Netanyahu hükümeti göreve geldiği günden bu yana bir dizi krizle karşı karşıya kaldı. Bunlardan en büyüğü muhalefetin “demokrasiye darbe” şeklinde nitelendirdiği yargının gücünü kısıtlamaya yönelik yargı reformu planıydı. Yüz binlerce İsrailli, söz konusu düzenlemeyi protesto için sokaklara döküldü.
Netanyahu, protestoların ve tepkilerin akabinde yargı reformunu, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un hükümet ve muhalefet arasında arabuluculuk yaptığı diyalog görüşmeleri sonlanıncaya kadar askıya aldı.
Netanyahu’nun liderliğini yaptığı Likud Partisi dahil halihazırdaki hükümeti destekleyen sağ görüşlü partiler ise İsrail Başbakanı’na söz konusu yasa düzenlemesini geçirmesi için Meclisteki çoğunluğu değerlendirmesi konusunda baskı yapıyor.
Netanyahu hükümetinin karşı karşıya kaldığı krizler bununla sınırlı değil.
Hükümetinin kurulmasının üzerinden 4 ay geçmesine rağmen henüz kendisini Beyaz Saray’da kabul etmeyen ABD Başkanı Joe Biden’la Netanyahu arasında soğuk rüzgarlar estiği belirtiliyor.
Ayrıca Tel Aviv’in Filistinlilere yönelik politikalarına karşı çıkan ve İran’a ağır yaptırımlar uygulama taleplerine yanıt vermeyen Avrupa Birliği ile de arasında bir mutabakat söz konusu değil.
Uluslararası ve bölgesel arenada bu gelişmeler yaşanırken İsrail tarihindeki en sağcı hükümet, Filistinlilere yönelik gerilimi tırmandıran ve çatışma ihtimalini sonuna kadar açık bırakan bir politika izliyor.
Netanyahu’nun muhalefetle uzlaşıya yaklaşımı
Netanyahu hükümetinin krizlere yönelik atacağı adımlar konusunda farklı görüşler mevcut.
Gelişmeleri takip eden uzmanlardan bazıları, Netanyahu’nun yasa düzenlemesi krizinde, askıya alma adımıyla zaman kazanmaya çalıştığını düşünürken bazıları da muhalefetle uzlaşıyı kabul edeceğini öngörüyor.
İsrail medyası ise Netanyahu’nun son haftalarda Lübnan, Suriye ve Gazze’den gelen saldırılara askeri karşılık vermek için ramazan ayının ve Yahudi bayramları ile milli gün kutlamalarının bitmesini beklediğini yazıyor.
İsrailli siyasi analist Yoni Ben-Menachem, Netanyahu’nun hem aylar süren anlaşmazlıklardan sonra halkı yeniden birleştiren isim olabilmek hem de Biden’la ilişkilerini düzeltmek adına eninde sonunda bir uzlaşıyı kabul edeceği görüşünü savunanlar arasında yer alıyor.
Ben-Menachem, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun ilerleyen günlerde ilk olarak devlet bütçesini Meclisten geçirme meselesine odaklanacağını söyledi.
Netanyahu hükümeti tansiyonu yükseltmek için ramazanın bitmesini bekliyordu
“İsrail’in suikastlar yoluyla da (özellikle Batı Şeria’da) caydırıcılığı yeniden sağlamaya çalışacağına inanıyorum. İsrail Güvenlik Kabinesi, bu kararı geçen ay aldı. Ramazan ayının ve Yahudi bayramlarının bitmesi bekleniyordu.” diyen Ben-Menachem, Cenin, Nablus ve Tulkerim başta olmak üzere Batı Şeria’da baskınların ve geniş çaplı gözaltı operasyonları yapılacağı değerlendirmesinde bulundu.
Batı Şeria’daki silahlı grupların hedef alınacağını, bunun için insansız hava araçlarının kullanılacağını öngören Ben-Menachem, Lübnan, Suriye ya da diğer ülkelerde Hamas, İslami Cihad ve Hizbullah liderlerine karşı yurt dışı suikastlarının düzenlenmesinin de düşük bir ihtimal olmadığını kaydetti.
Tartışmalı yargı reformu yasalarıyla ilgili anlaşmazlıklara rağmen İsrailli muhalefet liderlerinin de Filistinlilere karşı yürüttüğü operasyonlarda İsrail ordusuna desteklerini açıkladığını aktaran Ben-Menachem, İsrail’in iç anlaşmazlıklarının güvenlik politikasını etkilemediğini, İsrail içinde güvenlik birimlerine destek konusunda tam ittifak olduğunu söyledi.
Bölgede artan tansiyon
İşgal altındaki Batı Şeria, İsrail’in yılbaşından bu yana düzenlediği baskınlar ve gözaltı operasyonları nedeniyle tansiyonun yüksek olduğu günler geçiriyor.
Geçen haftalarda bölgesel ve uluslararası gündem daha çok ramazan ayında ve Yahudi bayramları sırasında İsrail-Filistin arenasında patlak verecek bir infiali engellemeye odaklandı.
ABD, Mısır ve Ürdün, ramazan ayı boyunca bölgede gerginliğin tırmanmasını engellemek için çaba sarf eden ülkelerden olmuştu.
İsrail basını ise Filistin dışında bulunan Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri’ye suikast düzenlenebileceğine dikkati çekmişti.