Sturgeon, İskoçya’nın başkenti Edinburgh’da ikinci bağımsızlık referandumuna ilişkin düzenlediği basın toplantısında, hükümetin bağımsızlık savunmasını içeren “Daha Zengin, Daha Mutlu, Daha Adil: Neden İskoçya Değil?” başlıklı belgeyi yayınladı.
Sturgeon, konuşmasında, İskoçya’nın büyük avantajları ve muazzam potansiyeli olduğunu, bağımsızlık davasının, İskoçya’nın zorluklarla başa çıkmak ve potansiyelini gerçekleştirmek için kendisini nasıl donattığıyla ilgili olduğunu söyledi.
“Brexit, İskoçya’yı AB’den ve Tek Pazardan kendi isteğimiz dışında söküp attı”
İskoç halkının, artan yaşam maliyeti ve eşitsizliğin yanı sıra Brexit’in birçok etkisinden muzdarip olduğuna işaret eden Sturgeon, “Brexit, ticarete, yaşam standartlarına ve kamu hizmetlerine büyük zarar vererek, bizi Avrupa Birliği’nden (AB) ve Tek Pazardan kendi isteğimiz dışında söküp attı.” değerlendirmesinde bulundu.
İskoçya’nın bugün “bağımsızlığa daha da hazır” olduğunu söyleyen Sturgeon, “Bizi AB dışında daha iyi olmayan hatta daha da kötüleşme olasılığı olan nispeten zayıf ekonomik ve sosyal sonuçlara götüren bir İngiliz ekonomi modeline bağlı mı kalacağız, yoksa bunun yerine gözlerimizi umut ve iyimserlikle kaldırıp ilham mı alacağız?” dedi.
İkinci bir bağımsızlık referandumunun yasal şekilde yapılması gerekliliğine dikkati çeken Sturgeon, İngiliz hükümetinin izni olmadan bunun nasıl yapılabileceğine ilişkin stratejisini çok yakında parlamentoya sunacağını kaydetti.
Sturgeon, 13 Eylül 2021’de lideri olduğu İskoç Ulusal Partisinin (SNP) sonbahar konferansının kapanış konuşmasında, 2023 sonunda bağımsızlık referandumuna gitmeyi planladıklarını söylemişti.
2014 referandumunda bağımsızlık reddedilmişti
İskoç Ulusal Partisi, 18 Eylül 2014’te yapılan referandumda İskoçlar yüzde 55’le bağımsızlığı reddetmiş olsalar da Brexit’in durumu değiştirdiğini ve yeni bir referanduma ihtiyaç olduğunu savunuyor.
Brexit referandumunda İngilizlerin aksine yüzde 62 ile karşı oy kullanan İskoçlar, istemedikleri halde AB’den çıkarıldıklarını belirtiyor.
Ancak, yeni bir bağımsızlık referandumu düzenlemek için İngiliz Parlamentosundan izin almak gerekiyor. Johnson liderliğindeki Muhafazakar Partinin çoğunluğu elinde bulundurduğu 650 üyeli parlamentodan böyle bir iznin çıkması imkansız görülüyor.
Bu nedenle bağımsızlık yanlılarının alternatif yollar deneyebileceği değerlendiriliyor. Bu seçeneklerden birini, İngiliz Parlamentosundan izin alınmasını zorunlu kılan yasaya karşı mahkemeye gitmek oluşturuyor.
Diğer bir yol ise merkezi hükümete rağmen referanduma gitmek ve olumlu sonuç çıkması halinde tek taraflı bağımsızlık ilan etmek.
Ancak bunun, Katalonya’da olduğu gibi gerginliğe ve merkezi hükûmetin sert tepkisine yol açabileceği belirtiliyor. Aynı zamanda bu durumun, Katalanlar gibi İskoçların da AB’nin desteğini kaybetmesine neden olabileceği ifade ediliyor.
İskoçya ve Kuzey İrlanda halkları Brexit’e karşı oy kullanmıştı
İngiltere, Galler, Kuzey İrlanda ve İskoçya’dan oluşan Birleşik Krallık’ta, Haziran 2016’da yapılan AB referandumunda yüzde 48’e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı alınmıştı. Referandumda İngiltere ve Galler “evet”, İskoçya ve Kuzey İrlanda ise “hayır” oyu vermişti.
İngiltere’nin AB ile vardığı Brexit anlaşmasıyla Kuzey İrlanda’ya ayrıcalıklı bir konum verilerek, fiili AB üyesi olarak kalmasına yol açan düzenleme yapılmış fakat İskoçya, İngiltere ile aynı koşullarda 31 Ocak’ta AB’den resmen ayrılmıştı.