyle mahkum edildiğini anımsattı.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) Bosna Hersek’teki iç savaş sırasında ilgili taraflara yaptırımlar uyguladığını, caydırıcılık ve hesap verebilirlik amacıyla Uluslararası Ceza Mahkemesini (UCM) kurduğunu belirten Darcy, öte yandan BMGK’nin Gazze’de yaşananlara yönelik tutumunun “tezat” oluşturduğunu vurguladı.
ABD’nin İsrail’e desteği sivillerin öldürüldüğü saldırılara “yeşil ışık” yakıyor
Darcy, ABD’nin BMGK’de Gazze’de ateşkes kararlarını veto etmesine ek olarak İsrail’e verdiği askeri, mali ve siyasi desteğin Gazze’de on binlerce Filistinlinin ölümüne ve 1,9 milyon kişinin yerinden edilmesine neden olan saldırıların devam etmesine “yeşil ışık” yakmak anlamına geldiğini belirtti.
Gazze’deki gıda, su, yakıt ve diğer temel ihtiyaçlarda kıtlık yaşandığını vurgulayan Darcy, İsrail ordusunun bombardımanlarında konut, tarım arazileri, okul, cami, üniversite ve kamu binalarını hedef aldığına işaret etti.
“İsrail’in amansız saldırıları devam ettikçe ve nüfus kapana kısıldıkça soykırım riski had safhaya çıkmakta”
Darcy, İsrailli yetkililerin Filistinlileri sözde “gönüllü göç” söylemleriyle Gazze dışına gönderme girişiminin uluslararası hukuka aykırı olduğunu bildirerek Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin bireysel ya da kitlesel zorla tahliyeleri ve işgal altındaki topraklardan işgalci gücün ya da başka bir ülkenin topraklarına “nedeni ne olursa olsun” sınır dışı edilmeleri yasakladığını aktardı.
Tehcir ve nüfusun zorla tahliyesinin uluslararası suç olarak kovuşturulduğunu belirten Darcy, UCM’nin Gazze konusunda yargı yetkisine sahip olduğuna işaret etti.
Darcy, Gazze’de yaşanan zulmün sorumluları hakkında tutuklama emri çıkarılmadığı için suçların işlenmesinin engellenemediğini belirterek “Gazze’de, İsrail’in amansız saldırıları devam ettikçe ve nüfus kapana kısıldıkça soykırım riski had safhaya çıkmaktadır. İsrail’in bombardımanlarında öldürülen çok sayıda kişiye ek olarak, İsrail güçleri tarafından Filistinlilerin yargısız infaz edildiğine dair raporlar ortaya çıkmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.