AA muhabirinin Birleşmiş Milletler (BM), Filistin yönetimi ve sivil toplum kuruluşlarının açıkladığı verilerden derlediği bilgilere göre, 2022 yılı boyunca Filistinlilere yönelik İsrail güçlerince uygulanan şiddet, gözaltılar ve yıkımların yanı sıra Yahudi yerleşimci şiddeti de tırmanışa geçti.
BM’nin bölgede kayıt tutmaya başladığı 2005’ten bu yana 2022 İsrail ordusunun sık sık düzenlediği kanlı baskınlarla Batı Şeria için “en ölümcül yıl” olarak kayıtlara geçti.
İsrail güçleri, 2022 boyunca 168’i işgal altındaki Batı Şeria’da, 52’si abluka altındaki Gazze Şeridi’nde olmak üzere 220’den fazla Filistinliyi öldürdü. Ölenlerden 48’i ise çocuk. İsrail güçleri 9 binden fazla Filistinliyi de yaraladı.
BM, Batı Şeria’daki ölümlerin “çoğu vakada, İsrail güvenlik güçlerinin orantısız ve ölümcül güç kullanımı gibi görünen nedenlerle meydana geldiğine” dikkati çekti.
2022’yi adeta bir “taziye yılı” olarak yaşayan Batı Şeria’daki Filistinliler, günlük hayatlarını her an kendilerinin veya sevdiklerinin öldürüleceği korkusuyla geçirdi.
Neredeyse hemen her gün taziye evlerinin kurulduğu Cenin, Nablus, Ramallah ve Beytüllahim gibi Filistin şehirlerinde, çok sayıda çocuk okul sıralarında birlikte olduğu sınıf arkadaşlarının cenazelerine katıldı, naaşları başında bekledi.
Gazeteci Şirin Ebu Akile’nin öldürülmesi
İşgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan sivil kayıplar konusunda ülke genelinde ve uluslararası toplum nezdinde en fazla tepki çeken olaylardan biri Filistin ve ABD vatandaşlığı bulunan Al Jazeera muhabiri gazeteci Şirin Ebu Akile’nin görevini yaptığı sırada İsrail askerlerince öldürülmesi oldu.
Katar merkezli Al Jazeera televizyonunun deneyimli saha muhabiri Ebu Akile (51), 11 Mayıs’ta İsrail güçlerinin Batı Şeria’da bulunan Cenin kentindeki mülteci kampına düzenlediği baskını takip ettiği sırada, İsrail askerlerinin açtığı ateşle öldürüldü.
Gazeteci Ebu Akile’nin görev başında ve üzerinde “PRESS” (Basın) yazılı çelik yelek giydiği halde İsrail askerleri tarafından gerçek mermiyle vurularak öldürülmesi büyük tepki çekti.
Çok sayıda uluslararası kurumun soruşturma ve incelemelerinin vardığı sonuç, Ebu Akile’nin İsrail askerleri tarafından kasten ve hedef alınarak öldürüldüğünü ortaya koydu.
İsrail güçleri, bununla da yetinmeyerek Ebu Akile’yi son yolculuğuna uğurlamak için işgal altındaki Doğu Kudüs’te düzenlenen cenaze töreni sırasında kalabalığa saldırdı ve naaşın taşındığı tabut yere düşme tehlikesi geçirdi. Televizyonlarda canlı yayınlanan ve sosyal medyada geniş yer bulan bu görüntüler izleyenleri hayretler içinde bırakırken, İsrail polisinin cenazeye saygısızlığı gündem oldu.
Ebu Akile’nin ailesi ve Al Jazeera televizyonu, Filistinli gazetecinin öldürülmesiyle ilgili Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) şikayette bulundu. Başvuruda, UCM’ye sunulan delillerin, Şirin’in bulunduğu yerden İsrail askerlerine ateş açılmadığını, aksine İsrail ordusunun Filistinli gazeteciye ateş ettiğini açıkça ortaya koyduğu ve İsrail ordusunun “Şirin’in ateş hattında kalarak öldürüldüğü” yönündeki iddiasının çürütüldüğü vurgulandı.
Ayrıca ABD Adalet Bakanlığı ve Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) da ABD vatandaşı Filistinli gazetecinin öldürülmesiyle ilgili soruşturma başlattığı bildirildi. Süreç sonunda olaya dahil olan İsrail askerlerinin soruşturulması için ABD’nin talepte bulunabileceği belirtildi.
Olaydaki sorumluluğunu en başta inkar eden ve Filistinli silahlı grupları sorumlu tutan İsrail, uluslararası tepkilerin ardından aşamalı olarak Ebu Akile’nin ölümündeki sorumluluğunu kabul etti. İsrail ordusu, 5 Eylül’de yayımladığı nihai raporunda, Ebu Akile’nin “yanlışlıkla İsrail ordusunun ateşiyle öldürülmüş olma olasılığının yüksek olduğunu” duyurdu.
Ancak İsrailli yetkililer, Şirin’in ölümünde sorumluluğu bulunan İsrail askerlerinin soruşturulmasını kabul etmeyeceklerini ve bu konuda hiçbir tarafla işbirliği yapmayacaklarını açıkladı.
Dönemin İsrail Başbakanı Yair Lapid, Al Jazeera’nın Ebu Akile’nin öldürülmesini UCM’ye taşımasına ilişkin yaptığı açıklamada, “Kimse İsrail ordusundaki askerleri soruşturamaz ve kimse bize savaş haliyle ilgili vaaz veremez, hele ki Al Jazeera.” ifadesini kullandı.
Savunma Bakanı Benny Gantz da ABD’nin soruşturma kararına tepki gösterdi. Gantz, ABD Adalet Bakanlığının Şirin Ebu Akile’nin ölümünü soruşturma kararını “ciddi bir hata” olarak nitelendirdi.
İsrail ordusunun, “ayrıntılarının Amerikalı yetkililerle de paylaşıldığı profesyonel ve bağımsız bir soruşturma yürüttüğünü” iddia eden Gantz, “ABD’ye, herhangi bir dış soruşturmayla işbirliği yapmayacağımızı ve İsrail’in iç işlerine herhangi bir müdahaleye izin vermeyeceğimizi açıkça belirttim.” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail askerlerinden kaçan 7 yaşındaki Reyyan’ın kalbi durdu
Uluslararası hukuka göre çocuklar “özel koruma” hakkına sahip olsa da İsrail ordusu sivillere yönelik saldırılarında yaş ayrımı yapmadı.
İsrail güçlerinin, Batı Şeria’daki baskınlarında hayattan kopardığı en küçük Filistinli 7 yaşındaki Reyyan Süleyman oldu.
Filistinli Reyyan, 29 Eylül’de Beytüllahim kentinde okulundan dönüş yolunda denk geldiği İsrail askerlerinden kaçıyordu. Küçük kalbi o an yaşadığı korkuyu kaldıramadı ve Reyyan’ın kalbi durdu, yere yığıldı.
Reyyan’ın ölümünün ardından cenazesinde sınıf arkadaşlarının naaşı başında beklediği görüntüler, İsrail’in işgal altındaki Filistin’de uyguladığı acımasız şiddetin boyutunu gözler önüne serdi.
15 yaşındaki Cena, kedisini beslemek için çıktığı evinin terasında öldürüldü
İsrail askerlerinin Batı Şeria’ya düzenlediği kanlı baskınlarda hayattan kopardığı Filistinli son çocuk ise 15 yaşındaki Cena Zekarine oldu.
Cenin kentinde yaşayan Cena, kedisini beslemek için evinin terasına çıktığı sırada, o anlarda mahalleye baskın düzenleyen İsrail ordusundan bir keskin nişancının hedefi oldu. Filistinli kız, İsrailli keskin nişancının 2’si başına, 2’si göğsüne isabet eden 4 kurşunuyla hemen orada infaz edildi.
Filistinli kızın yakınları ve arkadaşlarının göz yaşlarına boğulduğu taziye günü, beyaz renkli kedisi ise hala Cena’nın öldürüldüğü yerde, evin terasında ve artık sahipsizdi.
İsrail güçleri Filistinlilere ait 950 yapıyı yıktı
Sivil kayıpların yanı sıra Batı Şeria’da ev yıkımları, tehcir, Yahudi yerleşimci şiddeti ve ayrımcı apartheid uygulamalar da hız kesmedi.
Filistinli sivil toplum örgütü Toprak Araştırmaları Merkezi’nin raporuna göre, İsrail ordusu 2022’de Filistinlilere ait 950 ev ve yapıyı yıktı, 113 bin 435 dönüm araziye el koydu, çoğu zeytin ağacı 18 bin 900 meyve ağacını da çeşitli şekillerde telef etti.
Türkiye “yargısız infazları” kınadı
Öte yandan Türkiye, Batı Şeria’daki sivil can kayıplarını kınayarak İsrail makamlarına gerekli önlemleri alması çağrısında bulundu.
Dışişleri Bakanlığından 3 Aralık’ta yapılan yazılı açıklamada, “Doğu Kudüs dahil Batı Şeria’da son dönemde artan şiddet olaylarından ve sivil can kayıplarından derin endişe duyuyor ve yargısız infazları şiddetle kınıyoruz. Bölgede gerilimin daha fazla tırmanmasının önüne geçilmesi ve can kayıplarının önlenmesi için İsrail makamlarına gerekli önlemleri alması çağrısında bulunuyoruz.” ifadeleri kullanıldı.
İsrail’in 2023’e “ülke tarihinin en sağcı” hükümetiyle girmesi endişeleri artırıyor
Filistin için felaketlerle geçen 2022’den sonra “bundan daha kötü ne olabilir ki” denilirken yeni Başbakan Binyamin Netanyahu’nun aşırı dindar Yahudi ve aşırı sağcı partilerle kurduğu yeni hükümetin 29 Aralık’ta güvenoyu alarak göreve gelmesiyle 2023’e yönelik endişeler de arttı.
Filistinlilere yönelik ayrımcı ve ırkçı politikalara sahip ve İsrail siyasi tarihinin “en aşırı sağcı” hükümeti olarak değerlendirilen Netanyahu hükümetiyle girilen 2023 yılının 2022’yi aratmasından korkuluyor