Bu yıl “İktisadi Krizler ve İslam İktisadı” başlığıyla İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası’nda gerçekleştirilen etkinlik kapsamında, “İktisat Bilimi ve Ekonomik Krizler: İslam İktisadı Ayrımı Çözebilir mi?”, “Mevcut Ekonomik Sistemin Sistematik Başarısızlıklarına Bir Çözüm Olarak İslami Finans”, “Finansal Krizi Yeniden Düşünmek: Neoklasik Ekonomiden İslam Ekonomisine”, ve “İİT Ülkeleri için Borç Temelli Ekonomik Kriz Tahmini: Bir Makine Öğrenimi Yaklaşımı” başlıklı atölyeler (çalıştay) düzenledi.
İslam İktisadı Atölyeleri Tertip Heyeti Başkanı Prof. Dr. Necmettin Kızılkaya, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İKAM’ın 2013 yılından itibaren özellikle ekonominin temel konularıyla ilgili çalıştaylar yaptığını ve bu çalıştaylarda yurt dışından ve yurt içinden uzmanların katılımıyla ekonominin temel konularının ele alındığını söyledi.
Düzenlenen atölye çalışmalarındaki çıktıların, Türkçe ve İngilizce olarak kitap haline getirildiğini dile getiren Kızılkaya, “Hem katılmayanlar için hem de ilim dünyası için kalıcı kaynak olsun diye kitap olarak basıyoruz. Bu seneki konumuz ekonomik krizler. Aslında biz bu konuya yaklaşık bir yıl önce karar vermiştik ve dünya ekonomisinde Rusya-Ukrayna savaşı gibi birçok konu krizleri daha da görünür hale getirdi. Ancak biz ülkelerin lokal düzeyde karşılaştıkları krizler veya Kovid-19 sonrası ortaya çıkan krizden ziyade biraz daha ekonomik krizlerin sosyal sebeplerini, iktisadi sebeplerini konuşmak istiyoruz.” diye konuştu.
Ekonomik krizlerin siyasi, sosyal ve iktisadi sonuçları olduğunu belirten Kızılkaya, “Eskiden lokal düzeyde olan krizlerin etkileri çok daha sınırlı düzeydeyken, günümüzde ekonominin globalleşmesi sebebiyle çok daha geniş coğrafyaları, çok daha geniş kitleleri, kesimleri, ülkeleri etkileyebiliyor. O yüzden bir ülkede ortaya çıkan veya diğer bölgede ortaya çıkan krizin kısa süre içerisinde dünyanın birçok yerini etkilediğini söyleyebiliriz.” dedi.
Burada iki hususun önemli olduğuna dikkati çeken Kızılkaya, “Birincisi temelde biz dünyada mevcut olan krizin aslında, günümüz iktisat sisteminin bir açıdan da yani kapitalizmin ve mevcut bilgi birikiminin kaynağı olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla burada mevcut olan bilgi ve ortaya konulan ekonomik sistem ve bu sistemin üretmiş olduğu çözümlerin kritik edilmesi, bunların tartışılması gerekiyor. Bu çalıştayda genel anlamda bu meseleleri tartışıyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Krizler büyük oranda İslam ülkelerinde hissediliyor”
Prof. Dr. Kızılkaya ayrıca krizlerin büyük oranda İslam ülkelerinde hissedildiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Bunların da sebeplerini tartışmamız gerekiyor. Yani büyük ekonomiler veyahut da kalkınmış olan ülkelerde bu krizler daha az hissediliyor. Dolayısıyla krizin doğrudan muhatabı olan İslam ülkelerinin İslam ekonomisinin sunmuş olduğu imkanlardan hareketle bu krizleri ciddi bir şekilde konuşması gerekir. İslam ekonomisinin üzerine kurulu olduğu ahlaki ve insani değerlerin bugün gündeme getirilmesi gerekiyor. Zira malumunuz olduğu üzere İslam ekonomisi tarihi boyunca özellikle Müslüman toplumlarda uygulandığı biçimiyle bir takım ön kabulleri var…”
İslam ekonomisi bu krizlere sunabileceği çözümlere değinen Kızılkaya, İslam ekonomisinin ahlaki temeller üzerine kurullu bir ekonomik sisteme dayandığını ve insanın başka insanlarla, eşyayla, çevreyle kendisiyle olan ilişkilerinin ve ekonomik sorunların da bu perspektiften ele alınması gerektiğini dile getirdi.
“Osmanlı ekonomisine İslam ekonomisinin temel ilkeleri yön verdi”
Ahlaki temeller üzerine kurulu olan İslam ekonomisinin ciddi alternatifler sunabileceğini vurgulayan Kızılkaya, sözlerini şöyle tamamladı:
“Nitekim bunu Müslümanların tarihsel tecrübesi de ortaya koymuş. Yani bu söylediğim husus sadece teorik ve herhangi bir uygulaması olmayan bir husus değil. Tarihi boyunca Osmanlı gibi büyük bir imparatorluğun ekonomisine İslam ekonomisinin temel ilkeleri yön verdi. Dolayısıyla büyük imparatorluk ekonomilerine yön veren bir sistemin bugün de insanların karşı karşıya kaldığı meselelere, sorunlara çözüm üretebileceğini düşünüyoruz. İkinci husus da özellikle yani bugünkü ekonomilerde büyük oranda finansallaşan ekonomilerin, işte büyük balonların oluşması, daha fiktif işlemler üzerinden birtakım faaliyetlerin yürütülmesi, ekonomik ilişkilerin yürütülmesi karşısında, İslam ekonomisinin gerçek varlıklar üzerine dayalı olan sisteminin önemini bir kez daha ortaya koyuyor.”
“Bu yeni iktisat anlayışının artık bu krizlere bir dur diyeceğini öngörüyoruz”
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme Bölümü ve İslam İktisadı ve Finansı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Saraç ise çağdaş ekonomi ve iktisat anlayışının her 10 yılda bir, belki de daha kısa sürelerde yaşadığı büyük krizler karşısında “açıklama ve tahmin etme” noktasında yetersiz kaldığını dile getirdi.
Saraç, İslami iktisat anlayışının krizlere yol açmayacak bir ortamın, düzenin, sistemin kurulması noktasında, İslam İktisadi Atölyesi gibi çalışmaların önemli olduğunu vurgulayarak, “Atölye çalışmalarının, somut çözümler üretecek ve kamuoyuna, uygulayıcılara ve bu işin akademisyen tarafına da fayda sağlayacağı ümidindeyiz, temennisindeyiz. Büyük ölçüde Türkiye’nin de gelişmesine gayret ettiği, örneğin katılım finansının geliştirilmesi ki geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi tarafından bizim de katkımızla, gayretimizle hazırlanan strateji belgesi ile birlikte bu yeni iktisat anlayışının ve buna bağlı oluşturulacak olan finans sisteminin artık bu krizlere bir dur diyeceğini öngörüyoruz. Ve bir an önce gerekli uygulamaların, değişikliklerin yapılmasını da temenni ediyoruz.” diye konuştu.
Öte yandan, araştırma, eğitim ve yayın faaliyetleri ile “İslam iktisadı” düşüncesinin külli bir şekilde inşası için yetkin fikir ve teorilerin üretilmesini teşvik etmeyi ve yeni çalışmalara zemin teşkil etmeyi amaçlayan İKAM, İslam iktisadi atölyeleriyle her yıl alanında yetkin araştırmacıların belirlenen konuyu farklı bakış açılarıyla derinlemesine ele almasını sağlıyor.