İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği Başkan Yardımcısı Onur Cantimur, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, Türkiye’de ilk defa Türk Dil Kurumunun 2007’de düzenlediği Birinci Türk İşaret Dili Çalıştayı ile 7 Haziran’ın Türk İşaret Dili Bayramı olarak kutlanmaya başladığını hatırlatarak, ilk işitme engelliler okulunun 1889’da Sağır ve Dilsizler Okulu olarak Hamidiye Ticaret Mektebi bünyesinde açıldığını dile getirdi.
Türk İşaret Dili için lisans düzeyinde eğitim programı bulunmadığını, sadece yüksek lisans düzeyinde eğitim olduğunu belirten Cantimur, şu bilgileri paylaştı:
“Milli Eğitim Bakanlığına bağlı Halk Eğitim Merkezleri tarafından 120 saatlik ilk kurda temel iletişim düzeyinde işaret dili veriliyor. İkinci kur olarak 200 saatte orta düzeyde eğitim veriliyor. 200 saatlik bu kursu alanlar ‘eğitmen’ ve ‘tercüman’ olmaya hak kazanıyor. Bir kaç ay İngilizce kurslarına giderek ‘mütercim tercüman’ olunamayacağı gibi halk eğitim kursları ile de işaret dili tercümanı ve eğitmen olunamaz. Bu kurslarda işaret dili kursları 120+200 saat yerine Avrupa Dil Portfolyosu tarafından standardize edilen A1, A2, B1, B2, C1 ve C2 olarak seviyelendirilmelidir. B1 ve üzeri işaret dil yeterliliğine sahip bireyler işaret dili eğitmeni ve tercümanı olabilmelidir. İşaret dil yeterliliği YÖK ve MEB iş birliğinde standart hale getirilebilir. Eğitmenlik belgesi alanların alanda, derneklerde deneyim kazanmadan eğitim vermemesi gerekiyor. Kalifiye insan kaynağı oluşturulması üzerine bir eylem planı, politika belgesinin ivedilikle hazırlanması gerekmektedir.”
Cantimur, dil farklılıklarının bilinmesi ve işaret dilinin diğer diller gibi çaba isteyen bir dil olduğunun anlaşılması gerektiğini vurgulayarak, “Ankara, İstanbul gibi farklı şiveler var. Bilmeyen eğitmenler, codalar veya sağırlar eğitim almış olanlara bu işaret yanlış diyebiliyor. MEB müfredatına bağlı olarak eğitim veriliyor. Ancak farklılıkları da bilmek önemli, nasıl ki bizler sözlü dilde herkesin İstanbul Türkçesi konuşmasını beklemiyorsak şiveler, yöresel farklılıklar sağır toplumunun da kültürel değerleridir. Bilgi kirliliği yaygın, şarkı çevirilerinden işaret dili öğrenilmemesi gerekiyor. Her önüne gelenin işaret dili şarkı videosu çekmesi yanlış işaretleri yaygınlaştırıyor.” diye konuştu.
“İşaret dili bir anadil, aynı zamanda insan hakkı”
Onur Cantimur, üniversitede işaret dili ile ders veren sağır akademisyen Hasan Dikyuva’nın anadili olan işaret dilinde tez savunması yapamadığına değinirken, “ABD’de sadece sağır öğrencilerin kabul edildiği Gallaudet Üniversitesi’nde işaret dili ile tez savunması yapılmaktadır. İşaret dili bir anadil olup aynı zamanda insan hakkıdır. Bu durum aynı zamanda ‘fırsat eşitliği’ sağlanmaması anlamına da gelmektedir.” dedi.
Mevzuatın halk eğitimde işaret dili eğitmenliği için ön lisans mezunu olma şartı koştuğunu belirten Cantimur, “Oysa sağırların çoğu özel eğitim meslek lisesi mezunu olup aralarında üniversiteye erişebileni az. İşaret dili kurslarında öncelikle işaret dili sertifikası olan işaret dili yeterliliğine sahip işitme engelliler görev almalıdır. İşitme engelliler için ön lisans şartı lise mezunu olma şartına dönüştürülebilir.” görüşünü dile getirdi.
“Türk İşaret Dili sadece kurslarla öğrenilecek bir dil değil”
İşaret dili eğitim kitabı çıkaracak olanların, Türk İşaret Dili Bilim ve Onay Kuruluna (TİDBO) danışması ve kitapların TİDBO onayından geçmesi gerektiğini anlatan Cantimur, Türk İşaret Dili’nin sadece kurslarla öğrenilecek bir dil olmadığını vurguladı.
Cantimur, Halk Eğitim Merkezlerinde işaret dili eğitmenlerinin yeterliliği ve kendilerini güncel tutup tutmadıklarının kontrol edilmesi gerektiğinin altını çizerek, “Bu sistemin bir benzeri Adalet Bakanlığında bilirkişi alımı sırasında yapılmaktadır. Temel bilirkişilik eğitiminin alınmasını zorunlu tutan bakanlık 3 senede 1 eğitim alma, sertifika yenileme zorunluluğu getirmiştir.” dedi.
Özel eğitim okullarına atanan öğretmenlerin çok iyi seviyede işaret dili bilmeleri gerektiğine işaret eden Cantimur, “Müdüründen öğretmenine, memurundan hizmetlisine kadar işaret dilini iyi bilmeleri hem erişilebilirlik hem de çocukların bir birey olduğunu hissetmeleri açısından önemli. Nitekim ülkemizin 2007 yılında imzalayıp 2009’da onaylayarak taraf olduğu BM Engelli Hakları Sözleşmesinin Eğitim başlıklı 24. maddesi 4. fıkrasında işaret dilini bilen öğretmenlerin işe alınması gerektiği vurgulanmaktadır.” diye konuştu.